Bir sabah “bacağınız” çöpten çıkabilir.
“Tıbbı atık” derler ve mesele kapanır.
Bu kadar basit ve böylesine sıradan…
Paslı bir dozer kepçesinde görebilirsiniz, kendi bedeninizi.
İnsana verilen kıymet böyledir.
Bu kadar...
* * *
Bir sabah “beş parasız” uyanabilirsiniz.
Onca meşakkatle biriktirdiğiniz mevduat, iç edilebilir.
“Emekli ikramiyenizi” bir müteahhit yutabilir ve ne eviniz olur, ne de paranız!
İkisini de kurtaramazsınız.
Kesik bir yürek gibi ortada kalırsınız.
Böyledir ne yazık.
* * *
Okula gönderdiğiniz evladınızın payına “koli basili” düşebilir...
Mikrop yuvasıdır ülkeniz...
Ve gün gele cesediniz kokabilir bir morg köşesinde, yaşadığınız yarım adanın çürümüşlüğüne dönüşebilir, cenaze töreniniz...
Hiçbiri yalan değil.
Hepsi yaşanmıştır, yaşanmaktadır halen...
* * *
“Seçim” ne yaman bir sis bombası öyle!
Onca kirliliği bir anda gözden kaybediyor.
Böylece “turist vizesi” ile yurttaşlık verilen “özel insan” dahi unutuluyor.
Kadına şiddet ve cinayetlerin üzeri örtülüyor.
Ercan’daki bin bir yolsuzluk sis bulutu içerisinde gözden kayboluyor.
İş cinayetleri konuşulmuyor.
Ve hatta “kız kardeşinin yerine eşini müdür yapmak isteyen Sayıştay Başkanı” aklanıyor.
Balık hafızamız su yüzüne çıkıyor.
Akvaryumun bulanık suyu değişiyor.
Kendini kaybediyor hayat...
* * *
Haksızlığı, adaletsizliği, sahteliği, pespayeliği, onca eşitsizliği ve dağlar boyu ilkesizliği unutuyor, seçime dalıyoruz yeniden.
Ne de olsa arsa dağıtarak, müdürlük pay ederek, kıyak emeklilikler yaratarak, yurttaşlık vererek, borçları affederek, kurdeleler keserek, ilhak türküleri söyleyerek, ayinleri iptal ederek, insani yardımları engelleyerek ve milliyetçiliği köpürterek yürünüyor bu yollar!
* * *
Yeni bir sene...
Yeni bir hükümet olacak belki, yine...
Ve Neşe’nin ‘Umut Manifestosu’nu haykırmak geliyor içimden, sadece...
<<... Ey iktidarın ışığıyla körleşenler.
Ey gemisini kurtaran kaptanlar.
Ey batan gemiyi terk eden korkak fareler.
Ey her kılığa girip her krala soytarı olanlar.
Bir gün yenileceksiniz!..>>