Şimali Kipr Dövlət Pasportu!*

Serhat İncirli

Türkiye’de yaşam süren KKTC vatandaşı bir doktor, Azerbaycan’a gitti!

KKTC Pasaportu’nu görevliye verdi!

Görevli muhaceret memuru, pasaportu evirdi, çevirdi, amirine gösterdi ve KKTC vatandaşı doktora dedi ki, “Bu pasportla Azərbaycana daxil ola bilməzsiniz”…

Yani demek istedi ki; “bu pasaportla Azerbaycan’a giremezsiniz”…

-*-*-

Bizim doktor şaşkın!

Üç devlet tek millet!

Erdoğan, Aliyev, Tatar!

Demek ki hepsi atar!

-*-*-

Neyse, bizim doktor, çatasından “Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu’nu çıkardı”…

Hemen orada e- vize aldı, üç saat bekledi ve Azerbaycan’a girdi!

-*-*-

Demek ki neymiş?

Demek ki atmamak, uydurmamak, sallamamak, yalan söylememek, hasamet yapmamak lazımmış!

Kısacası, Azerbaycan KKTC’yi tanımıyor!

-*-*-

Efendim KKTC Pasaportu ile Azerbaycan’a giremez miyiz yani?

Önceden Lefkoşa’da KKTC Dışişleri’ne gidip, özel bir kağıt falan isteyip, onaylanmış, mühürlenmiş, imzalanmış o kağıtla girebilirsiniz!

Ama tek başına KKTC Pasaportu ile hayır!

Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

*Kuzey Kıbrıs Devleti Pasaportu!


Dinçyürek’e selamlarımla…

Biraz yağmur yağdı…

Göletçikler, daha çok sivrisinek demek…

Birkaç yıldır, sivrisinekle mücadeleyi çok ihmal ettiğimiz söyleniyor…

Bir çok belediye hala havaya zehir sıkıyor…

Oysa doğru olan biyolojik larvasit mücadelesidir.

-*-*-

Bu yazıyı yazmadan önce Sağlık Bakanı’nı aradım, Meclis’teydi, telefona cevap vermedi…

“Çalışmalar ne aşamada?” diye soracaktım…

-*-*-

Biyolog arkadaşlardan birine ulaştım; “Avrupa’da Dang Humması” korkusundan, “Kaplan Sivrisineği” görülmesinden söz etti ve kesinlikle ülkede biyolojik larvasitle mücadelenin şart olduğunu belirtti…

-*-*-

Sağlık Bakanlığı’na da mesajı var arkadaşımızın, “… Aman ha, tüm Dünya’da yasaklanan kimyasallarla, AB’nin sınırlarına dahi sokmadığı yasadışı saydığı ilaçlarla uğraşmadan, en kısa zamanda doğru mücadele başlatılmalıdır…”

-*-*-

Geç olmadan…

Hakan Dinçyürek bakanım, selamlarımla…


Külliye’nin ilahi iflası!

Lefkoşa’da Külliye’yi yapan şirket, iddialara göre “zarar etmiş” ve “işi bırakmış”…

“Zararın neresinden dönersek kardır” demiş ilgili şirket ve bir gecede “mekandan” ayrılmış!

-*-*-

Peki Külliye inşaatı durdu mu?

Anında başka bir şirket devreye girmiş!

İhale falan mı?

Yok!

Dedikodu var!

-*-*-

TL’nin değer kaybı, çimento, demir piyasasındaki fiyat yükselişi gibi sebepler, bu bahsettiğim değişikliğe sebep olmuş!

-*-*-

Aslında bu “iflas”, geçtiğimiz Nisan – Mayıs’ta bekleniyormuş!

İlgili şirket direnmiş!

Para beklemiş!

Olmamış!

-*-*-

Peki yeni şirket?

Bilmiyoruz!

Birileri geldi, işe devam!

Para, bütçe?

Belli değil!

-*-*-

Koskoca Külliye bitmeyecek mi?

Belli değil!

Bitmezse çok güleceğim!

-*-*-

İflas!

Her yerde!

Her konuda!

Her alanda!

-*-*-

Egemen ve eşit KKTC ha!

Okullar yıkık, hastaneler bitirilemiyor, yollar karanlık!

Siz gösteriş yapınca, Allah da kızıyor tabii ki!

İlahi iflas da diyebiliriz!


1974’ten sonrasının şiiri

Çok serbest vezinde, 3 dakika içinde bir şiir yazmaya karar verdim…

Ve yazdım…

Şiirinin adı; “Egemen Eşit”…

Birlikte okuyalım…

-*-*-

1974’te kurtarıldık!

Tamam!

Akabinde ne oldu?

Hiçbir şey olmadı!

Nüfus değişti, değişikliğin büyüklüğü görünüyor ama resmen açıklanamıyor; tam bir karmaşa söz konusu…

Eğitim çöktü.

Sağlık yetersiz.

Devlette saat 12’den sonra doktor olmadığını doktorlar anlatıyor.

Hastaneler yetersiz.

Su tükendi.

Elektrik yetmez oldu.

İhracat yok.

İnsan kaçakçılığı, seks ticareti, kara para aklama, uyuşturucu var.

Kumar kaliteli.

Kerhaneler güzel.

Pile’de de şirolar.

Çatalköy’den otomobille çıkıp Girne’ye gitmek imkansız!

Girne içinde araç kullanmak mümkün değil.

Kanalizasyon yetmiyor.

Sokak lambaları yanmıyor.

Yollar yetmiyor.

Eski eserler dökülüyor.

Çevre çöplerle kaplandı.

İhaleler ya bitmiyor, ya yolsuz.

Atamalar liyakatsiz.

Dünya’dan uzaklaştık.

Narenciye bitti, patates yok oldu.

Çiftçi kalmadı.

Devleti Rumlara terk ettik.

İnsanımız, çocuklarımız kaçıyor, göçüyor.

Engelli siyasetimiz yok.

Denizlerimiz kirlendi.

Limanlar yıkıldı.

Girne’de denize girilecek yer ve siyasete güven kalmadı.

Kadına şiddet ayyuka çıktı.

Din İşleri Başkanı ithal.

Bir de Ersin Tatar.

Ayrıca egemen ve eşit devlet.

Şiir bitmez.

Sayfa biter.


Girne Limanı

Girne Tarihi Limanı’ndaki işletmelere, Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu ve Müsteşarı Serhan Aktunç sözler verdi…

Tutmadılar!

Tutamadılar!

En az 25 işletme ciddi zarardadır!

Ataoğlu ve Aktunç’a dün televizyon programında “istifa edin” dedim; elbette etmeyecekler…

Hatta eminim bana küsecekler…

Hatta, bazıları beni yine vatan haini, Rumcu falan diye suçlayacak!

Gerçekten merak ediyorum; işletmecilere Kalkınma Bankası’ndan kredi, her işletme önüne pergola, hibe ve sosyal sigorta  - ihtiyat sandığı ödenmesi sözü verenler ve bu sözlerini tutmayanlar, tutamayanlar “tamamdır”; bunları yazdığım için ben hainim ha!

Yazıklar olsun!

Tamam tamam, istifaya falan gerek yok canlarım benim de; en azından özür dileyin ya hu!

Sahi teleferik ne alemde?

Girne’den Bellapais’e teleferik hattı çekerseniz, az daha zirveye çekin, oradan da Digomo’ya kadar bir hat çekebilirsiniz diyecektim!

Söz veriyorsunuz ya sık sık!