Doğuş Özokutan Çiftçioğlu
dogusozokutan@gmail.com
Öncelikle belirtmem gerek, sağlık ve eğitim sistemi çökmüş, partizanlık sorunu bir türlü çözülmemiş ülkemizde, sanatın ve ülke sinemasının ihtiyaçlarını yazmak beni huzursuz etmiyor değil. Ancak sanat da yaşamsal bir faaliyet olarak bu kadar sorun arasında kendine bir yer buluyor bence.
Teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza giren dijital kameralar sinema filmi yapmayı kolaylaştırmış gibi görünse de profesyonel bir iş ortaya çıkarmak için pahalı ekipmanlara hala ihtiyaç duyuluyor. Çünkü ortaya çıkacak görüntü kalitesi hem seyircinin filme olan ilgisini hem de çoğu film festivalinin şartlarını karşılamak zorunda. Tabi iyi bir film yapmak için sadece pahalı ekipmanlar yetmiyor, yetenekli oyunculardan işini bilen set ekibine daha pek çok unsuru bir araya getirmek gerekiyor. Ve ne yazık ki ülkemizdeki sinema sanatçıları için bu imkanlara ulaşmak neredeyse hayal.
Bu noktada devlete düşen görevler belli. Sinema için fon oluşturarak, sinemacılara adil, tarafsız ve şeffaf bir şekilde destek vermek. Tabi hepsinden önce sinemanın öneminin farkına varmak. Ancak bunun dışında yapılabilecekler de var. Örneğin, kısa filmleri sinema salonlarında gösterime açmak. Uzun metraj filmlere atılan ilk adım olarak görülen kısa filmler, sinemanın gelişmesi için önemli bir zemin hazırlıyor. Ülkemizde de kısa film üretimi uzun metraj filmlere nazaran daha yaygın. Gelişen teknoloji artık dijital sinema paketleri sayesinde filmlerin 35 mm’ye basılmadan sinemada gösterilmelerine olanak sağlıyor. Bu teknolojiden yararlanılarak kısa filmlerin sinemalarımızda belli günlerde ya da belli seanslarda, uygun bir ücret karşılığı uzun metraj fimlerden önce gösterilmesi sinema sektörüne önemli bir katkı yapılabilir. Tabi bu yapılabileceklerden ve yapılması gerekenlerden sadece biri. Bu anlamda atılması gereken en önemli adım ise sanatın insanların ve toplumların hayatındaki önemini lafta değil, gerçekten anlayabilmek...