Didem MENTEŞ
Uzmanlar aile içi şiddet ve depresyondaki artışı pek çok sebeple ilişkilendiriyor. Kimilerine göre “farklılaşan nüfus ve çağın değişimleri” suç oranlarının artmasına etken oluyor.
“Ev İçi Şiddet Yasası”nın gerekliliğine dikkat çeken uzmanlar, Sosyal Hizmet Dairesi’ndeki uzman sayısının artırılması yönünde çağrı yapıyor.
Uzman Psikolog Ziliha Uluboy, “Devletin şiddeti önlemeye, çocukları ve kadınları korumaya yönelik politikası olmadığı, polise başvurulduğunda polisin olayları kapatma eğilimi devam ettiği sürece bu döngü değişemez” diyor.
Uzman Psikolog Nihal Salman ise “ya benimsin ya toprağın” yönündeki düşünce tarzının, aile içi şiddetin en önemli sebebi olduğunu belirtiyor.
Psikologlar Derneği As Başkanı, Klinik Psikolog Eşmen Tatlıcalı ise medyaya, şiddet olaylarının sunumunda sorumlu davranılması, hükümete ise silah ruhsatlarına ciddi sınırlandırılma getirilmesi çağrısı yapıyor.
NELER YAPILMALI?
- “Ev İçi Şiddet Yasası” ivedilikle geçmeli
- Polis karakollarında polisler eğitilmeli
- Şikayette bulunan kadınlar geri çevrilmemeli, kadına koruma emri ivedilikle çıkarılmalı
- Sosyal Hizmetler Dairesi’nde uzman sayısı artırılmalı, başvurulara aktif yardım sağlanmalı
- Kadınlara, gençlere, çocuklara ‘şiddet ve şiddetten nasıl korunur’ ile ilgili eğitimler verilmeli
- Suçların oranı ve toplumda görülme sıklığı nedenleriyle ilgili kapsamlı araştırma yapılmalı
- Silah ruhsatlarına ciddi sınırlandırma getirilmeli
- Devlet, ülkeye giriş çıkışlarda denetimler artırılmalı
- Aile içinde mutluluğu besleyeceği faaliyetler geliştirilmeli, uzman desteği alınmalı
- Medya ya da sosyal medyada şiddet çoğaltılmamalı ve yöntem tarif edilmemeli
UZMANLAR NE DİYOR?
Uzman Sosyolog Nihal Salman:
“Bu tür vakalarda değişen nüfus yapısı, değişen çağın büyük faktörü var”
Ülkemizde suç oranlarının artmasının değişen nüfus yapısı yansıra değişen çağın da büyük faktör olduğuna işaret eden Uzman Sosyolog Nihal Salman şunları söyledi:
“Kadına şiddet ya da intihar ülkemizde ilk kez görülen olaylar değil. Bunlar dünyanın pek çok yerinde yaşanıyor. Son dönemde daha sık karşılaşıyoruz. Bunun pek çok faktörü olabilir. Ekonomik, kıskançlık gibi sebepleri de olabilir. Elbette tüm bunların altında yatan neden kişilikle ilgilidir. Belki o dönem birey depresif bir durum yaşanabilir. İnsanlar bazen yaşadıkları depresyonla baş edemiyor. Bu tür vakalar ne yazık ki tarihsel olarak çok eskiye dayanıyor. Firavunlar ölürken eşleri de canlı canlı gömülürdü. Aslında anlatmak istediğim şu; kadın tarihten beridir erkeğin bir malı ya da mülkiyeti gibi görülüyor. Aile için şiddetin en önemli sebebi bu düşünce yapısıdır, ‘benim kadınım, benim malım’ gibi ya da ‘ya benimsin ya toprağın’ tarzında maalesef kültürümüze dayatılan değer yargıları var. Ülkemizde son yıllarda kadına yönelik cinayetlerde artışı olduğunu görüyoruz. Sadece kadın cinayeti değil genel cinayetlerde de intiharlarda da artış var. Artık akıl almaz cinayetlerle karşılaşıyoruz; annenin çocuğunu öldürmesi gibi… Bunların pek çok faktörü var. Dediğim gibi değişen nüfus yapısı, değişen çağın büyük faktörü var. Bireysel mutluluğun ön planda olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Ama mutluluk ya da mutluluğa giden yol sınırsız. İnsan ihtiyaçları da sınırsız... Ve gözlemlediğim; bireysel mutluluk peşinde koşan insanlar çok fazladır. Boşanma oranları da artıyor. Çoğunlukla bireysel mutluluk ve zenginlik peşinde koşarken, aslında mutsuzlaşıyoruz. Ülkemiz küçük bir ülke, herkes birbirini tanıyor, birbirinden etkilenen insanların sayısı çok fazladır. Küçük toplumlarda görerek yapılan davranışlar daha da fazlalaşır. Çünkü her zaman insan insandan etkilenir. Bir etkileşim söz konusudur. Basın, eğer bir suçu detaylı bir şekilde anlatırsa, bu suça eğilimli farklı insanların da tetiklenmesine sebep olabilir.
Neler yapılmalı?
“Devlet, ülkeye giriş çıkışlarda etkin denetim yapmalı. Kim ülkeye neden giriyor, ne yapacak, tümü takip edilmelidir. Aile kavramının önemi ön plana çıkarılmalıdır. Ailelere yönelik faaliyetler geliştirilmelidir. Toplum olarak maddiyattan çok manevi yönlerimizi güçlendirmemiz şarttır. Devletin eğitim, sağlık, trafik gibi vatandaşlarına sunduğu hizmetlerin revize edilmesi gerekmektedir. Kamusal alanda topluma sunulan hizmet kalitesinin artırılması da son derece önemlidir.”
Psikologlar Derneği As Başkanı, Klinik Psikolog Eşmen Tatlıcalı:
“İkili ölümlerde birçok neden yer alıyor”
Cinayet- intihar olaylarını “ikili ölüm” olarak adlandırılan Psikologlar Derneği As Başkanı ve Klinik Psikolog Eşmen Tatlıcalı, bu tür vakaların nedenleriyle ilgili şunları söyledi:
“Son zamanlarda başka ülkelerde duymaya alışkın olduğumuz ya da bizim ülkemizde olabileceğine inanmadığımız cinayet, intihar, cinsel istismar (özellikle çocuklara yönelik) olaylarıyla karşılaşmaya başladık. Geçtiğimiz gün bir adam önce karısını sonra kendisini öldürdü. Bir kişiyi öldürmek veya intihar davranışında bulunmak, insan yaşamını tehdit eden çok yönlü olaylardır. Özellikle suç içeriği bulunan davranışlar, ruh sağlığı ile ilişkiliyse toplum için daha da büyük bir önem taşıyor. Özellikle medyanın bu konuda çok büyük bir rolü vardır. Haberin dramatize edilmemesi, olayın detaylandırılmaması ve olayın cesur, onaylayan bir tavır olarak sunulmaması gerekir. Ölen kişilerin yakınları bu haberler nedeniyle ölümün ardından yaşanan yoğun duygulara ek olarak çevrenin tepkileriyle de baş etmek zorunda kalıyor. Öldürülen ve intihar eden kişilerin fotoğraflarının yayınlanmamasına da dikkat edilmesi gerekir. Bunun hayatta kalan aile üyeleri üzerinde olumsuz etkisi olabilir. Geçtiğimiz gün yaşanan vakayı cinayet-intihar olayı olarak değerlendirebiliriz. Bir kişinin bir ya da daha fazla kişiyi öldürdükten hemen sonra ya da kısa bir süre sonra kendini öldürmesi olarak tanımlayabiliriz. Olaylar genelde bir çifti içerdiğinden “ikili ölüm” (dyadic death) terimi kullanılmıştır. İkili ölümler genelde aile içinde görülmekte olup cinayet işleyen erkek, öldürülen ise kadındır. İkili ölümlerin nedenleri arasında genellikle aile içi ilişkilerde bozulma, zihinsel ya da somatik hastalıklar, depresyon, durumun bozulması, psikolojik travmalar, aşırı sinirlilik ve erkeğin kadını kıskanması, ekonomik ve maddi sıkıntılar, cinayet intihar olgularının nedenleri arasında yer aldığı bilinmektedir.
Neler yapılmalı?
Suç oranları, toplumda görülme sıklığı ve nedenlerine yönelik kapsamlı araştırma yapılmalıdır. Böylelikle, koruyucu ruh sağlığı kapsamında önleyici önlemlerin alınması gündeme gelmelidir. Cinayet-intihar olaylarının öncesinde pek çok uyarı işaretleri vardır. Bu işaretlerin değerlendirilmesi önemlidir. Silah ruhsatlarına yönelik ciddi sınırlandırılma getirilmeli, mevcutlar da gözden geçirilmelidir.
Uzman Psikolog Ziliha Uluboy:
“Devlet kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda politika geliştirmeli”
Ülkemizde cinayet ve intihar vakaları, şiddet ve istismarda ise görünürlük artmıştır diye düşünüyorum. Bunlar birbirine bağlı zincirlerdir. Cinayet şiddetin en uç noktasıdır. Ancak her gün birçok kadın ve çocuk bir erkek tarafından şiddete maruz kalıyor. Buna ev içi şiddet, flört şiddeti ve çocuğa yönelik istismar diyebiliriz. Devletin şiddeti önlemeye, çocukları ve kadınları korumaya yönelik politikası olmadığı, polise başvurulduğunda polisin olayları kapatma eğilimi devam ettiği sürece bu döngü değişemez. Yaşamak en temel insan hakkı olduğundan, devlet yaşamımızı korumakla yükümlüdür. Bu yüzdendir ki kadın cinayetleri politiktir denir. İkili ölümlerde genellikle intihar cinayetten sonra gelişen bir düşünce olmaz. Fail önceden ikisini de planlanmıştır. İkili ölümlerin büyük çoğunluğunda cinayete kurban giden kadın oluyor. Erkeğin intihar etmesi, hatalı habercilikte cinayeti masumlaştırmaya yönelik olabiliyor, bazen bu büyük bir aşk hikayesi gibi gösteriliyor. “Ölmeden önce eşini öldüren seven/aşık/kıskanç erkek” gibi hayran kalınacak aşk öyküsü gibi sunuluyor. Yapılan öykülemeler, olayın bütününü ve gerçeğini toplumun açıkça görmesini engelliyor. İkili ölümlerde başlık “kadın cinayeti” olarak atılmalı, ortada intiharın olması bu gerçeği değiştirmiyor. İntihardan da elbette söz edilecektir ama öyküleştirilmeden yazılmalı. Basının öyküleştirerek aktarımının olumsuz geri dönümü kadın cinayetlerinde artış olarak karşımıza çıkan nedenlerden biri olabilir. İntihar vakalarında olduğu gibi, bireylerin kendini öyküyle özdeşleştirmesi onu fail haline getirebiliyor. Şiddet, istismar, cinayet ve intihar gibi olaylar toplum üzerinde sarsıcı etkiye sahiptir. Bu travmatik olayları yaşayan kişilerin çocukları, ailesi ve yakınları yaşları kaç olursa olsun çok büyük bir acı yaşar, travmatize olur, uzun bir matem sürecine girerler. Basında öyküleştirmeden haber yapmanın diğer bir önemli noktası da mahremiyet hakkının korunması içindir. Karsını öldürüp intihar eden kişiler incelendiğinde, bazı ipuçları yakalanmış: Şiddetli geçimsizlik, çok koruyucu, otoriter, ataerkil yapı sisteminden gelen, çok kıskanç, kadını sosyal izolasyon altına almaya çalışan veya alan, arkadaş ve aile üyeleriyle görüşmesini kısıtlayan, bazen işe göndermeyen, fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayan, evin karar mekanizması ve kontrolünü kendi elinde tutmak isteyen, boşanma arifesinde olmaları, aşrı alıngan, pasif ve depresif, bağımlı kişilik özellikleri gösteren erkeklerin, kadın cinayetleri işledikleri görülmüştür.
Ne yapmalı?
Devlet kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda politika geliştirmeli. Ev içi şiddet yasası ivedilikle geçmeli. Polis karakollarında polisler eğitilmeli, şikayette bulunan kadınlar geri çevrilmemeli, şikayeti dikkate alınarak erkek evden uzaklaştırılmalı, kadına koruma emri ivedilikle çıkarılmalı, ihbarlar dikkate alınmalı. Sosyal hizmetler dairesi geliştirilmeli, çalışan uzman sayısı artırılmalı, başvurulara aktif yardım sağlanmalı, şikayetler dikkate alınmalı. Kadınlara, gençlere, çocuklara eğitimler verilmeli: Şiddet nedir, hangi şiddet türleri vardır, kendilerini nasıl korumaları gerektiği gibi...