Sil Baştan

Kutlay Erk

 

Geçen hafta bu köşede yayınlanan makalede Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşmelerin bir çözüm üretmeyeceği, sonrasında yeni bir dönem başlayacağı ve her şeyin sil baştan olacağı yorumlanmıştı.

Evet, Crans-Montana başarısızlıkla sonuçlandı; kimin başarısızlığı, kim sebep oldu, neden öyle oldu sorularına cevap aramak sadece can sıkacaktır. Kestirmeden, masada olan tüm taraflar sorumludur da denilebilir; ne fayda…

Şimdi bundan sonrası ne olacak diye yorumlamak gerek… Kıbrıslılar dışındaki tüm taraflar kendi normal yaşamına devam edecek; Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğü onları etkilemeyecek. Kıbrıs Rum tarafı seçimlerine odaklanacak, Kıbrıs Türk tarafı da “içimizi düzeltelim” havasında rezillerin rezili statükosunda rezillikleri yaşamaya devam…

Güney seçimlerinde kimin seçileceği de önemli değil artık; her türlüsünden Kıbrıslı Rum lider seçildi, hepsi de aynı et – farklı sos… Kıbrıslı Türk liderler daha mı farklıydı; elbette… Yani ne Talat, ne de Akıncı, Denktaş ve Eroğlu ile aynı et – farklı sos değildi; farklı et – aynı sos oldu ama… Sos da Türkiye’den… Sonuç ve kader değişmedi…

Kıbrıs sorunu, uluslararası hukuka uygun çözüm beklemeye devam edecek. Çözme gayretleri gene olacak ama ölçütlerin aynı olmayacağını Türkiye dillendirmeye başladı bile… Yıllarca ve defalarca görüşme yapıp da bir sonuca ulaşmayı ve varmayı sağlayamayan ölçütleri gözden geçirmek gerekecek. Tüketilen sadece zaman, insan ve mali kaynak değildi; BM ölçütlerine ulaşmanın yöntemi, biçimi ve hatta ölçütlerin kendisi de tüketilme aşamasına geldi.

Ama en önemlisi Kıbrıslı Türkler tükenme aşamasına geldi…

Bundan sonra Kıbrıs sorunu sil baştan… Ölçütler yeniden yazılacak yazılmasına ama artık bölüşüme adanın sadece karası değil, denizleri de girecek… Yeni ölçütler konuşulacak ama karayı birleştiren yanında denizleri bölen ölçütler konuşulacak. Adadaki sanal sınır yanında, denizdeki boru hattı da çizilecek… Tarafların birbirine verdiği haritalarda hangi bölgeler verilecek, federal bölgeler nerelerde olacak gösterileceği gibi, denizlerde hangi hidrokarbon yatağı kime kalacak da gösterilecek…

Yönetişim mi, siyasi eşitlik mi?! ‘Ete sos koyucu’, denizlerden mutlu olmak için, “dert etmeyin, idare edin işte” havasında olacak… Ya güvenlik?! Zaten denizlerdeki hidrokarbonlarını koruyacaklar ya, adayı da koruyor olacaklar; tamamdır…

Gene mi karamsar oluyor?!

Siyasi konjenktürü okuyamazsa siyaset ve liderlik, iyimser senaryo yoktur… Güney’in son genel seçimlerinden itibaren Anastasiadis’in tutum değiştiğini, cesaret kaybettiğini, geçen Eylül ayında yapılan yoğunlaştırılmış görüşmelerin hiçbir sonuç vermemesinin nedeninin Anastasiadis’in Kıbrıs Rum halkının çoğunluğunun hala daha ‘Hayır’cı olduğunu görmüş olduğunu anlayamamışsa siyasi liderlik, olumlu senaryo yoktur… Bu köşeden çok yazıldı, Güney seçimlerine kadar bir şey olmayacak, Kıbrıs sorunu Güney seçimlerinin mezesi yapılmasın denildi; liderler evlere, Anastasiadis’i rahat bırakın, adamcağız seçimlerine çalışsın diye yorumlar yapıldı… İlla ki devam ve şimdi çözmek gerek doğru bir yaklaşım gibi görünebilirdi ama eğer sonuç alınmazsa nelerin tüketilmiş olacağı da görülmeliydi ve ‘illa ki devam mı – ara vermek mi?’ daha doğru bir strateji olurdu diye irdelemek gerekirdi. Yapılmadı; lades!… Şimdi BM ölçütlerinin tükendiğini söylüyor ‘ete sos koyucu’; tükettirdiler…

Yeni dönemde BM olacak mı? Olmama olasılığı yüksek… BM İyi Niyet Misyonu, misyonunu yerine getiremediğine göre, olmayacak herhalde… BM Barış Gücü, Kıbrıs’ta kan dökülmediğine ve öyle bir hava da olmadığına göre, sayı ve konum olarak azaltılacak herhalde… BM ölçütlerinde bir çözüm görüşmeleri olmayacaksa, görüşmeler de BM gözetiminde olmayacak herhalde. Yani, kaldı mı taraflar kendi başına ve başka güçlerin belirlediği ölçütlerle baş başa?!… Yeni ölçüt koyucular da, Kıbrıs adasının etrafındaki hidrokarbonları iç etmek isteyen çok uluslu emperyal şirketlerin temsilcisi olan ülkeler olacak… Kıbrıs sorunu onlar için altı başlıkta konuşulup çözülecek bir sorun olmayacak; tek başlık hidrokarbonların bölüşümü ve üleşimi, gerisi fantezi…

Evet, senaryo karamsardır… Kıbrıslı Türklerin ve Rumların siyasi liderlikleri etiyle sosuyla Kıbrıslı olmadığı sürece, iyi senaryo yok… Siyasi liderlikler geleceğe başkalarının penceresinden baktığı sürece olumlu senaryo yok… Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, “yurdumu özümden çok severim” demedikçe ve bu deyişi içselleştirmiş liderler seçmedikçe, adayı birleştiren bir çözüme ve halkların barışına ulaşmak senaryosu zor…   

Statükoya bir süre daha #dayanKıbrıslı#… “Söylemeye dilim varmıyor ama …”, kabahatin tamamı sende…