- 2023-YKS’de (Türkiye Üniversitelerine Giriş Sınavı) 100 bin 27 aday sıfır çekmişti. Detaylı bir rapor yayımlanmadığı için bunların kaçının ülkemizdeki liselerden mezun olduğunu bilemiyoruz ancak bu anlamdaki başarımızın her geçen gün düştüğü gerçeği ortada.
- 2023 YKS’de Matematik testide ortalaması 7.5 net, Fizik testinde 2.5 net, Kimya testinde 1.7 ve Biyoloji testinde 2.0 oldu.
- Atatürk Öğretmen Akademisi Giriş sınavına başvuruda bulanan 300 öğrenciden 222’si ellinin (50) altında puan aldı.
- Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılan yeterlilik sınavına başvuruda bulunan 1752 adayın 1227’si başarısız oldu.
Ancak Matematikten 7.5, fizikten 2.5 doğru yaptırabilen bir eğitim sistemi, yapay zekanın öne çıktığı 21. Yüzyıl dünyasında lider bir ülke yaratması mümkün değil.
Benzer biçimde; sınıfta kalmak için ekstra çaba gerektiren eğitim sistemimizde sınıfta kalan 271 öğrencinin bir üst sınıfa geçirilmesi de pedagojik açıdan sakat bir uygulamadır.
Bilenler bilir. Öteden beri sınavın tek başına bir anlam ifade etmediğini vurgulayanlardanım. Sahip olduğum eğitim anlayışı; ölçme-değerlendirmenin sadece kağıt üzerindeki bir sınavdan ibaret olmadığı yönündedir.
Ne var ki yukarıda bahsettiklerim bir yandan; sınıfı hakkıyla geçen öğrenci için ciddi anlamda motivasyon kırıcı olurken, diğer yandan da gerekli performansı göstermeden bir üst sınıfa geçen öğrencilerin zihinlerine de “sorumluluğumu yerine getirmesem de oluyormuş” anlayışının yerleşmesine neden oluyor.
Ve elbette ki öğretmenin değerlendirmesini yere bir ediyor. Yani onu itibarsızlaştırıyor.
Keşke öğretmeni itibarsızlaştırma bu kadarla kalsa…
Geçmişte eğitim bakanlığı yapmış bir siyasetçinin öğretmeni “para” görseli ile ilişkilendirmesi; hem eğitim sisteminin en önemli unsuru olan öğretmenlik mesleğine büyük bir darbe vurmak, hem de hâlâ görevde bulunan bu siyasi anlayışın eğitime ve öğretmene bakış açısının düzeysizliğini ilan etmek demektir.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi yandaş bir basın mensubunun haddini aşan açıklamaları, bahsetmeye çalıştığım anlayışın ne kadar büyük bir sarmalı içerdiğini gözler önüne seriyor.
Sözün özü:
- 21. Yüzyıl ihtiyaçlarına yanıt vermeyen bir eğitim sistemi,
- Eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenin itibarını düşünmeyin bir anlayış,
- Medya okuryazarlığı tutum, davranış ve becerileri son derece zayıf olan medya mensupları,
- Partizan istihdamlar,
- Göç eden gençler,
- İradesiz, kapasitesiz uygulamalar her yanımızı çeverelemiş.
Öğrencilere sınıfı geçiyorsunuz ama öğretmeni itibarsızlaştırdığınızın, topluma yaşam alanı bırakmadığınızın farkında bile değilsiniz.
Anlayana Gülmece
Amiral ve Onbaşı
Gece tatbikatı yapan savaş gemisinde, gözetleme kulesindeki askere hitaben komutanın şu emri duyulur:
- Asker, yakınımızda herhangi bir gemi var mı?
- Sanırım evet komutanım... Tam karşımızda yanıp sönen bir ışık görüyorum
Biraz hiddetlenen komutan yeni emrini vermekte gecikmez:
- Hemen mesaj gönder, 20 derece doğu tarafımızda olmazsa çarpışacağız.
Bunun üzerine karşıdan mesaj gelir:
- Haklısınız çarpışmak üzereyiz, 20 derece batıda olmanız lazım.
Daha da öfkelenen komutan şu emrin gönderilmesini ister:
- Ben amiralim ve bu da benim gemim, hemen 20 derece doğuya gitmeni emrediyorum.
Karşı taraftan durumun anlaşıldığını belirten ve şu cümleyle biten yeni bir mesaj gelir:
- Ben bir deniz onbaşısıyım ve burası da bir deniz feneri her şeye rağmen rotanızı değiştirmeyecekseniz birazdan çarpışacağız...
Okumuş muydunuz?
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider.
C. Bruno