1974’te Fethi Akıncı’nın tabancasından çıkan mermi Yannis Marateftis’in kaskını delmiş ve başından yaralanmasına neden olmuştu. Fethi Akıncı ve Yannis Marateftis YENİDÜZEN için buluştu
Ödül AŞIK ÜLKER
Yannis Marateftis, 21 Ağustos 1974 sabahı, 2 yıllık mecburi askerlik görevini tamamladığı, tezkeresini alacağı gün, Lefke’de Fethi Akıncı’nın tabancasından çıkan kurşunla başından yaralandı. Olaydan 35 sene sonra bir araya geldiler. 10 yıl içinde çok yakın dost oldular, birbirlerine “kardeş” diye hitap ediyorlar.
Hikayeleri belgesellere konu olan Fethi Akıncı ve Yannis Marateftis, YENİDÜZEN’e konuştu.
“Savaşların kendi kuralları vardır. O savaştı. Belki de ben Fethi’yi vuracaktım” diyen Marateftis, 1974’de birbirimizi öldürmeye çalışırdık, komutanlarımız vardı ama şimdi dostuz, kardeşiz ve barış için savaşıyoruz” diye konuştu.
Fethi Akıncı da, “İki tarafta ikimize de saldıran fanatik gruplar var. Bunlara aldırış etmiyoruz, kardeş olduk ve barış için mücadele etmeye kararlıyız. Bütün Türk aileler benim gibi, bütün Rum aileler de onun gibi olsa bizi ne İngiliz, ne de Amerikan kavga ettirebilir” dedi.
Marateftis: “Tezkeremi alamadan Türkiye geldi”
- Soru: Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
- Marateftis: 1953 yılında Lefke’nin üst kısmındaki Kalopanayiotis köyünde doğdum. İlkokulu köyümde okudum, sonra İksero’da (Gemikonağı) 4 yıl teknik okula gittim. Sonra Lefkoşa Teknik Okulu’na gittim. 1972’de 2 yıllık mecburi askerlik görevine başladım. 20 Temmuz 1974’te askerlik görevimi tamamladım ancak tezkeremi alamadan Türkiye geldi ve savaş başladı.
- Akıncı: 1950’de Lefke’de doğdum, 7 çocuklu bir ailenin ortanca çocuğuyum. Doğduğum yıllarda Lefke’de hem Türk, hem de Rum okulu vardı, 10 yaşıma kadar İngiliz İdaresi’ndeydik. Haliyle ilkokula gittiğim zaman Türk bayrağını göndere çekme, Atatürk’ün resmini sınıfımıza asma hakkımız yoktu. İngiliz kraliçesinin resmi altında “çok yaşa kraliçem” diyerek sınıflarımıza girerdik. 1957 yılına kadar böyle geçti, 57’den sonra EOKA olayları problem olmaya başladı. Lefke’deki Rumlar 1960’a kadar kaçtı, Lefke civarındaki köylerdeki Türkler de Lefke’ye sığındı. Çocukluğumuz öyle geçti. 14 yaşımda, orta biri bitirince, olaylar nedeniyle mücahit olmak mecburiyetinde kaldım. İlk nöbetlerimi de babamla aynı mevzide tuttum. 14 sene asker kaldım, 1978 yılında, 28 yaşında mücahit komutanı olarak emekliye ayrıldım.
Marateftis: “Savaşların kendi kuralları vardır. O savaştı. Belki de ben Fethi’yi vuracaktım. 1974’de birbirimizi öldürmeye çalışırdık, komutanlarımız vardı ama şimdi dostuz, kardeşiz ve barış için savaşıyoruz”
Marateftis: “Savaşların kendi kuralları vardır”
- Soru: Araştırmacı Adnan Şentürk, Panikos Neokleus’un bir kitabında Yannis Marateftis’in Lefke’de nasıl yaralandığını okuyunca aklına sizin anlattıklarınız geldi ve aynı olayın vuran ve vurulan iki kahramanı olduğunuzu düşünüp sizi bir araya getirmek istedi. (Marateftis’e) Sizi vuran kişinin sizinle bir araya gelme ihtimalini duyunca ne düşündünüz, ne hissettiniz?
- Marateftis: Savaşların kendi kuralları vardır. O savaştı. Belki de ben Fethi’yi vuracaktım. 1974’de birbirimizi öldürmeye çalışırdık, komutanlarımız vardı ama şimdi dostuz, kardeşiz ve barış için savaşıyoruz.
- Soru: Siz vurduğunuz kişinin hayatta olduğunu ve bir araya gelme durumunu duyunca ne hissettiniz, ne düşündünüz? O süreçte neler yaşandı?
- Akıncı: Bir sene önce hakkın rahmetine ulaşan Lefke bölgesinden araştırmacı-yazar Adnan Şentürk, Lefke savunması hakkında bir kitap çalışması yapıyordu. Maalesef kitabını tamamlayamadan hayatını kaybetti. Harbe katılanlarla Lefke savunması hakkında röportajlar yaptı, herkesten benim ismimi duydu çünkü çarpışma olan bölgenin komutanı bendim. Benimle de görüştü, ben neler olduğunu, vurduğum iki askeri kendisine anlattım. Adnan Şentürk de Panikos Neokleus’un arayıp ona, Yannis’i vuran kişiyi yani beni bulduğunu ve bizi bir araya getirmek istediğini söyledi.
Akıncı: “Bir baktım ki, silahların hepsi aynı”
- Soru: Vurulma olayının olduğu gün neler yaşandı?
- Akıncı: Bütün gece hiç uyumamıştık, çok muazzam bir sessizlik vardı. 21 Temmuz 1974, sabah 4:00-4:30 sıralarında içimize sızan Rum askerleri olduğunu hissettik. Bir komutanım bana “sızma yapan bir birlik aniden bir ses duyarsa, ne oluyor diye araştırmak için bir müddet duraklar” demişti. O ana kadar Lefke’de hiç kurşun atılmamıştı. “İçimize sızan Rum askerleri varsa onları bir müddet durdurayım ki güneş doğsun” diye düşündüm ve havaya Thomson marka silahımla iki el ateş ettim. Rum askerleri görüldüklerini zannetti ve ateş edip üzerimize doğru gelmeye başladı, çatışma başladı. Mücahitlerin çoğu sivil halktandı, silah sesinden korkup kaçanlar da olmuştu. Benim tabancam ve Thomson makinalı tabancam vardı, bu tür çatışmalarda onlarla bir şey yapılamayacağını biliyordum. A4 makinalı tüfeği aldım ve yüksek bir tepeye konuşlandım. Karanlıkta Rum askerlerinin siluetlerini görüyordum. Ateş etmeye başladım. İzli mermi kullanıyorduk, hedefe gidişini görürdük. İki askere ellerinde piyade tüfekleriyle koşarken ateş ettim, birini boynundan vurdum. Bir an durdu ve sonra sırt üstü düştü. Yanındaki asker, ki sonradan Yannis olduğunu öğrendim, yere yattı. Bu arada güneş doğmuştu ve başındaki kask parlıyordu, ben de parıltıya ateş ettim. Bir kurşun kaska gelmiş, sonradan öğrendim. Çatışmalar bitince olay yerine gittiğimizde boynundan vurulan askeri ölü olarak bulduk, elindeki saat 13:13’ü gösteriyordu ve takvim bölümünde de 21 yazıyordu. Yanında da delinmiş bir çelik kask buldum, içinde kan ve saç vardı.
Rumlar bize saldırdı, onları geri püskürttük. Mücahitlerimi tekrar mevzilerine yerleştirmek için girişim yapınca dağda çok sayıda silah buldum, gerek korkup kaçan Türklerin, gerekse geri kaçarken Rumların bıraktığı silahlar... Bir baktım ki, silahların hepsi aynı, İngiliz ve Amerikan silahları... Yani kime işlediğimizi görmek için fazla akıllı olmak gerekmez.
Marateftis: “İntihar emriydi”
- Marateftis: Lefke’nin doğusundaki tepeleri 21 Temmuz sabahı işgal etmemiz emredildi. Bu bir tür intihar emriydi diyebilirim çünkü hiçbir şekilde Kıbrıslı Türklerin donanımına ve mevzilerine karşı durabilecek durumda değildik. 20 Temmuz günü öğleden sonra bölgeyi tanıma teftişine çıkmıştık, Fethi’nin mevzilerine çok yaklaşmıştık. Küreklerle mevzilerini temizlediklerini gördük. Döndüğümüzde yüzbaşı komutana tank desteğine ihtiyaç olduğunu bildiren bir not gönderdi ancak komutandan olumsuz yanıt aldık, mevcut ekiple devam edecektik. Sabah 04:00 sıralarında iki bölüğe ayrıldık, bulunduğumuz tepeden vadiye doğru aşağıya inmeye başladık ve Kıbrıslı Türkler’in mevzilerine doğru ilerledik. O anda mermi sesi duyduk ve bizim bölüm de karşılık verdi. Mermiler olduğumuz yere dolu gibi yağıyordu. Nereye ateş ettiğimizi bilmiyorduk. O sırada, yanımdaki arkadaşım boynundan vuruldu, yaralandı. Ona moral vermeye çalıştım. Ben yüzüstü yattığım yerde “bing” sesini duyunca vurulduğumu anladım. Başımdan kan akıyordu. Kaskı çıkardığımda delik olduğunu gördüm. Gözlerim karardı ama kendimdeydim, elimdeki telsizi ve silahı bıraktım. Sürünerek kaçtım, gücüm tükenmişti. Rum askerlerinin olduğu yere gitmeye çalışıyordum, başaramayacağımdan korkuyordum. Ya başaracaktım ya da ölecektim. Askeri bölüğümüzde 220 asker vardı. Savaş başlayınca 30 asker daha bize katılmıştı. Lefke’deki çatışmalarda 250 kişinin 58’i öldü. Son gücümü de toplayıp bizimkilerin olduğu yere gitmeyi başardım, yardım istedim. Beni hastaneye götürdüler. 40 gün hastanede kaldım. Mermi kaskımda bir delik açmıştı. Hem mermi parçalandı, hem de kask parçalandı. Başıma 8 parça girdi, çıkarılmadı. Bu nedenle sol tarafımda kısmi bir his ve güç kaybı var.
Akıncı: “Denktaş bana ‘gitme, seni öldürecekler’ demişti”
- Soru: 2009’da ilk kez buluştunuz. Neler yaşandı? Ne konuştunuz?
- Akıncı: Ailem böyle bir buluşmayı duyunca heyecanlandı. 6 Ağustos 2009’da Uzun Yol’da buluştuk. Kendisine zeytin fidanı götürmüştüm. Rahmetli Cumhurbaşkanı Denktaş bana “gitme, seni öldürecekler” demişti. Ben de ona “ben suçlu değilim, o benim toprağıma saldırdı, ben onu vurmasaydım, o beni vuracaktı” demiştim. Ben suçum olmadığına inanıyorum çünkü köyümü müdafaa etmekle görevliydim, onlar saldırdı.
- Marateftis: Panikos (Neokleus) beni arayıp beni vuran kişiyi bulduğunu ve buluşmak istediğini söyleyince biraz düşünmek istedim. Eve giderken düşünüyordum, daldım ve yıllardır gittiğim yolu geçtim ve yanlış yöne gittim. Eve dönünce ailem ve yakın arkadaşlarımla konuştum. “Birbirimizi savaşta öldürmedik, şimdi mi öldüreceğiz” diye düşündüm ve buluşmayı kabul ettim. Eşim ilk buluşmada tedirgin olmuştu açıkçası, sık sık beni aramıştı.
Marateftis: “Fethi’nin beni vuran kişi olduğundan emin olmak istedim”
Fethi’nin beni vuran kişi olduğundan emin olmak istedim. İlk buluşmada Fethi’ye çok soru sordum. Vurulanın ben olduğum kesindi, hastane raporlarım var, başımda mermi parçaları var ama beni vuranın Fethi olduğundan emin değildim. Ona o günle ilgili sorular sordum, saat kaçta çatışma olduğu, bulduğu kaskta kaç delik olduğu, telsizin tipiyle ilgili sorular... Verdiği cevaplardan beni vuranın o olduğundan emin oldum.
29 Ağustos’ta ikinci kez buluştuk, bu kez Lefkoşa’da. Eşim, arkadaşlarım, kızım da benimle geldi. Fethi de ailesiyle gelmişti, çok sıcak bir karşılama oldu. 20 araçlık bir konvoyla Lefke’ye çarpışmanın olduğu yere gittik.
Akıncı: “İki tarafta ikimize de saldıran fanatik gruplar var. Bunlara aldırış etmiyoruz, kardeş olduk ve barış için mücadele etmeye kararlıyız. Bütün Türk aileler benim gibi, bütün Rum aileler de onun gibi olsa bizi ne İngiliz, ne de Amerikan kavga ettirebilir”
“Barış için mücadele etmeye kararlıyız”
- Soru: Buluşmanızla ilgili nasıl tepkiler aldınız?
- Akıncı: Rum tarafında 9 okulda konuşma yapan tek Kıbrıslı Türk’üm. Bu konuyla ilgili konuşmalar yaptık, savaşın kötü taraflarını anlattık. Her gideceğimde ailemle vedalaşırdım, paramı evde bırakırdım. Küçüklüğümüzde Rum tarafına geçmekten çok korkardık.
İki tarafta ikimize de saldıran fanatik gruplar var. Bunlara aldırış etmiyoruz, kardeş olduk ve barış için mücadele etmeye kararlıyız. Bütün Türk aileler benim gibi, bütün Rum aileler de onun gibi olsa bizi ne İngiliz, ne de Amerikan kavga ettirebilir. Birlikte İstanbul’a, Londra’ya, Atina’ya gittik, savaşın acılarını, barışın önemini anlatan konferanslar verdik. İstanbul’da 74’teki komutanımla buluştuk ve o da “o günleri bir daha yaşamayalım” dedi.
Marateftis: Tepkilere aldırış etmiyoruz. Aramızda inanılmaz bir dostluk var, 10 yıldır ailece görüşüyoruz.
- Soru: 2003-2009 arasında, yani buluşmadan önce diğer tarafa gider miydiniz?
- Akıncı: Ben çok seyrek giderdim.
- Marateftis: 1974 sonrasında Kuzey’e ilk geçişim, kapılar açılmadan ayin için verilen özel izinle Apostolos Andreas Manastırı’na olmuştu. Kapılar açıldıktan sonra, 1 Mayıs 2003’te ilk defa geçmiştim ve sonrasında da çok defa geçtim. Pek çok bölgeye gittim.
Akıncı: “Cennet gibi olan bu ülkede huzur içinde yaşamak varken, maalesef emperyalist güçlerin çıkarı için birbirimizi öldürmek için savaştık. Her yıl 21 Temmuz’da boynundan vurduğum o asker aklıma gelir ve ailesi için üzülürüm. Annelerin göz yaşlarının rengi hep aynıdır”
Akıncı: “Huzur içinde yaşamak varken, emperyalist güçlerin çıkarı için savaştık”
- Soru: Kıbrıs sorunu hakkında ne söylemek istersiniz?
- Akıncı: Kıbrıs hakkında hiç bir şey bilmeyen birine “Akdeniz’in ortasında çok güzel bir ada var, toprakları verimli, denizleri güzel, havası güzel. Üç garantör ülkesi var” deseniz, o kişi “orada yaşayan insanlar cennete yaşar” diye düşünür. Ama emperyalist güçler anlaşma olmasına izin vermez, liderler kendi başına bir şey yapamaz. Maalesef daha binden fazla insan kayıptır, ne oldukları bilinmiyor. Benim de kaybolan amcam 53 yıl sonra bulundu. Cennet gibi olan bu ülkede huzur içinde yaşamak varken, maalesef emperyalist güçlerin çıkarı için birbirimizi öldürmek için savaştık. Her yıl 21 Temmuz’da boynundan vurduğum o asker aklıma gelir ve ailesi için üzülürüm. Annelerin gözyaşlarının rengi hep aynıdır.
Marateftis: “Çözümü insanlar uygulayacak. Eğer yapamazsak 63’te olanlar olacak, daha büyük sorunlarımız olacak. Savaş bitince unuturum sanmıştım ama asla unutulmuyor, bütün hayatınız boyunca savaşı üzerinizde taşırsınız. Gençler barış için çalışsın”
- Marateftis: Çözüm var. Biz arkadaşız, eşlerimiz, çocuklarımız arkadaş. İnsanların temas etmesi, işbirliği yapması çok önemli. Çözümü insanlar uygulayacak. Eğer yapamazsak 63’te olanlar olacak, daha büyük sorunlarımız olacak. Savaş bitince unuturum sanmıştım ama asla unutulmuyor, bütün hayatınız boyunca savaşı üzerinizde taşırsınız. Gençler barış için çalışsın. Savaşta ben 21, kardeşim Fethi 24 yaşındaydı. O zaman birbirimizi öldürmek için birbirimize ateş ediyorduk. Şimdi, 45 yıl sonra, barış için birlikte mücadele ediyoruz.
- Akıncı: Ben Türk olduğum için gurur duyuyorum. 10 yıldan beri tanıdığım ve kardeşim gibi sevdiğim Yanni de Rum olduğu için gurur duyuyor. O benim bayrağıma, ben de onun bayrağına saygılıyım. Vatanımız için yaptığımız hizmetlerden dolayı ikimize de devlet büyüklerimiz madalyalar vermiştir. Ulu önder Atatürk’ün söylemiş olduğu “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkemizdir, emelimizdir. Bunun yanında tüm insanlar Allah’ın kuludur ve Allah’ın bir olduğuna inanarak yaşamamız gerekir. Tüm dünyaya sevgi ve barış diliyorum.
Fethi Akıncı’nın BARIŞ adlı şiiri:
Kavga ve savaşlar,
Hiddet ve şiddet,
Kin ve nefret,
Dünyamızı her gün için karartmaktadır
Zaman öyle bir zamandır ki
Sevgi ve barışı yeni doğmuş çocuklarımızın beynine işlememiz gerekir ki
Büyüdük sonra çoğalsınlar, çoğaldık sonra dünyamızı aydınlatsınlar
Bir barış istiyorum dünyamıza
Bilirim barış zordur Kıbrıs’ta
Çam ağaçlarının çöllerde yaşayabilmesi kadar zordur barış Kıbrıs’ta
Çöllerin denize, denizlerin çöle dönüşebilmesi kadar zordur barış Kıbrıs’ta
Fakat ay ve güneşin kararıp çimenlerin üzerine inmesi kadar imkansız değildir barış
Bir barış istiyorum sabah uykusu kadar güzel
Bir barış istiyorum soğuk bir kış sabahı doğan güneş kadar sıcak
Bir barış istiyorum bizler için,
Bir barış istiyorum sizler için,
Bir barış istiyorum ağlayan annelerin gözyaşlarını dindirmek için
Ve de bir barış istiyorum dünyamız için, bir barış