Özgür Gazete’nin gündeme getirdiği ve günlerdir konuşulan emek sömürü ve insan ticareti meselesi, ülkedeki rant düzenini ve insan haklarının en görünmez şekilde ihlâl edildiği mekanları deşifre etti. Bilmiyor muyduk? Tabi ki hayır. Benzer barınma – yeme içme – sağlıklı insani yaşam yetersizlikleri, seyahat belgelerini zapt ederek köleleştirme pratikleri, iki kuruş paraya mesai mefhumu olmadan çalıştırılmaları hemen hemen her sektörde rastlayabileceğiniz bir durum. Tüm bunlar, işçilerin zor hayat koşulları ve çaresizliğinden yararlanarak, zaman zaman onları kandırarak gerçekleşiyor. Bir nevi kölelik sistemi modernleştirilip kabul edilebilir kılınıyor. Çoğu zaman biz toplum olarak bu manzaraları görmüyoruz veya daha doğrusu görmezden geliyoruz, hatta kimimiz bizzat uyguluyor.
Fiiller kendi aralarında rantı paylaşıyor, çoğu zaman rakip olsalar da, eşit koşullarda kâr elde ettiklerinden seslerini dahi çıkmıyor. Her sömürgen payına düşen üzerinden zenginliğine zenginlik katıyor. Gelin görün ki bu “mamma” gün geliyor ve artık kimse onu paylaşmak istemiyor. İşte o zaman çatışma ortaya çıkıyor. Devlet idaresi de gereken yasal denetimleri zamanında yapmayıp, bu simsarlara göz yumdukça mesele daha da karanlık bir noktaya varıyor. Olan yine işçilerin sömürü seviyesinin artmasına, ticari nesneler haline getirilip insan olduklarının unutulmasına neden oluyor. İşte bütün mesele bu.
İş Yasası’na göre simsarlık yapılması, işçilere iş bulmak, işveren ve işlere işçi bulmak için, kazanç amacı olsun veya olmasın faaliyet gösterilmesi, çalışılması veya büro açılması yasaklanmıştır. İşçilerin uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işçi bulunmasına aracılık edecek olan yegâne yetkili yer Çalışma Dairesi’dir. Peki, biz bu süreçte ve aslında öncesinde de, bu alanda çalışan ajanslar olduğunu, ülkeye işçi getirdiklerini, bu işçilerden para aldıklarını ve bu işlemler için devlet idaresi ile bağlantılar kurduklarını yetkili ağızlardan da duyduk. Bir nevi yasak olan aracılık, yasak değilmiş de işçi bulmanın bir parçasıymış gibi lanse edildi.
Sayın Gardiyanoğlu’na üç sorum olacak:
- Ticaret Odası ve Müteahhitler Birliği ile bu gibi faaliyetler için imzalandığı söylenen protokollerin yasal dayanağı nedir? Bu protokollerle Çalışma Dairesi’nin işçi bulma yetki ve görevi başka yerlere mi devredilmiştir? Yasanın üzerine çıkabilen protokolün hedefi nedir?
- Aracı şirket diye herkesin ağzına yapışan ve aslında yasada yasaklanmış, hatta cezaları da belirtilmiş, devlet idaresini de kontrol altına aldıkları iddia edilen bu simsarları ortadan kaldırmak için daha ne bekliyorsunuz? Ama hepsini, tek tek değil toptan hepsini engellemek yasal sorumluluğunuzdur. Pençesine düşülen çete düzeni böyle bozulur, bazılarını koruyup besleyerek değil.
- Ülkeye ihtiyaç duyulan işçilerin getirilmesi için, insana yaraşır koşullarda çalışma imkanlarını sürekli olarak denetleyecek, insan ticareti ve kaçakçılığına zemin yaratmayacak bir sistem ne zaman kurulacak?