Ocak ayı başında Geçitkale’den geldi kara haber… Aynı aileden üç kişi hayatını kaybetmişti. Evde silah vardı ve o silah bir şekilde kullanılmış, anne-baba ve 14 yaşındaki oğulları ölmüştü.
Cumartesi bu sefer kara haberin adresi Lapta oldu. Evde silah vardı ve o silah bir şekilde kullanılmış, 8 yaşındaki çocuk hayatını kaybetmişti.
Senaryonun genel hatları aynı: Emekli polis. Evde bulundurulan silah… Ve ölüm…
İki ayın içinde giden dört can…
Detayların ne önemi var ki?
Çok net bir gerçek var ortada: Eğer o iki evde silah olmasaydı, şu anda ölenlerin dördü de yaşıyor olacaktı.
İster ‘kaza’ olsun, ister ‘oyun’ olsun, ister ‘öfke anı’ olsun, isterse başka bir gerekçe…
Evde silah bulunuyorsa eğer, tehlike var demektir.
Sadece son iki olay değil, geçmişte de bir yığın benzeri yaşandı. Tabancadan çıkan mermi kah silahın sahibinin sonu oldu, kah eşinin, kah çocuğunun, kah misafirlerden birinin…
* * *
Eskiden görevdeki polislerin dahi silahı yokmuş. Genelde topuz kullanırlarmış güvenliği sağlamak için.
Silah ancak gerekirse ve bazı polislere verilirmiş. Görevleri biter bitmez de teslim alınırmış silahlar.
Şimdi zaman değişti. O kadar silah var ki memlekette!..
Birkaç yıl önceki verilere göre ruhsatlı ateşli silah sayısı 50 bindi. Bunların büyük kısmı av ya da hava tüfeği… Ancak hatırı sayılır tabanca ve benzeri silah da var kayıt altında…
Peki ya kayıt dışı olanlar?
Nüfusunu bile bilmeyen bir devlete bu soruyu sormak bile abes… Cevap da ‘kalabalık’ gibi bir şey herhalde: Bol bol!..
Suç çeşitlerinin arttığı, her türlü adam kaçırma, kundaklama, adam öldürmeye teşebbüs ve cinayet suçunun işlendiği, artık asayişin çok da berkemal olmadığı bir ada yarısı oldu burası…
Mafyalaşma ve çeteleşmeye o kadar uygun bir zemin yaratıldı ki, yeraltı dünyamız ‘Baba’ filmini aratmayacak hale geldi.
Bu durumdaki bir ülkede silahlanmaya da şaşırmamak lazım. Önüne gelen ‘koruma’ ile geziyor mesela… ‘Özel güvenlik’ şirketleri son 20 yılda çoğaldı. İnsanlar canlarını ve mallarını koruma konusunda devlete güvenmiyorlar belli ki… Bu yüzden tonla para ödüyorlar özel güvenliğe… Kameralar, alarm sistemleri, bekçiler ve koruma amaçlı özel eğitimli ya da korkutucu köpekler de cabası…
‘Güvende olma’ duygusu azalmış bu küçük toplumda.
* * *
Polis ya da askerlerin görev süresi bitip de emekli olduktan sonra silah taşımaları ‘memleketin güvensiz hali’ ile açıklanabilir mi?
Sanmam.
‘Savunma’ amaçlı da olsa, son derece güvenli bir şekilde saklanıyor olsa da işte gün geliyor öldürüyor bu silahlar…
Sadece polis ve asker emeklileri de değil mesele… Görevli olmayan bir polisin seyahat ederken yanında ya da evinde silah bulundurması da çok mantıklı gelmiyor bana.
Ama bundan da fenası şu: Devletin bile bilmediği, ülkeye gizlice sokulan ve kaydı bilinmeyen binlerce silah var bu topraklarda…
En fazla da bu insanların yakınlarındaki, evlerindeki insanları tehdit ediyor o silahlar.
Bakın, son iki ayda dört insanımızı kaybettik. İkisi çocuk üstelik…
Daha fazlasını kaybetmeden duralım, düşünelim ve bir şey yapalım.
Gereksiz yere kimse silah bulundurmasın.
Yasa, kural, denetim, ne gerekirse yapalım.
Siyaset bu işe el atmalı. Polis de öncülük etmeli.
Silahlanmaya dur denilmeli…