Gençleri dövdüler!
“Irkçılık” ya da “şovenizm” ile mücadele tek yanlı yürümez.
Bir gözünüz kapalı öteki açıksa hiç olmaz!
Şiddete karşı durmak eğer seçilmiş örnekler temelinde büyüyorsa, aslında çözümün değil sorunun unsurusunuz.
Tepkilerini “etnik" temelde alevlendirenlerin yarattığı psikoloji "fanatizmin" batağına çamur yoğuruyor.
Bayrak ya da dil, din ya da ırk, kutsallar ya da semboller üzerinden yükselen istismarı, şiddeti, ayrımcılığı nerede ve kimden gelirse gelsin deşifre etmek kaçınılmazdır.
Ama asıl mesele "zihniyet"le mücadeledir!
Öyle ki bu zihniyet bir eğlence yerinde gençleri tartaklar, dini ayini yasaklar, şovenizmin hırsıyla dağda bayrak boyar, tahrik yaratır, kapı tekmeler ya da sözcüklerle ötekileştirir, ayırır, böler...
Birbirini üretir, varlığını korur...
Ay Napa’da olay oldu, gençler tartaklandı.
Bir iddia şiddeti “ırkçılık”la temellendiriyor.
Bir diğer iddia, hemen her hafta duyduğumuz “sarhoş kavgaları”ndan biri...
Gençler alkol sınırını aşmış, olay çıkartmış, mekandan uzaklaştırılmış, yeniden dönmüş, şişe savurmuş, peşlerine düşülmüş...
Öyle ya da böyle “şiddet” savunulamaz!
Ama eğer birileri hiç ilgisi yokken meseleyi “türklük rumluk” üzerinden köpürterek toplumları karşı karşıya getiriyorsa, bu çok tehlikelidir.
O nedenle mesele “zihniyet”le mücadeledir.
Ve samimi olmak, her koşulda buna karşı çıkmak gerekir, illa ki “şiddet”i beklemeden...
AB referandumu
Larnaka’da çok sevdiğim bir dostum var, toplumların dostluğu ve barış kültürünün çoğalması için gençlik örgütlerinde büyük bir adanmışlıkla emek veriyor.
Birkaç ay evvel "Nasıl gidiyor" demiştim, "Gençler mutlu mu?”
Avrupa Birliği üyeliği sonrasında "işsizlik"ten yakınmış, özellikle Polonya ve Ukrayna gibi ülkelerden gelenlerin tüm çalışma alanlarını "işgal" ettiğini söylemişti.
“Ucuz işçilik, esnek çalışma ve sömürü”nün zirve yaptığını anlatmıştı.
Avrupa Birliği ‘büyük projesi’nde işte burada tosladı.
Orta ve alt sınıfın öfkesi böyle büyüdü.
İşsizlik, suç oranları, göç, yabancı düşmanlığı böyle patladı.
Türkiye’den Kıbrıs’a kontrolsüz nüfus akışının başladığı senelerde ne hissetmişse Kıbrıslı Türkler, sanırım İngilizler de aynı duygularla sandığa gitti.
“Denk bütçe” peşindeki otoriter ve kibirli duruş, dar gelirliyi sokakta unuttu.
Şimdi ‘İngiltere ne yaptı’ diye konuşuluyor!
Ama sanırım kendini ilk sorgulaması gereken, Avrupa Birliği’dir asıl!
“Ne yapmadı” diye...