Suyumuz geldi. Sırada töreni var. Seçim arifesine de denk gelince, hele Ankara'daki katliamın ardından, bu tür açılış, kapanış törenleri daha bir kıymete bindi. Seçimden tek başına çıkabilmek için AKP ve Erdoğan belli ki son ana kadar her imkanı değerlendirecekler.
Suyun Güney yakasındaki açılış için Erdoğan ve Davutoğlu da Kıbrıs'a geliyorlar. Geçitköy'deki törende Erdoğan muhakkak konuşacaktır. Herhalde aynı gün Anamur'daki törende de konuşma yapacaktır. Zaten bu açılışlar biraz da bu işler için bu tarihe alınmadı mı?
Her neyse...
Sonuçta suyun yönetimi konusunda bir uzlaşıya varılmadan su geldi ve törenini de yapıyoruz.
Artık su gelmeli miydi, arıtma daha mı iyi olurdu, sürekliliği konusunda sıkıntı çıkar mı ileride gibi soruların pek bir değeri kalmadı. Çünkü su akıyor. Su gibi zaman da akıyor.
---
Su ve zaman birbirine öykünürmüş gibi akıp gitmeye devam ederken ve bölgede kan gövdeyi götürürken, Türkiye Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ülkemize geliyorlar.
Misafirperverliğimizden ötürü elbette konuklarımızı en iyi şekilde ağırlayacak, gereken saygıyı göstereceğiz toplum olarak... Daha doğrusu toplumu yönetenler yapacaklar bunu... Bu anlamda hoş gelecekler.
Lakin hazır adamıza gelmişken, Erdoğan'a bazı soruları da alenen sormak gerekecek.
Hem Kıbrıs'la ilgili, ama hem de medyanın 'yayın yasağı' nedeniyle doğru düzgün haber yazılamayan, eleştirel yorum yapılamayan, isimler dahil birçok kelimenin mahkeme kararıyla yasaklanan Türkiye'de olup bitenlerle ilgili olacak bu sorular..
Cevabını verir mi, vermez mi, orası Erdoğan'a kalmış...
Sorması bizden sadece!..
---
İşte sorular:
1) Sizin için Kıbrıs adası nedir Sayın Erdoğan? Stratejik öneme sahip, asla elden çıkarılmaması gereken, Türkiye'nin Akdeniz'de söz ve çıkar sahibi olmak için bir şekilde elinde bulundurması gereken, Osmanlı'dan yadigar ve İslamiyet bakımından da ehemmiyet taşıyan bir 'yavru vatan' mıdır? Yoksa Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların doğup büyüdüğü, acı tatlı anılar biriktirdiği, üzerinde yaşadığı, geleceğini kendi elleriyle kurmak istediği bir 'anavatan' mıdır?
2) Sizin için KKTC nedir? Bağımsız, normal bir devlet midir? Yoksa her bakımdan bağımlı, kendi kendine yetmeyen ve kendi kendini yönetme kabiliyetine sahip olmayan az sayıda bireyden oluşmuş bir topluluğun kendi kendine çalıp oynadığı, tembellik ettiği, kumar turizmi ve eğitimle kalkınma hamlesinin en büyüğünün icra edileceği, Ankara'dan görev verdiğiniz bir memurun 'vali' edasıyla ve bütçedeki paranın sahibi olduğundan 'iane dağıtır gibi' davranabildiği, dini ve milli vecibeleri biraz kusurlu Müslüman bir cemaatin yaşadığı bir 'toprak parçası' mıdır?
3) Sizin için Kıbrıslı Kıbrıs'ta çözüm nedir? AB ile ilişkileri düzeltmek, derin devleti alt etmek ve iktidar iplerini sımsıkı ele geçirmek için belirlenen Kürt açılımı, azınlıklar açılımı gibi o günün ihtiyaçlarına denk düşen ama bu hedefler muğlaklaşınca vazgeçilen, 1950'lerde çizilmiş İstirdat Planı'nın güncel versiyonuna kadar dönülebilecek yolu olan bir dış politika argümanı mıdır ve merkezi Türk hükümetinin dedikleri çerçevesinde mi şekillenmelidir? Yoksa konu ada halklarının bugün ve yarın nasıl yaşamak istediklerine saygı temelinde bir formül bulunup bulunmayacağı mıdır?
4) Size göre demokrasi nedir Sayın Erdoğan? Gazetecilerin yazmasını engellemek, holding yavrusu tipi yayın kuruluşlarının ipini patronlarının çıkarları çerçevesinde elde tutmak ve zamanı geldiğinde penguene çevirmek, her eleştireni hapse tıktırmak, devletin bütün mekanizmalarında kadrolaşıp, Türkiye Cumhuriyeti'ni adeta İslam devletine döndürmek ve -belki de- bir sonraki adımda Şeriat kurallarını uygulamak mıdır?
5) Sayın Erdoğan, size göre can nedir? Ankara'da patlayan bombanın parçaladığı 100 küsur ceset, hele o 9 yaşındaki çocuk... Veysel nedir Sayın Erdoğan? Osmanlı'nın mirasıymış ve size helalmiş gibi bütün bölge ülkelerinin iç işlerine müdahaleye kalkışmak, bir zamanlar Özal'ın dediği "bir koyup üç almak" siyasetinin bedeli midir garın dibinde patlayan bombanın ve diğer şiddet olaylarının aldığı canlar? 400 vekil alsaydınız eğer seçimde, Bilal mi kurtulmuş olacaktı şimdi düştüğü durumdan ve ayakkabı kutularını mı unutacaktı insanlar, yoksa Veysel ve diğerleri mi kurtulacaktı toprağın altına girmekten?
6) İktidar nedir Sayın Erdoğan? Hakikaten, nedir iktidar? Farklılıklara tahammül göstermek, herkesi kucaklayan politikalarda uzlaşı aramak, yasa devleti değil, hukuk devleti olabilmek ve herşeyin bir sonu olduğunu hesap etme midir? Yoksa iktidara gelmişken, rakipler de zayıfken, koltuktan kalkmamak için her yolu denemek, yakın etrafındakilere bereket saçmak, özgüven patlaması yaşayıp sınırların ötesinde "one minutes" demek, "senin maaşın kaç" diye sormak mıdır?
---
Recep Tayyip Erdoğan elbette bu sorulara cevap vermeyecektir. Zaten cevap versin diye sormadım. Bu soruların cevaplarını biliyoruz çünkü...
2002'de AKP'nin seçimi kazandığı günlerde Erdoğan siyaset yasaklısı, rejimle kavga verecek, derin devletle ters düşmüş, Avrupalılaşma sözü veren, Kıbrıs'ta "çözümsüzlük çözüm değildir" siyasetini ilk defa dillendiren bir isim olarak çıkmıştı karşımıza...
Eğer o Erdoğan olsaydı suyu açmaya gelen, başka sorular soracaktım.
Lakin bu Erdoğan o Erdoğan değil!
Sizce?