Bir arkadaşını aradı Arzu. Nevzat’ın orada kalması doğru olmaz diye düşündü.
Geldi ortak arkadaşları, Nevzat’ı aldı ve evine bıraktı.
Ertesi gün zaten iş olmadığı için biraz geç uyandı Nevzat… Başının ağrısı geçince Arzu’yu aradı.
Arzu, merhaba… Dün akşam bir şeyleri berbat ettim mi?
Yok, sen çok iyiydin, her şey çok güzeldi. Biraz sarhoş oldun ama Ali gelip seni aldı. Böylece ödeşmiş olduk hem…
Ödeştiğimize göre yeniden başlayalım mı?
Yeniden başlayacak bir şey yok ki… Devam ediyoruz.
***
Nevzat’ın hoşuna gitmişti bu sözler…
Her gün buluşmaya başladılar… Arzu’nun annesi ev yemeklerini ihmal etmedi. Sık sık Arzu’nun evinde yemekler yendi. Ancak Nevzat daha dikkatliydi. İçkiyi ya çok az içiyordu ya da hiç içmiyordu.
Arzu’yla, annesiyle vakit geçirmek hoşuna gidiyordu. Sinemaya gitmeleri, cafete, eğlenceye gitmeleri ve ardından Arzu’yu evine bırakırken annesinin güler yüzlü, sıcak davranışları onu etkiliyordu.
Kendi evine döndüğünde ise anne ve babasının onu bekleyip beklemediklerinden emin değildi. Ertesi gün de soran yoktu zaten… “Neredeydin, geciktin” gibi endişeli sorular hiç olmadı. Çocuklar genelde bu sorulardan hoşlanmazlar ama Nevzat hiç duymamıştı ki bu soruları, o yüzden de hoşlanıp hoşlanmayacağını bilmiyordu.
İyi gidiyordu Nevzat’la Arzu arasındaki ilişki…
Mutluydular, zamanları dolu dolu geçiyordu.
Bir gün kötü bir haber geldi ama… Nevzat kaza geçirmişti. Arabası üç takla atmış, ezilen arabanın içinden zor çıkarılmıştı. Yoğun bakımda yatan Nevzat’ın yanına ilk giden Arzu ve annesiydi. Nevzat’ın anne ve babası da oradaydılar. Onların yüzleri de hiç iyi değildi. Kazayı duyar duymaz büyük bir korkuyla koştular hastaneye…
Yoğun bakımın kapısında karşılaştılar ilk kez… Nevzat’ın anne-babası ve Arzu ile annesi…
“Nevzat bahsetmişti” dedi annesi…
“Evet, görüşüyorduk ama şimdiye kadar tanışamadık. Kaza olmamalıydı bunun vesilesi…”
Yoğun bakım kapısı da olsa gerginlik yaşanabilirdi ama o kapının önünde olmak, engelledi yine de bu gerginliği…
Arzu biraz kırgındı aslında… Nevzat’a hiç açmamıştı konuyu ama annesi ve babasının kendiyle tanışmak istememesine anlam veremiyordu. Hiç Nevzat’ın evlerinde yemek yememişlerdi. Hatta bir kahve içmemiş, oralardan bir haber çıkmamıştı.
Ama şimdi bunları düşünmenin sırası değildi.
Nevzat’ın iyi haberlerini bekliyorlardı.
Birkaç saat sonra geldi iyi haber… Nevzat birkaç kırıkla atlatmıştı. Yoğun bakımdan çıkarmışlar, normal odaya almışlardı artık onu…
Arzu başındaydı Nevzat’ın…
Annesi kapı dışında bekliyordu. Nevzat’ın anne-babası da kapı dışında Arzu’nun annesinin yanındaydılar. Aslında mutlu olmuşlardı onlar da… Nevzat’ın bir kız arkadaşı olmasına, başka bir evinin daha olacak olmasına seviniyorlardı. Tanışmak için neden beklediklerini de bilmiyorlardı.
***
Nevzat hastaneden çıktıktan sonra Arzu’yu ve annesini yemeğe çağırdılar.
Nevzat da buna çok sevinmişti.
Anne ve babasından ilk kez böyle bir talep gelmişti.
Arzu’nun da beklediğiydi zaten. İki ailenin artık kaynaşması gerekiyordu çünkü onlar artık bir yola girmişlerdi. Birlikteydiler ve aileler de birbirlerine aşina olmalıydılar.
Yemek yendi, sohbet edildi ve bu yaşına kadar baktıkları Nevzat hakkında ilk kez konuşacaktı anne ve baba… Nevzat ve Arzu ve annesi de öğreneceklerdi.
Trafik kazası bu gerçeğin ortaya çıkmasını da hazırladı sanki;
Nevzat’ın baba diye bildiği aslında amcası, annesi diye bildiği de yengesiydi. Yine yıllar önce olan bir trafik kazası bu yalana neden olmuştu. Nevzat daha birkaç aylıkken babasının sürdüğü arabada annesi ve kendi vardı. Kazadan sadece Nevzat kurtulmuştu. Annesi ve babasını tanıyamadan ayrılmışlardı. İşte o günden sonra amcası ve yengesi onu ne yazık ki evlatları gibi sevememişler ve bir görev gibi bakmışlardı sanki… İşte Nevzat’ın arayıp da bulamadığı sevgi bundan dolayıydı.
Odada bir şok yaşanıyordu.
Şoktan birkaç gün sonra ise kendi evi bildiği evden, kendi anne ve babası bildiği insanlardan sürekli olmasa da uzun aralıklarla uzak kaldı. Onun artık yeni bir hayatı vardı.
Peki başlıktaki sıradanlık nerede peki?
Bilmem, sıradan bir hayat değil mi sizce!
-Bitti-
PAZAR’LIK…