Anlam veremediğim, anlayamadığım bir “meslek”; politikacı olmak.
Evet bu memlekette “siyaset-politika” bir meslek olarak görüldüğü, alınacak maaş bir “geçim kaynağı” olarak yansıdığı sürece insana; seçilmek ve koltuk sahibi olmak da “zaruri” olur işte. Diğer yanı ise; siyasetçi; toplumun önünü açması gereken, toplumsal hizmeti bir görev olarak gören, kandisine bir “proje ve zaman” dilimi içerisinde toplumu için yapabileceklerini programlayıp, koyduğu bu süre içerisinde yapabilediklerini yapması, yapamadıklarıyla da “bu kadar” deyip görevi başkalarına bakabilen bir siyasetçi tipi vardır.
Bizim siyaset dünyamıza bir bakınız...
Kaç milletvekili ya da bakan “ben bunun için seçildim, seçilmiş olduğum yıllar içerisinde de bunu başardım-başaramadım” deyip bir daha aday olmamıştır?
Herhalde mum ile aramak gerek.
Bundandır ki bu ülke siyaseti konuşuldu mu... neyse...
Birikmiş eski gazeteleri kendime göre ve işime yarayacak sayfaları ayırırken gözüme bir haber çarptı.
Kıbrıs gazetesinin 18 Eylül 2011 tarihli nüshasında sn.Derviş Eroğlu’nun, sn. Hüseyin Özgürgün’e verdiği cevabında, bugün görevden aldığı sn.Özersay için “Benim Temsilcim” diyor.
UBP içerisinde; geçtiğimiz yıllarda yer alan İrsen’ci ve Kaşif’çi bloklaşmaları ve tartışmalarını hatırlarsınız. Sn.Özgürgün ile sn.Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu tartışmalarını da.
Aradan tam tamına üç yıl geçmiş ve Demirel’in dediği gibi: “dün dündür bugün bugündür” misali; sn. Eroğlu’nun “Benim Temsilcim”dir diyerek herkese karşı savunduğu sn.Özersay’ı, Cumhurbaşkan adayı olması münasebetiyle (benim yorumum) görevden alırken, 3 yıl önce sn.Özersay’ı, sn.Hüseyin Özgürgün’e karşı savunurken, bugünlerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “lütfen” olarak sn.Özgürgün, sn.Eroğlu’ndan yeniden aday olmasını talep ve rica ediyor.
Ey siyaset sen neymişsin gerçekten.
Ama şunu da ekleyelim kimsenin de hakkını yemeyelim: eski gazeteleri çok da geriye dönerek değil, birkaç yıl geriye gitseniz, nice siyasetçinin, her partiden, dün söyledikleri ile bugün söyledikleri, dün yaptıkları ile bugün yaptıkları, dün eleştirdikleriyle bugün eleştirildiğini hiç zorlanmadan görebilirsiniz.
Böylesine tutarsızlık ya da böylesine bir siyaset işte.
Bundan dolayı verdiğim sn.Eroğlu, sn. Özgürgün olayı “tek” ve “onlara mahsus” değildir. Bir gazeteci sadece bunları araştırsa, hergün böylesine “çarpık” siyaset anlayışı ve davranışını bir ton bulur.
Diyeceğim o ki;... diyemiyorum...
Ha aklıma gelmişken de sorayım: ne oldu Arslanbaba’nın mecliste elinde salladığı dolarların ve iddiaların akıbeti?
Ne oldu Merkez Bankası’nın çalınan paraları?
Ne oldu öldürülen polisin katili, intihar eden göz altındaki adamın “intihar nedeni”?
Böylesine bellek kaybı yaşıyor işte bu toplum...