Feminist Atölye (FEMA)
Son dönemlerde, Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı aleyhine yorumlar yapılmasına neden olan açıklamaları ile gündeme gelen Meclis Başkanı Sayın Sibel Siber’in özellikle Kıbrıs müzakerelerinin gidişatı ile ilgili ne yapmaya çalıştığını anlama çabası içerisindeyiz. Bu nedenle aklımızda beliren soruları okuyucularımızla da paylaşma ihtiyacı duyduk.
24 Aralık 2016 tarihinde gazetelere yansıdığı üzere, Meclis Başkanı Sibel Siber, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul Haliç Kültür ve Kongre Merkezi’nde bir araya gelmiştir. Basında çıkan haberlere göre bu toplantının olacağı önceden hiçbir şekilde kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Yaklaşık 45 dakika süren bu toplantının sonrasında da görüşmenin gündemi ve içeriği ile ilgili kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Mont Pelerin sürecinin hemen sonrasına, Cenevre Görüşmelerinin ise hemen öncesine denk gelen bu görüşmenin içeriğinin Kıbrıs müzakereleri ile ilgili olma olasılığı oldukça yüksektir. Peki, Sibel Hanım TC Cumhurbaşkanı ile Kıbrıs sorunu hakkında ne konuşmuştur? Sürekli şeffaflık üzerine beyanat veren Sayın Siber’in 45 dakikalık görüşme süreci içerisinde TC Cumhurbaşkanı ile ne görüştüğünü kamuoyu ile paylaşmaması bir çelişki değil midir?
Yine basında çıkan haberlere göre Sayın Siber, TC Cumhurbaşkanı ile KKTC Meclis Başkanı sıfatı ile görüşmüştür. Bilindiği üzere Meclis Başkanı tüm meclisi temsil eden bir kişi olarak katılacağı toplantıların gündemini meclise bildirmek ve meclis onayını alarak ilgili ziyarete gitmekle mükelleftir. Yol, konaklama ve harcırah masrafları meclis bütçesinden karşılanan ziyaretlerin meclisin onayına sunulması gerekmektedir. Ancak Sayın Siber’in söz konusu ziyareti (öğrenebildiğimiz kadarı ile) meclis onayına sunulmamıştır. Sayın Siber ilgili ziyaretin masraflarını acaba kendi bütçesinden mi karşılamıştır?
Söz konusu görüşmede Sayın Siber Kıbrıs müzakereleri ile ilgili görüşlerini aktarmış ise bu görüşleri Meclis Başkanı olarak mı aktarmıştır yoksa şahsi görüşleri olarak mı paylaşmıştır? Eğer Meclis Başkanı sıfatı ile Kıbrıs müzakereleri hakkındaki görüşlerini paylaşmış ise, bu görüşleri oluştururken mecliste bulunan siyasi partilerin öneri ve kanaatlerini yazılı olarak talep ettikten sonra mı görüşlerini paylaşmıştır? Yoksa şahsi görüşlerini Meclis Başkanı sıfatı ile mi aktarmıştır?
Aynı soru 12 Ocak 2017 tarihinde gazetelere “Meclis Başkanı Siber’den Cumhurbaşkanı Akıncı’ya Mektup” başlığı ile yansıyan metin için de geçerlidir. Sayın Siber’in, müzakerelerde uzlaşılan konuları ve Kıbrıslı Türklerin siyasi kazanımlarını yok sayan, federal yapıda kurulacak bir devletin özünü teşkil eden tüm unsurları tehdit ve tehlike gibi yansıttığı metin mecliste bulunan siyasi partilerden yazılı olarak talep edilen görüşler sonucunda mı derlenmiştir? Yoksa Sayın Siber yine kendi şahsi görüşlerini Meclis Başkanı sıfatını kullanarak mı Cumhurbaşkanı’na iletmiştir? Eğer ilgili mektubun muhatabı Cumhurbaşkanı Akıncı ise, bu mektup ifade edildiği üzere bilgi almak maksatlı ise ve yine Sayın Siber bilgi verilmek maksadı ile saraya davet edilmiş ise söz konusu mektubun Cenevre Görüşmeleri sırasında basına yansıtılmasının maksadı nedir? Sayın Siber, söz konusu mektubu Cumhurbaşkanı makamı dışında başka hangi makamlara göndermiştir?
Bilindiği üzere sağ partiler Cumhurbaşkanı Akıncı’yı toprak düzenlemeleri konusunda %29.2’lik bir oranı kabul ettiği için eleştirmiş, bilindik milliyetçi hezeyanları tedavüle sokarak Cumhurbaşkanı’nın “memleketi sattığını”, “toplumumuzun pazarlık payını sıfırladığını” iddia etmeye kalkmışlardır. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Akıncı, %29+ formülünün 1986 yılında Cuellar Belgesi ile Rauf Denktaş tarafından kabul edildiğini ve dönemin KKTC Meclisi tarafından da onaylandığı gerçeğini ifade etmiştir. Bu tartışmaya paralel olarak Meclis Başkanı Siber 31 Ocak 2017 tarihinde yapılan oturumda meclis arşivinde bulunan kapalı oturum tutanaklarının bir kısmının açıldığını ilan etmiş ve Cuellar belgesi ile ilgili açıklama yapmıştır. Bu açıklama basında “Oylama Yapılmadı, Harita da Görüşülmedi” şeklinde yayınlanmıştır.
FEMA aktivistleri olarak bu konuda herhangi bir hata ve haksızlık olmaması için ilgili meclis oturumunun kayıtlarını aldık ve sayın Siber’in ne söylediğini dikkatlice izledik. Sayın Siber, Cuellar Belgesinin 30 Ekim 1987 tarihinde meclisten oybirliği ile geçen 10 maddelik karar metninde oylandığını adeta gizlemek istercesine, 17 Nisan 1986 tarihli kapalı oturumdan bahsetmiş ve zaten oylama prosedürünün olmadığı kapalı oturumdan hareketle Cuellar Belgesinin oylanmadığını ifade etmiş ve 30 Ekim 1987 tarihinde yapılan oylamayı geçiştirmeye çalışmıştır. Yine görüntülerden takip edebildiğimiz kadarı ile sadece görüş beyan edilebilen ve oylama prosedürünün olmadığı 17 Nisan 1986 tarihli kapalı oturumdan bahsederken Sayın Siber belgeye olumlu görüş veren partilerin ismini söylemekten kaçınmış, ancak vekillerin ısrarı ile olumlu görüş beyan edenleri “UBP, CTP ve TKP” olarak açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Cumhurbaşkanı Akıncı’yı dolaylı olarak “yalanlama” ve milliyetçi çevrelerin yaptığı temelsiz eleştiriye destek konuşması gibi duran bu konuşmaya muhalefet milletvekilleri müdahale etmiştir. Bu müdahalede Cuellar belgesinin 30 Ekim 1987 tarihli meclis oturumunda oybirliği ile geçtiği gerçeği dile getirilse de Sayın Siber’in (hangi maksatla yaptığını anlayamadığımız) geçiştiren tavrı dolayısı ile bir gerçek tahrif edilerek basında “Oylama Yapılmadı, Harita da Görüşülmedi” şeklinde yer bulmuştur.
Biz sayfamızı hazırlarken Sayın Siber’in basında çıkan bu yanlış haberlere dair herhangi bir düzeltmesi yayınlamamıştır. Halbuki bir meclis başkanından beklenen şey, mecliste dile getirilen meselelerin kamuoyu ile doğru bir şekilde paylaşılmasını sağlamak ve ortada yanlış bir bilgi varsa onun düzeltilmesi için çaba göstermektir. Sayın Siber’in bu konuda hiçbir şey yapmamış olmasının nedeni nedir? Acaba Sayın Siber, Cumhurbaşkanı Akıncı’ya yöneltilen temelsiz saldırıları sürekli besleyen bir konumda olmak dolayısı ile ne hissetmektedir? Sayın Siber Kıbrıslı Türk halkının %65’lik bir oran ile Cumhurbaşkanı olarak seçtiği kişinin Sayın Mustafa Akıncı olduğunu ve müzakereleri yürütmek konusunda yetkili kişinin Cumhurbaşkanı olduğunu farkında mıdır? Eğer farkında ise, toplumsal kargaşaya yol açacak temelsiz beyanatlara başvurmak yerine kafasındaki soruları Cumhurbaşkanı ile yüz yüze görüşmeyi neden tercih etmemektedir? KKTC Meclis başkanlığı yapan bir kişinin TC Cumhurbaşkanı ile “kaygılarını paylaşmak için” gösterdiği çabayı, kendi devletinin Cumhurbaşkanı için göstermemesi ilginç değil midir? Esas görevi yasama faaliyetlerinin sağlıklı işlemesi olan bir kişinin (başkanı olduğu komiteleri toplamak başta olmak üzere) yasama faaliyetlerine zaman ayırması gerekirken “baş müzakereci” gibi davranmasının nedeni nedir?
Malumat-ı Nisvan:
Geçtiğimiz hafta yayınladığımız ve ülkemizdeki kadınların sendikal örgütlülüğünü gösteren tablonun ikinci bölümünü bu hafta yayınlıyoruz.
31.12.2015 itibarıyla sendikalardaki erkek ve kadın üyelerin dağılımı
Sendika | Erkek | Kadın | Toplam |
KTOEÖS | 852 | 6133 | 2485 |
KTAMS | 1871 | 1690 | 3561 |
KTÖS | 837 | 1360 | 2197 |
KOOP-SEN | 359 | 288 | 647 |
DAÜ-SEN | 239 | 174 | 413 |
M’sa TÜRK GENEL İŞ | 270 | 34 | 304 |
GÜŞ-SEN | 206 | 47 | 253 |
VERGİ-SEN | 60 | 48 | 108 |
KAMU-SEN | 1253 | 1297 | 2550 |
TIP-İŞ | 147 | 90 | 237 |
ÇAĞ-SEN | 87 | 81 | 168 |
HEMŞİRELER BİRLİĞİ | 84 | 474 | 558 |
K.T. DAYANIŞMA SEND | 202 | 82 | 284 |
BES | 1070 | 309 | 1379 |
VET HEK-SEN | 56 | 16 | 72 |
VET-SEN | 53 | 8 | 61 |
BASIN-SEN | 303 | 291 | 594 |
DAÜ BİR SEN | 203 | 133 | 336 |
MEC-SEN | 16 | 48 | 64 |
HİZMET-SEN | 98 | 12 | 110 |
HAZİNE-SEN | 29 | 70 | 99 |
|
|
|
|
TOPLAM | 8295 | 8185 | 16744 |
(Kaynak: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ekim 2015-Eylül 2016 Faaliyet Raporu)
Bitmeyen işkence: Pınar Selek Davası’nda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan beraati bozma talebi
On dokuz yıldır psikolojik işkenceye dönüşen Pınar Selek davasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, daha önceki mütalaasından farklı olarak Ocak 2017 itibariyle beraatın bozulması yönünde yeni bir talepte bulundu.
Sosyolog yazar Pınar Selek, devlet komplosu olduğu yıllardır yerel mahkemelerde ve Yargıtay duruşmalarında defaatle kanıtlanan Mısır Çarşısı Davası’ndan bir değil, iki değil tam dört kere beraat etti. Bir hukuk devletinde elbette beraatin sayısı olmaz. Beraat, kesin hükümdür. Lakin dört beraat sonrasında dahi sürdürülen bu cezalandırma hıncı hukuksuzlukla bile açıklanamaz. Bu dava devlet yapısı içerisindeki pek çok karanlık güç odağının hedefinde oldu. Son olarak da, Pınar Selek için ısrarla, hukuka aykırı bir şekilde, yangından mal kaçırır gibi kırmızı bülten kararı çıkarmaya yeltenen ve girişimleri ellerinde patlayan hâkimlerle karşılaşmıştık. Bu hâkimlerin şimdi FETÖ soruşturmaları kapsamında kendi davalarından ağırlaştırılmış müebbetle yargılandıklarını hatırlatmak, hukukun nasıl siyasete kurban edildiğini göstermesi açısından da ibretliktir.
Dava dosyasına bunca yıl içinde olduğu gibi elbette tek bir yeni belge eklenmiş değil. Ancak yeni yollanan tebliğnamede savcılığın, dosyadaki belgeleri yorumlarken kerelerce çürütülmüş iddiaları tahrif etmekten ve görev suçu tanımına girecek oranda çarpıtma ve asılsız açıklamalarda bulunmaktan çekinmediği görülüyor.
Yılan hikâyesine dönen hukuk mücadelesinde son olarak 15. Ağır Ceza Mahkemesi 19 Aralık 2014’te Pınar Selek için dördüncü kez beraat vermiş, savcılığın hemen birkaç gün sonraki itirazı üzerine dosya bir kez daha incelenmek üzere Yargıtay’a yollanmıştı. Hâlihazırda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebiyle dava bu kez Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde görüşülecek.
Davanın seyri ve bunca yıllık tanıklık birikimimiz, bize siyasi iklimin gerginliği de göz önünde bulundurularak anti-militarist, feminist bir bilim kadının şahsında muhalif kesimlere gözdağının yeni bir perdesinin sergilendiğini söylüyor. O nedenle bu hınç mekanizmasına karşı ilk günkü mücadele ruhumuzda olduğumuzu bildirmeyi borç biliyoruz.
Geçen 19 yıl içinde Pınar Selek’in çevresinde örülen yurtiçi ve yurtdışındaki destek ağı adalet ihtiyacının evrensel çığlığıdır.
Bu beraat onanacak.
Nihai beraate kadar kamuoyu olarak davanın yakından takipçisi, doğrudan da parçasıyız.
Dayanışmayla
Hâlâ Tanığız Platformu