‘Siyaset’in üzerine yıkılır ülkenin tüm kiri, pası genelde…
Doğru ama eksik bir yüklenmedir bu.
Çünkü biraz da herkes kendi vicdanını temizler, siyaset kurumu üzerinden…
***
Geçmişte de örnek verdim…
Hamur koktu !..
Ve siyasiler de bu tekneden çıkıyor…
Yani ‘toplumsal hamurun’ yoğrulduğu yerden…
***
Hep ‘siyasi partiler’e yönelik ‘statüko’dan söz ederiz!..
İyi de ‘sivil toplum’a da bakar mısınız bir lütfen!..
Hemen her alanda, birden fazla örgüt var…
Ve her ‘genel kurul’ sonrasında kaybedenin, çoğu ‘hazımsızlık’ içerisinde kurduğu, kurdurttuğu yeni örgütler, iç didişmeler…
Yine her iş sektöründe birden fazla sendika…
***
Şöyle bir bakıyorum siyaset sahnesine…
CTP’de henüz iki senelik bir genel başkan…
UBP’de öyle!..
TDP’de…
Siyasetin içinde eski isimler olsalar dahi görevlerine yeni gelmişler…
Son 10 senede, çok sayıda yeni vekil girmiş Meclis’e…
Her siyasi parti pek çok yeni adaya listelerinde yer vermiş….
En son yerel seçimlerde yeni yeni isimler kazanmış…
***
Bir de sivil topluma bakınız lütfen…
Derneklere…
Sendikalara…
Her biri dört-beş hükümet eskitmiş, koltuklarını genelde korumuş, ya ‘siyaset’e, ‘bürokrasi’ye sıçramış ya da yerinde kalmış isimler…
Siyasetteki ‘değişim’ ya da ‘yenilenme’, sivil toplumdan daha dinamikse eğer bunun üzerine iyice kafa yormamız gerekmiyor mu?
***
Hep ‘siyaset’ içindeki ‘statüko’ konuşulur!..
Ya ‘sivil’ örgütler!..
Hiç mi ihtiyacı yok onların özeleştiriye?
Ve bunca yıldır ‘kopyalanmış’ bir yozlaşma yaşanıyorsa, günlük tepkiler dışında hayatı iyileştiremeyen siyaset dışı ‘örgütlülüğün’ hiç mi yok yanlışı?