Tören statükosu içinde yaşanan ‘demokrasi ayıbı’na polis şiddeti eklenirken, pek çok suret de kayıtlara düştü!..
‘Sivil’ polisler, içi patlamaya hazır ergen sivilce gibi durdular ‘insanlık’ cildinin yüzeyinde!..
***
Sokakta görseniz 'polis' demezsiniz ya!..
İstenen de bu zaten...
Kirli sakal, pejmürdeye yakın deri ceket, ütüsü kaçmış pantolon, yakalar dikik falan...
***
Şimdi kafama takılan soru şu!..
Öteki ‘polise benzeyen polisler’ nasıl ve nereden anlıyor bunların da polis olduğunu ?!
***
Kızın boğazına yapışmış, saçlarını çeken ve böğrüne vuran, tekmeyi basan adamı niye tutup içeri atmıyorlar mesela!..
Biliyorlar demek ki!..
- ‘Bu bizim polis (!)
- ‘Evet evet, sivil’
***
- Çavuşum bak gençleri dövüyorlar!.
- Tamamdır, döven bizim polisler!..
- Pardon çavuşum bir an çıkaramadım da...
***
Dedim ya, muhakkak biliyorlar..
Yoksa normalde o kılık kıyafetle sokak ortasında genç ya da yaşlı dövmek ‘polislik’ sebebi (!)
Gırtlağını sökercesine beş parmağını geçirince boynuna, diğer ‘polis gibi giyinen polisler’ bunu uzaktan izliyorsa, bir ‘özel iletişim dili’ vardır yani...
***
‘Sıradan’ insanların göremediği ‘gizli’ bir işaret vardır, belki...
Kulak memelerinde mavi bir nokta...
Ya da deri ceketlerinde sökük bir arma, anlamıyoruz biz bakınca...
***
Yoksa ‘polis gibi giyinmiş onca polis’ten biri, kızın gırtlağına sarılmış eli nasıl tutmaz, tekmeyi basan bacağı nasıl durdurmaz, saçlarını çekiştiren öfkeyi nasıl kelepçelemez ki ?
Muhakkak vardır bir işaret dili !..
İçinden eksilmiş ‘merhameti’, bedeninden yitmiş ‘insanlığı’ ve benliğini saran ‘şiddetti’ affedebilen (!)
***
Bu ‘kontrolsüz güç’ de olmasa anlamayacaktık hani, adamların polisliğini (!)