KONUK YAZAR
Erdoğan, pazar akşamı Haliç Kongre Merkezi'nde konuşurken dönüp dolaşıp sözü başkanlık sistemine getirdi yine (Hiç aklından çıkmıyor ki dediğinizi duyar gibiyim. Olabilir). Ve fakat bir yerinde dedi ki, “Başkanlık sistemi gibi meşruiyeti olan ve 100'ü aşkın ülkede uygulaması olan bir sistemi biz önerince beyler rahatsız oluyor. Sıkıntı burada.”
Erdoğan fena halde yanılıyor. Sıkıntı orada değil. Sıkıntı, (1) o 100'ü aşkın ülkenin ezici çoğunluğunun 'tam demokrasi' olmamasında ve (2) başbakanın talimatıyla AKP'nin hazırladığı teklifin, 'meşruiyeti olan' başkanlık sistemininin özüne ve ruhuna bariz biçimde aykırı düzenlemeler öngörmesinde.
İlkinden başlayalım. The Econonist Intelligence Unit'in 'Demokrasi Endeksi'ne göre bugün itibarıyla ‘tam demokrasi’ sayılan 25 ülke arasında başkanlık rejimiyle yönetilen ülke sayısı üç: ABD, Kosta Rika ve Uruguay. Aynı endeksin ‘otoriter ülkeler’ listesinde parlamenter demokrasiyle yönetilen ülke sayısı ise 0. Evet, 0. Tamamında sivil, asker ya da dini-ruhani ‘başkan’lar iktidarda.
Çok uzağa gitmenize gerek yok. Orta Asya'nın totaliter rejimlerini ve Ortadoğu diktatörlüklerini aklınıza getirin, yeter. Erdoğan’ın zaman zaman 'iyi' örnek diye sunduğu Rusya, Demokrasi Endeksi’nin 122′nci sırasında.
Yani sayısal olarak bakıldığında başkanlık sistemi ile demokrasi arasında bir ters orantı söz konusu.
Bu pratik gerçekliğin, teorik bir çerçevesi de var. Başkanlık sistemi ile parlamenter rejimi mukayese eden ve literatürde referans kabul edilen akademik araştırmalara göre (Linz, Mainwaring ve Shugart, Elgie vd.) demokrasinin hem oturtulması hem ‘ileri’ye (gerçek anlamda tabii) taşınması için parlamenter rejim, başkanlık sisteminden daha elverişli…
İkinci 'sıkıntı'ya gelince. 'Meşruiyet olan' başkanlık sistemi, yürütmenin gücünün mümkün mertebe sınırlandığı bir rejim. Yetki alanları net biçimde ayrılmış bir kuvvetler ayrılığı ve bu sistemi ayakta tutan 'dengeleme ve denetleme' mekanizmaları (checks and balances) söz konusu. Oysa AKP'nin geçen yıl meclise sunduğu teklif, bırakınız ABD gibi 'istisnai' bir örneği, Rusya ve 'başkan baba'lar diyarı Latin Amerika'daki 'sakat' sistemlerin bile ötesinde, alabildiğine geniş yetkiler öngörüyor başkan için. Buna karşılık, etkisiz bir yasama ve zayıf bir yargı getiriyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, başkanlık sistemine dair, “Önemli olan, sistemin içinde denge denetim bulunması. Hangi sistem olursa olsun, o sistemin içinde checks-balance olması gerekiyor” derken kast ettiği buydu...
AKP ve başbakan ille de başkanlık sistemini savunacaksa daha sağlam argümanlara ve doğru dürüst bir teklife ihtiyaçları var.
Türkiye'de çözüm, Suriye'de düğüm
Bir yanda Esad rejimi. Öte yandan içinde cihatçıların, Kaideci, Selefi örgütlerin fink attığı Özgür Suriye Ordusu. Kıyasıya bir mücadele içindeler.
On yıllarca ezilmiş Suriyeli Kürtler fırsattan istifade ne o ne bu deyip kendilerine bir 'yaşam alanı' yaratma gayretinde. Ne yapmalarını bekliyorduk?
Zamanında Iraklı Kürtlerin yaptığı da bu değil miydi? Ve şimdi bölgedeki neredeyse tek müttefikimiz onlar değil mi?
Ama yok. Devletin, hükümetin 'Kürt refleksi' şaha kalktı. Tehditkar dil hortladı.
Türkiye'de çözüm ararken, Suriye'de düğüm mü atacağız?
Yavru TOMA
Kuzey Kıbrıs'ta pazar günü genel seçimler var. Kıbrıs Türk toplumu için en hayırlısı olsun. Benim anlatacağım başka...
Bir 'yavru TOMA' hikayesi bu. Evet bildiğimiz TOMA. Önceki hükümet döneminde Türkiye'den bir TOMA sipariş edilmiş.
Neden ihtiyaç duyulduğu meçhul. Kimse net bir şey söylemiyor. Benim anladığım, belki bir Erdoğan ziyareti sırasında, bizim 'çapulcu'ların Kıbrıs'taki izdüşümü 'besleme'lere karşı kullanılması. Yoksa barışçıl siyasi kültürlerine de, medeni toplumsal ilişkilerine de aykırı bir ihtiyaç bu Kıbrıslı Türklerin.
Gelgelelim 'birileri' bastırıyor TOMA için. CTP öncülüğündeki geçiş hükümeti ise direniyor. Onun yerine, mesela, itfaiye aracı olsun istiyor.
Hakikaten Kıbrıslı Türklerin çok şeye ihtiyacı var. Ama bir TOMA'ya hiç ama hiç ihtiyaçları yok. 'Goma da TOMA' diyorlar zaten!
Belli ki seçimi kim kazanırsa kazansın, yavru TOMA'yı kucağında bulacak.
Türkiye de bir meselesini daha KKTC'ye ihraç etmiş olacak.