Şili: Kayıparını ve Demokrasiyi Arayan Ülke

Niyazi Kızılyürek

Geçtiğimiz pazar günü (4 Eylül) Şili’de yapılan referandumda halkın büyük çoğunluğu yeni anayasaya “Hayır” dedi.

Pinochet-sonrası dönemde demokrasiyi arayan Şili’de, 2019 yılında baş gösteren toplumsal protesto hareketlerinden sonra, 2020 yılında yeni bir anayasa yapılmasına karar verilmişti ve halkın %78’sinin desteğiyle yapılması kabul edilen yani anayasa için geniş katılmlı bir kurucu meclis seçilmişti.

Ne var ki, yeni anayasa fikri ezici çoğunluğun bir talebi olarak gündeme geldiyse de, kurucu meclis tarafından hazırlanan anayasa taslağı kabul görmedi ve %68 hayır oyuyla reddedildi.

Referandum öncesinde Avrupa Parlamentosu’nun Sol Grubunun Şili’ye gönderdiği delegasyonda ben de yer aldım ve tartışmaları yakından izleme fırsatını buldum.

And dağlarının oluşturduğu coğrafi sınırla diğer Latin Amerika ülkelerinden ayrılan ve bunu biraz da üstünlük sayan Şilililer, gerçekten de diğer Latin Amerika ülkelerinden farklıdırlar. Eşitsizliklerden ötürü bir refah toplumu sayılmasa da, görece zengin bir ülkedir Şili. Latin Amerika’nın dünyaya en açık ülkesidir.

Fakat siyasi kaderi diğer ülkeler gibi trajiktir. Darbeler ve devlet terörü Şili halkını da yıllar boyunca mağdur etti. Pinochet döneminin katliamları hafızalarda yerini koruduğu gibi, kayıp kişilerin aranmasına hala devam edilmektedir. 2019’da gerçekleştirilen protesto eylemlerinde polisin açtığı ateş sonucunda elli kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce insan yaralanmıştı. 

Yeni anayasa taslağı kelimenin tam manasıyla yeni bir Şili yaratmak için kaleme alınmış gibidir. Toplumsal haklara büyük önem veren taslakta, Şili toplumunda var olun büyük eşitsizlikleri oratadan kaldırmak, neo-liberal politikalara son vermek ve devletin toplumsal adalet için ekonomik yaşama müdahale edip bazı özel söter kuruluşlarını kamulaştırması da yer alıyordu.

Anayasanın başlıca maddeleri arasında, sağlık ve eğitimin bedava olması, ulaşım sisteminde yurttaşlara kolaylıklar sağlanması ve su dağıtımının özel sektörden alınıp kamulaştırılması vardı.

Ayrıca, Şili’nin “çok-uluslu” (“plurinasyonal”) bir devlet olduğunun altı çiziliyordu ki, bu kanımca taslağın en anlamlı ve en radikal maddesiydi. Nitekim Şili Sağı en çok bu maddeye yüklendi.

Şili’nin bağımsızlığa kavuşması için İspanya’ya karşı Şili halkının diğer kesimleriyle birlikte mücadele eden, bağımsızlık savaşına katılan Mapuçeler ve diğer yerli toplulukların bağımsızlıktan sonra varlıkları inkar edilmiştir. Görünmezliğe itildiler ve baskı altına alındılar. (Bu bize bir şeyler hatırlatıyor, değil mi?)

İşte yeni anayasa, halkın bu kesimine ve diğer yerli topluluklara geniş özerklik öngörüyordu.

Kampanyanın kapanış mitinginde yarım milyon insanın katıldığı büyük mitingde Mapuçelerin temsilcisi “tarihsel varlığımızın tanınmasından büyük mutluluk duyuyoruz” diyordu.

Maalesef olmadı. Anayasa taslağı halktan destek görmedi.

İyi olan taraf şudur: Referandumdan sonra Şili’nin Pinochet anayasasından kurtulması ve yeni bir anayasaya kavuşması için çalışmalar devam edecek. Nitekim solcu başkan Boric, yeni bir anayasa yapılması için yola devam edileceğini söyledi. Büyük bir ihtimalle mevcut taslakta değişiklikler yapılarak yeni bir referanduma gidilecek.

Sivil Toplum

Şili’de güçlü bir sivil toplum vardır. Öğrenci ve gençlik hareketi, ökoloji ve feminist hareketler son derece aktif ve etkilidirler. Özellikle kadınların eşitlik mücadelesi başka ülkelere örnek olacak niteliktedir. Yeni anayasa için ortaya büyük bir çaba koyan sivil toplum örgütleri, referandumdan sonra boş durmayacak ve daha demokratik ve daha eşitlikçi bir Şili için mücadeleye devam edecek.      

Şili toplumunda var olan derin eşitsizlik ve toplumun çeşitli kesimlerini birbirinden ayıran derin uçurum Santiago sokaklarında yürüken bile insanın gözüne batıyor. Şehrin bir kesimi zengin bir Avrupa kentini hatırlatırken, diğer kesimlerinde yoksunluk ve yoksulluk dikkat çekiyor. Bu eşitsizliğin en iyi görülebildiği yerlerden biri de Santiago mezarlığıdır. Küçük sarayları andıran anıt mezarların yanı sıra, mezar-apartmanlarının deliklerine sıkıştırılan küçücük mezarlar da görürüsünüz.

 Hafıza Yerleri ve Hakikat Komisyonu

Şili’de hafıza çalışmaları çok yaygındır. Çeşitli hafıza mekanlarında devlet terörünün kurbanları hatırlanıyor, hatırlatılıyor. Diğer yandan da faşist Pinochet darbesi esnasında kaybedilen kişilerin aranmasına devam ediliyor.

Kayıpların aranması ve geçmişi inatla hatırlama politikası, demokrasi arayışıyla el ele gidiyor.

Yeni anayasa reddedilmiş olsa bile, Şili’nin demokratikleşme süreci geri döndürülemeyecek bir noktaya ulaşmıştır. Bu yüzden, kanaatimce, ülkenin yeni bir anayasaya kavuşması mutlaka başarılacaktır...