Dünyada 'nüfusunu bil(e)meyen tek toplum' sıfatını taşımakta olup olmadığınızı bilememekle beraber, nüfus bilgileri konusundan muzdarip olduğumuz herkesin malumu.
Aslında bu yazının konusu sadece nüfus değil.
Hatta ana konu da nüfusumuzla ilgili değil.
Corona'nın oluşturduğu mevcut ortamda bugüne dek hep şikayet edip durduğumuz ne eksikse onlardan söz etme niyetim var.
Fırsat bu fırsat, neden kendimize çeki düzen vermeyelim, değil mi ama?
Evde kapalı kaldığımız günlerde nasıl ki 'normal' zamanlarda yapmadığımız/yapamadığımız/ötelediğimiz/öncelik vermediğimiz işler yaptıysak, toplum olarak ve devlet olarak da o paralelde gidelim, olmaz mı?
**
Nüfus da bunlardan biri elbette.
Kimilerine göre nüfusumuz bellidir ve tartışılması abestir, politiktir, kaçış yoludur...
Olabilir.
Ama sokaktaki 100 kişiye sorasanız nüfus bilgilerinin 'sahte' olduğunu söyleyecektir.
Yani güven yoktur.
Kaldı ki resmi nüfus verilerine devlet çarkının üst düzeyi de inanmıyor!
İşte Covid-19 döneminde biz bu işi halledelim ve bu mevzu artık kapansın, gitsin.
Hazır yabancı işçi ve öğrencilerin büyük kısmı yurtdışına gitmişken ve 'kalabalık' tabir edilen popülasyonumuz seyrekleşmişken, bir yolunu bulup nüfusu herkesin inanacağı, güveneceği şekilde tespit edelim.
Gerçi zamanı da geldi ama illa sayıma da gerek yok bunun için...
Yöntemini istatistik uzmanları, sosyologlar ve diğer ilim irfan sahibi arkadaşlar bulur, yapar.
Yeter ki irade olsun, niyet olsun.
**
Diğer yandan, yine hep beraber şikayet edip de hiç çözüm aramadığımız/bulamadığımız muhaceret ve yabancı işçi meselesini halletmek için de ortam gayet müsait.
Hazır el etek çekilmişken, işgücü piyasası analizi yapılsa, geleceğe dönük projeksiyonlar çıkarılsa, eğitim ile üretim de planın içine dahil edilse, yerli üretim ve yerli istihdam teşvik edilip eğitim kurumları ona göre dizayn edilse, mesleki-teknik okulların fonksiyonu artırılsa, çalışma koşulları bu toplumun genç nüfusunu göçü düşünmeyecek şekilde düzene sokulsa fena mı olur?
**
Corona virüsü 'normal' olduğumuz dönemlerde bri türlü sıraya sokamadığımız ama hep şikayet ettiğimiz bri yığın konuyu daha halletmemize vesile olabilir.
Çevre konuları mesela... Doğa dostu politikalar, insan odaklı şehir planları, betonlaşmayı zaptırapt altına alma, su kaynaklarını doğru ve planlı yönetmek, altyapıya önem verip sürekli sel ve lağım sularına boğulmaktan kurtulmak gibi mesela...
Bir de TC-KKTC ilişkileri var tabii...
Hani herkesin sürdürülebilir olmadığını bildiği, mutluluk vermeyen, çoğu zaman rencide olduğumuz ama 'ay sonu sendromu' nedeniyle çoğumuzun ses çıkaramadığı ana-yavru formatına format atmak iyi olmaz mı?
Yoksa biz 'böyle iyi' miyiz?
...