KAYIPLAR KOMİTESİ’NE GÖSTERDİĞİMİZ OLASI GÖMÜ YERLERİ…
VONİ’DE 11 YIL ÖNCE OKURLARIMIZIN BİLGİ VERMİŞ OLDUĞU VE KAZILMAMIŞ TEK OLASI GÖMÜ YERİ…
Abohor’daki şahidimizle buluşuyoruz – 1974’te Voni’de (Gökhan) kilisede toplanan savaş esiri altı Kıbrıslırum’un öldürülerek “kayıp” edildikten sonra nereye gömüldükleri konusunda bize yardımcı olacak…
Sıla Murat ve Romanos Liritsas, ona bir Voni haritası gösteriyorlar, nerelerde kazı yapılmış olduğuna işaret ediyorlar.
Kazılmamış olan tek yer, gerek şahidimizin, gerekse bize ve Kayıplar Komitesi’ne bilgi vermiş olan başka şahitlerin işaret etmiş olduğu zeytinliklerin altı…
Burada bugüne kadar herhangi bir kazı yapılmamış…
Biz Voni’ye giremiyoruz, burada araştırma yapamıyoruz çünkü burası askeri bir köy haline dönüştürülmüş 1974 sonrası, o nedenle nerede kazı yapılıp yapılmadığını sivil bir gazeteci olarak izlememiz mümkün değil. Bu nedenle, bugün ortaya çıkan bu yeni bilgi yani işaret edilmiş bir bölgede hiç kazı yapılmamış olması bilgisi önemli…
Bundan tam 11 yıl önce yani 22 Temmuz 2008’de Voni’de zeytinliğin altına 8-10 kişilik bir grubun gömüldüğüne ilişkin bir okurumuzun söylediklerini kaleme almıştık.
Bu sayfalarda yayımlanan Temmuz 2008 tarihli yazımızda şöyle demiştik:
“*** Okurlarımız bildiklerini paylaşmaya devam ediyor...
“Voni’de zeytinliğin altında 8-10 kişilik bir grup gömülüdür...”
Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
“Geçtiğimiz günlerde Kayıplar Komitesi, Voni (Gökhan) yakınında bir noktada bir kuyuda kazı yapmaktaydı. Bu kazı epeyi bir zaman sürdü. Daha sonra bu kuyudan tek bir kişinin çıkarıldığını duyduk.
Bu kazının yapıldığı noktanın 50 metre kuzeyinde bir zeytinlik vardır. Bu zeytinliğin altında 8-10 kişilik bir Kıbrıslırum grubu gömülüdür. Zeytinliğin doğu kısmı kazılırsa, bu grubun orada gömülü olduğu görülecektir.
Eskiden burası askeri bölge değildi... Biz oraya hayvanlarımızı otlatmaya götürürdük. 10-15 sene kadar önce aniden asker burasının etrafını telle kestiydi ve artık bizim oraya girmemize müsade edilmedi.”
Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olan okurlarımızı 22-84590 numaralı telefondan Kayıplar Komitesi Ahmet Erdengiz’i veya isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum.”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – 22 Temmuz 2008)
Şahidimiz 1980’li yıllarda Voni’de askeri bölge içerisinde askerin yürüttüğü bir kazıda bazı kalıntıların ortaya çıktığını, bunun üzerine üst düzey bir askeri yetkilinin kendisini ziyaret ederek “Buraya kayıplar gömülmüş müydü?” diye sorduğunu, kendisinin de “Evet, oraya bazı kayıpların gömüldüğü bilgisi vardır” dediğini anlatıyor. O günlerde askerler, bu bölgeden şiroyla toprak alarak, Voni askeri kampının etrafına bu topraklarla set yapmaktaymışlar…
Belki de askeri kampın dışında yürütülen Kayıplar Komitesi kazılarında bulunan bazı kalıntılar, işte bu zeytinlikten taşınan topraklara karışarak oraya gitmiştir diye düşünüyorum…
Ve elbette eğer Kayıplar Komitesi Voni’de şahidimizin işaret etmiş olduğu ve bizim de 11 yıl önce yazmış olduğumuz zeytinliğin altında kazı yürütme kararı alırsa ve eğer burada tüm kalıntılara ulaşılamazsa, o zaman buradan alınıp kampın çevresine yığılmış olan toprakların da elenmesi ve insan kalıntılarının bu topraklar arasında aranması da gerekebilir diye düşünüyorum…
Yine de biz bu konularda yetkili değiliz: Yetkili olan Kayıplar Komitesi ve onların vereceği kararlar…
Buraya kadar gelmişken, şahidimiz yine Kayıplar Komitesi’ne yıllar önce göstermiş olduğumuz ama bir türlü kazılamayan bir noktayı da gösteriyor ricamız üzerine…
1974’te köyün içerisinde öldürüldükten sonra gömülmüş bir Kıbrıslırum asker bu noktaya gömülmüş – öyle anlatılıyor… Bu konuda çok ayrıntılı biçimde anlatılanlara yer vermiş, bu yeri on yıl kadar önce ve daha sonraları da birkaç kez Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik.
12 Ağustos 2008’de yani bundan tam 11 yıl önce bu konuda bir şahidimizin anlattıklarını bu sayfalarda yayımlamıştık. Şahidimiz şöyle diyordu:
“..... ........ Benim gözlerimin önünde bu adam bir tane öldürdü.... Göstermelik bir masa koydular, masanın önünde ............ vardı, müdürlük de yaptı bu adam. Ölüm kararını veren bu adamdı... Şurasında süngü vardı – eski İngiliz süngüsü, yuvarlak... Askeri elbise giydi... “Sen Türk askerine karşı kurşun sıktın” dedi .... ..... “Ben savaştım” dedi o yakaladıkları Kıbrıslırum.
“Sen suçlusun, kurşun sıktın” dedi. Ona “Seni yine de bırakacağız” dedi. “Alttaki köy, Eksomedoş (Düzova) köyü, sen oraya gideceksin, orada Rumlar var” dedi.
Bu Kıbrıslırum, su istemek için kadınlara gelmiş, kadınlar da ..... ........’ye vermişler... O da süngüyü takmış şuraya, elinde bir Thompson makinalı tüfek, önünde itekleyerek getirdi yanımıza kadar.
SORU: Neredeydi bu?
KIBRISLITÜRK ŞAHİT: Köyün içinde oldu... Biz çocuklar orada ganimetlere bakıyorduk. Eksomedoş’tan (Düzova) ganimetler köyün içine getirilmiş, paylaşma daha yapılmamıştı, kaydı yapılıyordu bunların... Bir tane James Bond çanta vardı, çanta açıldı, bıçakla kesildi, içinden bir sürü fotoğraf çıktı... Eksomedoş’tan (Düzova) getirilen ganimetlerin içinden çıkmıştı bu James Bond çantası... İçi fotoğraf doluydu... Fotoğrafların içinde çıplak kadın resimleri vardı, sevgilisinin resmini çekmiş adam... Onlara bakıyorduk. Çek defteri vardı, “Çek defteri benim” dedi ....... Ne işine yaracaksaydı bu çek defteri! Bu arada ..... .....’nin itekleyerek getirdiğini gördüm o adamı – bizim köylülerden birisi zannettim... Biz o James Bond çantasıyla oynarken geldi bunlar...
Beş dakika içerisinde bir mahkeme kurdular, ..............’dı mahkemeyi kuran. Beyaz saçlı, yıllarca müdürlük yaptı ................’de... Geçen senelerde öldü... O emri verdi, Rum askeri döndü, .......’nin Thompson’undan iki mermi çıktı, birini kalçasından yedi bu asker... Bağırıyordu, yere düştü... Thompson’u tutan ......... ..... bastı kafasına, mermi torbasını çıkardı halbuki dolu şarjörü vardı... Annem bağırdı, “Dolu şarjörü kullan!” diye... Çünkü orada bağırıyor adam! Kafasına bastı, teker teker doldurdu silahını mermilerle ve sonra kafasına boşalttı.
SORU: Sanırım sonra da onu yaktılar...
KIBRISLITÜRK ŞAHİT: Yaktı... Onu yakmadan evvel botlarını çıkardı, “Alın çocuklar, size bot!” dedi. Bize botlarını attı. Ayağından tuttu, sürükledi.
Şeydali diye bir türbe var Abohor’da (Cihangir-Ebiho) – onun tam karşısına bir saman balası koydu, üstüne bu adamı koydu, adamın üstüne bir saman balası daha koydu, onu yaktı ve gitti... Elleri günlerce böyle açıkta kaldı... Neden yanan kişilerin elleri yukarıdadır biliyor musun? Tanrı’ya sorar, “Neden?” diye... “Ben öğretmenim” demişti galiba bu adam... Ya da benim hikayemde öyle geçiyor...
SORU: Sonra onu gömdüler...
KIBRISLITÜRK ŞAHİT: Onu oraya gömdüler... O tarlanın neresinde? 200 metrekarelik bir alan içerisindedir o... Gömdüler, yüzeye gömdüler... Bacakları tamamen yanmış, kömür olmuştu...”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – 12 Ağustos 2008)
Lisi’den, Sinde’den, Abohor’dan bize yardımcı olan çok değerli okurlarımıza, çok değerli şahitlerimize, çok değerli arkadaşımız Kiriakos Andreu ve “kayıp” yakını arkadaşımız Kokos Yerobaba’ya, bizimle araştırma yapmak üzere Kondea-Sinde ve Abohor’a gelen Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri Sıla Murat ve Romanos Liritsas ve komitenin diğer yetkililerine çok teşekkür ediyoruz…