Sığınak kim(dir),nedir,nerededir,neden/kimden kaçıyoruz,neden sığınma ihtiyacı hissediyoruz?

Rüstem Kitabevi Edebiyat Kulübü’nün 10. Etkinliği olan Sığınak(Refuge) temalı paneli 14 Mart Perşembe gecesi yapıldı.

Murat OBENLER

Rüstem Kitabevi Edebiyat Kulübü’nün 10. Etkinliği olan Sığınak(Refuge) temalı paneli 14 Mart Perşembe gecesi yapıldı. Ellada Eva’nın moderatörlüğünü yaptığı gecede şiir,kültürel antropoloji ve sanat terapisi açılarından disiplinlerarası bir bakış açısıyla “Sığınak” irdelendi .Etkinlikte şair Nafia Akdeniz, “Sığınak’ın oto etnografik şiirsel incelemesi” , Kültürel Antropolog Rebecca Bryant, “Güvenlik, Azınlıklar ve Sığınmacı Deneyimi” ve Sanat Terapisti Marina Ioannou da “Sığınak olarak Sanat Terapisi” başlıklı konuşmaları yaparken soru-cevaplarla da konu çok boyutlu olarak irdelendi.

Bir zakkumun izinde Sığınak’a oto-etnografik inceleme
İlk konuşmayı yapan şair Nafia Akdeniz, oto-biyografi ve etnografi terimlerinin birleşiminden oluşan oto-etnografi kavramı ile sığınak kavramını irdelerken, kendi deyimiyle 'sığınma'nın anlam oluşturma süreçlerini ve yaşam pratiklerini oto-etnografik olarak inceleyerek şiir biçimindeki kişisel anlatılarının 'sığınağı' nasıl kavramsallaştırabileceğini kültürel deneyimler bağlamında sorgulama girişiminde bulundu. Gecede “Visiting the Pink Oleander- Pembe Zakkumu Ziyaret” şiiri üstünden de konuyu anlatan Akdeniz, zakkum, zeytin, incir, limon, babutsa gibi bitki, çiçek ve meyvelerin kendini bir ev olarak gördüğü Kıbrıs’a bağladığını ve zakkumun dayanıklılığı da simgelediğini, “zıkkım’ın kökü” deyiminin de buradan gelerek zakkumla bağdaştırıldığını kaydetti. Evin her zaman tatlı, keyifli bir yer olmadığını, insanı zehirleyebilme potansiyeli de taşıdığını vurgulayan Akdeniz “Başka kim kendini kaybolmuş hissediyor, başka kim 'her şeyin yerli yerine oturduğu' bir sığınak buldu?” gibi soruları da sordu.
 

Byrant: “Kıbrıs söz konusu olduğunda ev-sığınma- güvenli yer-geçicilik-göç-geçmiş-travmalar-vatan-özlem-normalleşme gibi kavramlar birbirine giriyor”

Kültürel Antropolog Rebecca Bryant, sığınak-vatan bağlantısına değinerek başladığı konuşmasında kalıcı geçicilik kavramından bahsetti. Ev ile mülteci ilişkisinin çok komplike bir mesele olduğunu özellikle azınlıklarda ev(eve dönmek) konusunun daha da zor olduğunu kaydeden Bryant, politika ve politikacı devreye girdiğinde mülteciler için güvenlik, güvenli bir yer, normalizasyon gibi konuların zorluk derecesinin arttığını kaydetti. Kıbrıs söz konusu olduğunda ev-sığınma- güvenli yer-geçicilik-göç-geçmiş-travmalar-vatan-özlem-normalleşme gibi kavramların birbirine girdiği problemli bir mesele ortaya çıktığını dile getiren Bryant bu sıkıntılı durumu örneklerle anlattı.
 

Ioannou: “Kıbrıs coğrafyasında farklı kuşaklardan travmalar kuşaktan kuşağa da aktarıldığından dolayı iyileşme asla tam olarak gerçekleşemez”

Sanat Terapisti Marina Ioannou da sanat terapinin tarihsel gelişimini anlatarak başladığı konuşmasında uygulanan bazı yöntemleri de dinleyicilerle paylaştı. Savaş, travma, kayıp, evsizlik, kaygı, belirsizlik, gelecek endişesi gibi kavramların yabancısı olmadığımız Kıbrıs coğrafyasında farklı kuşaklardan travmaların kuşaktan kuşağa da aktarıldığını belirten Ioannou, iyileşmenin asla tam olarak gerçekleşmeyeceği komplike meseleler diyarında sanat terapisinin kişinin güven duyması, kendini ifade etmesi, bilinçlenmesi ve mümkün olabildiğince iyileşmesi adına çok yararlı olabileceğini vurguladı.
Rüstem Edebiyat Kulübü'nün yaratıcısı Salamis Ayşegül Şentuğ da panelin başında ve sonunda paneli gerçekleştirmelerine değerli katkılar koyan konuşmacılara ve dinleyicilere teşekkür etti.

Kültür & Sanat Haberleri