SIMSIKI KUCAKLA BİZİ

Yılın en az dört ayını geçirdiğim İstanbul, genelde keyif demektir benim için. Kafelerde geçen uzun saatler, arkadaşlarla buluşmalar, sinema, tiyatro, galeri, konser… Bunlar hoş kısımlar… Bir de vicdan ve aktivizm kısmı var kuşkusuz. İstiklal

 

 

Yılın en az dört ayını geçirdiğim İstanbul,  genelde keyif demektir benim için. Kafelerde geçen uzun saatler, arkadaşlarla buluşmalar, sinema, tiyatro, galeri, konser… Bunlar hoş kısımlar… Bir de vicdan ve aktivizm kısmı var kuşkusuz. İstiklal’de protesto yürüyüşleri, basın açıklamaları, mitingler, dayanışma etkinlikleri, grev ziyaretleri vs. Akıp giden ve insanı sanatla, dostlukla kuşatan bir zamanın yanı sıra haksızlıklara karşı duran, zulme boyun eğmeyen kalabalıkların içinde olma halleri… Buralardaki hayatımın özeti biraz da bu…

 İstanbul’da yaşamanın ne kadar yorucu olduğunu biliyorum. Eğer her sabah gitmen gereken bir işin varsa tabii. Şehrin bir sakininden çok bir konuğu olarak  benim işim okumak, yazmak olmuştur hep… Bazen evde,  çoğu zaman da kafelerde yaparım bunu.  Bu gelişim epey farklıydı öncekilerden. Şimdi bir kafede oturmuş  alelacele yazımı yazmaya çalışırken nasıl yorulduğumu fark ediyorum bir yandan da.  Şehrin bir yakasından öbür yakasına gidip gelerek ev restorasyonu ile uğraşmak, bazı bürokratik işleri takip etmek filan… İstanbul’u aylaklık mekanı ilan etmiş biri için biraz hızlı bir tempo bu. Böyle yakınmak şımarıklık bunu biliyorum ama İstanbul’dan şikayet edenleri daha iyi anlıyorum artık.

Bir yeni yıl öncesinin keyfini çıkarmayı, partilerde, resepsiyonlarda uzun süre görmediğim arkadaşlarla kucaklaşmayı hayal ederken bindiğim takside radyodan öğreniyorum Uludere’deki katliamı... Sadece ağlamak istiyorum şimdi. Garip bir suçluluk ve utanç duyuyorum. Kendin için mutluluk hayal edebileceğin, yaşamanın güzelliğini kutlayacağın, sevinci kucaklayacağın bir dünya değil bu… Gencecik insanları katleden, yaşama sevinçlerimizi elimizden alan bir sistemle karşı karşıyayız. Lanet olası bir dünya bu…

Haberi almadan önce keyifli bir yeni yıl yazısı yazma eğilimindeydim. Akşam da BirGün gazetesinin  yıl sonu resepsiyonuna gidecektim. Beklediğim gibi iptal edildi resepsiyon. Protestodan başka bir gündemi olamaz bu günün…

Siz bu yazıyı okuduğunuzda yeni bir yıla girilmiş olacak ve öncekiler gibi bu katliam da unutulacak. Her türlü zulmün sıradanlaştığı bir dünyada yaşıyoruz.

Kederin bizi esir almasına izin vermemeliyiz kuşkusuz. Tutulacak sayısız yas kadar sevinç duyulacak şeyler de var dünyada. Biz sevincin tarafında olduğumuz için tutmaktayız  zaten bunca  yası. Bunlar yaşanmasın, insanlar katledilmesin istiyoruz.  Başka bir ülkede, hükümetin filan istifasını getirecek böylesi olaylar Türkiye’de ne kadar sıradan… Kendisi sonsuza dek bir “sorun”la muzdarip olsa da küçük adamızın kısmen sakin bir gündemi var sonuçta.

Şu an yan masalarda keyifle yemeğini yiyip şarabını, birasını yudumlayan insanlara bakıyorum başıma saplanan ağrıyla… “İyi günler, iyi seneler” diye müşterileri uğurlayan garson kızın cıvıltılı sesi giriyor birden devreye… Benim gibi düşünen insanların yanında olmalıyım, ülkenin yas evinde olmalıyım bunu biliyorum. Ancak böyle avunabilir insan. Bir başkasının gözlerinde de kendi gözlerindeki acıyı görünce biraz rahatlıyorsun yalnızca. Birileriyle kalbinin aynı doğrultuda çarptığını görmek, aynı özlemi taşıdığını görmek azıcık da olsa ferahlatıyor. Birazdan, Meydan’da başlayacak gösteriye katılmak, en azından sessiz kalmamak, küçük bir dayanışma  göstermek için kafeden çıkacağım.

Bütün ölümlerin bize söylediği bir şey var: Hayat çok güzel. Yeni bir yıla girerken bunu hatırlıyoruz hep.

Şu an hayatın epey kederli ama yine de umutlu bir anında  bir kafede oturmuş sizlere bu yazıyı yazan herhangi bir kadın olarak ben,  kim bilir bu yeni yılda neler yaşayacağım. Bu yazıyı okumakta olan sizler neler yaşayacaksınız.  Zalimler başımıza ne çoraplar örecek, hayat hangi çatlaktan bize ışığını gösterecek?

Ne olursa olsun yaşıyoruz ve bu muhteşem bir şey. Her şey mümkün gelecekte. Geçmiş acılarla doluydu ve belleğimiz de bizimle yeni yıla taşıyacak anımsandıkça acı veren her şeyi. Ama böyle bir zaman dilimi yaratmışız işte kendimize. Yeni baştan  başlayıp  duruyoruz. Bugün yeni bir yılın ilk günü işte! Buna böyle bir anlam atıf etmemiz, hep yeniden başlamak istememiz umudu yaşatmak için belki de…

Sıkı dur hayat, yeniden başlıyoruz bugün.  Bunu da nereden uyduruyorsunuz diye sırıtıp durma öyle. İnsanlık  böyle istemişse vardır elbet bir hikmeti.

Hoş geldin! Hoş bulduk!  Sımsıkı kucakla bizi!

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri