Şimdi ne yapılmalı?
Ya da bu soruyu tersten okumak gerekiyor:
“Şimdi ne yapılmayacak?”
* * *
Bahar gelecek!
Yeşerecek ova, dağ, kır, bayır...
Güneş açacak yine...
Ve unutacağız...
“Şimdi ne olacak” diye soranlar...
“Şimdi ne olmayacak” görecek, birlikte...
* * *
Ne yapılması gerektiğini biliyoruz
Ama "yürek" yok!
Ne kararlılık var, ne de irade!
Yangından mal kaçırırken sele tutuluyoruz.
Ve boynumuza kadar batarken çamura, hiçbirimizin masum olmadığı bilinciyle, kükrüyoruz dağa taşa!
* * *
Şimdi ne yapılmalı?
Ya da "ne yapılmayacak" yine!
Önce samimi bir keşifle belirlenmeli "mutlaka yıkılması gereken yapılar."
Dere yataklarını kapatanlar!
Suyun yolunu kesenler!
Kenti nefessiz bırakanlar!
Yıkılmayacak!
Sonra bunlara izin verenler, sebep olanlar, tek tek saptanmalı, kim olursa olsun, hangi partiden, yargı süreci başlamalı.
Başlamayacak!
İnşaatlar durdurulmalı hemen, "olağanüstü hal" denilerek.
Durdurulmayacak!
Çok güçlü, bilimsel, çevreci, gerçekçi, evrensel bir "İmar Planı" yapılana kadar taş konulmamalı üst üste.
Olmayacak!
* * *
"Kriz masası" kurulacak her seferinde.
"Keriz masası" kuracak halleri yok ya (!)
Ve bahar gelecek yine!
Yeşerecek ova, dağ, kır, bayır...
Güneş açacak...
Unutacağız...
* * *
Yangından "mal" kaçıracağız, sele karışacağız, rantçı ve yağmacı hallerimize sarılacağız, “batan geminin mallarını” kapışacağız, bataklığa saplanacağız...
Hep birlikte izleyeceğiz...
“Ne yapılması” gerektiğini söyleyecek...
Yapmayacağız...
Söylenecek ama adım atmayacağız...
Göreceksiniz!..
Yine!..