Sıradanlık

Üniversiteyi bitirmiş, askerliğini de yapmış ve ailesinin yanına dönmüştü. Ailesi derken annesi ve babası… Kardeşi yoktu. Ancak evde mutlu bir hayatlarını olduğunu söylemek zordu. Anne-baba ve evlat ilişkisini hiç yaşamadığını anımsıyordu Nevzat

 

 

Üniversiteyi bitirmiş, askerliğini de yapmış ve ailesinin yanına dönmüştü. Ailesi derken annesi ve babası… Kardeşi yoktu.

Ancak evde mutlu bir hayatlarını olduğunu söylemek zordu. Anne-baba ve evlat ilişkisini hiç yaşamadığını anımsıyordu Nevzat… Üniversiteyi bitirmiş olmasını da bu sevgisizlik ortamında bir başarı olarak görüyordu. Hatta ondan önce evde kalmayı, başka bir yerlere gitmemeyi, tekrar eve dönmeyi bir taviz olarak algılamaya başlamıştı.

Askerden sonra da bir bankada görev almıştı. İşe yavaş yavaş alışmaya çalışıyordu… Birkaç ay sonra bir arkadaş ortamında bir kızla tanışmıştı. O da geçici istihdamlardan! biriydi. Çok farklı veya dikkat çeken bir güzelliği yoktu. Bu yüzden de Arzu, başta ilgisini çekmemişti Nevzat’ın ama daha sonra gelişen olaylar aralarında bir şeylerin başlamasına neden oldu.

Birkaç kez daha buluşmuşlardı arkadaş ortamlarında… Bir gece biraz çakırkeyf olan Arzu’nun evine dönmesi için birilerinin yardımcı olması gerekiyordu. Arkadaşları görevi Nevzat’a verdiler;

“Nevzat, Arzu’nun evi sizin taraflarda… Sana daha uygun, sen Arzu’yu evine bırak.”

“Tamam” dedi Nevzat ve Arzu’yu banka kredisiyle aldığı arabasıyla evine bıraktı. Kapısına kadar getirdi, kapıyı çaldı. Kapıyı Arzu’nun annesi açtı. Kızını o halde görünce oldukça endişelendi, hemen içeriye aldı, Nevzat’a defalarca teşekkür etti.

Ertesi gün telefonla aradı Nevzat…

Arzu, nasılsın?

İyiyim Nevzat, eve bıraktığın için sağol. Biraz geç kalsaymışım rezil oluyordum çünkü eve girerkenden çıkardım.

Geçmiş olsun, bundan böyle biraz daha dikkatli olursun.

Evet, haklısın… Bir şey yemeden epeyce içmişim.

Arzu, yarın yeni bir film başlıyor… Yeni hafta… Sinemaya gidelim mi?

Olur, gidelim. Beni evden arar mısın?

Tabii, yarın akşam görüşürüz o zaman.

Ertesi akşam Arzu’nun evinin önünde durmuştu Nevzat… Kapıyı açan Arzu’nun annesi Nevzat’ı eve davet etti. Nevzat çekinerek arabadan indi ve evde Arzu’nun hazırlanmasını bekledi. Biraz erken gelmişti çünkü sinemadan önce bir şeyler yerler diye düşünmüştü ama Arzu’nun annesi onları erken bırakmak niyetinde değildi.

Yemek hazırladım, sinemadan önce yersiniz değil mi?

Bilmem, Arzu da isterse… diyerek kadının ikramını geri çevirmek istemedi Nevzat…

Arzu giyinip gelmişti salona…

Annen burada yiyelim dedi.

Evet, haberim var, içeriden duydum. Kabul etmekle iyi ettin. Zaten filme zaman var daha…

Peki, madem sen de istiyorsun…

Yemeğe oturdular… Arzu’nun annesi birkaç çeşit yemek yapmıştı. Masa dopdoluydu. Eksik yok gibiydi.

Ne sevdiğini bilmiyordum, onun için de kafama göre yaptım ama bundan sonra öğrenirim artık.

Nevzat, “her şey çok güzel” dedi, yemek ayırmadığını söyledi. Kadının “bundan sonra öğrenirim” demesini de yadırgamıştı ama hoşuna gitmedi de değil. Birileri onun sevdiği yemekleri öğrenmeye çalışıyordu, ona değer veriyordu. Evet, evet hoşuna gitmişti.

Yemek çok neşeli geçti… O kadar ki film saati geldi geçti ama farkında olmadılar… Bir an Arzu, “filmi de kaçırdık” dedi ama Nevzat, “olsun yarın akşam gideriz” dedi. Uzun zamandır böyle bir aile ortamı yaşamamıştı Nevzat, kalabalık bir aile yoktu ama o mutluydu. Arzu, annesine takılıyor, annesi Arzu’ya takılıyor, muzipçe Nevzat’a Arzu’yu şikayet ediyordu. Nevzat ne cevap vereceğini, nasıl davranacağını bilemiyor ama yine de mutluydu. Zaten yanıt bekleyen yoktu ki… Herşey hoş vakit geçirmek için yapılıyordu.

O kadar eğlenceli ki bu kez Nevzat şarabı fazla kaçırmıştı. Belli ki arabayı kullanamayacak. Ne yapmalı şimdi?

-devamı haftaya-

 


İKİ SÖZ

İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir.

F.Garcia Lorca

 

Bir aptalı yanıldığına inandırmanın en iyi yolu, onu kendi bildiğine bırakmaktır.

John Billings 

 


PAZAR’LIK…  

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri