- Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bir istikrar bozulması yaşanacağını kaydeden Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, siyasi yaşamın toplumsal sorunları çözecek davranış şekilleri ile sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
- “KKTC-TC Mali ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması hala imzalanmadı. Bu anlaşma sadece devletin bütçe açığına kaynak temin edilmesi değil, Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik gelişmeler açısından büyük önem taşır... 2020-2022 yıllarını kapsayacak 3 yıllık anlaşmanın en erken bir zamanda imzalanmasını arzu ediyoruz, kaybedecek zamanımız yok”
- “2020 yılı içinde Türkiye’de ve bölgede yaşanacak gelişmeler KKTC ekonomisini olumlu veya olumsuz yönde etkilemeye devam edecektir. Bu kırılganlığı azaltabilmek için kısıtlı kamu kaynaklarını doğru hedeflere yöneltmek ve etkin bir şekilde kullanmak büyük önem taşır”
Ödül AŞIK ÜLKER
Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bir istikrar bozulması yaşanacağını ancak siyasi yaşamın toplumsal sorunları çözecek davranış şekilleri ile sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
“Siyaset için, yapılması gerekenler by-pass edilmemeli” diyen Deniz, “2020 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil olmak üzere siyasi sorunlar istikrarı bozacak ve karar altına alınan uygulamaları engelleyecek şekilde ele alınmamalı” dedi.
2020-2022 KKTC-TC Mali ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nın hala imzalanmadığına dikkat çeken Deniz, söz konusu anlaşmanın sadece kaynak temini bakımından değil, Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik gelişmelerin öngörülebilirliğini artırması bakımından da büyük önem taşıdığını kaydetti. Deniz, 2020-2022 KKTC-TC Mali ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nın en erken zamanda imzalanması ve yürürlüğe girmesi gerektiğini belirtti.
Turgay Deniz, Kuzey Kıbrıs ekonomisinde önceliğin hızlı büyüme sağlayacak ekonomik politikaların uygulanmasına verilmesi gerektiğini de vurgulayarak, şunları söyledi:
“İç talebi sınırlı küçük ekonomilerde dış talebi tetikleyecek ekonomik politikalar geliştirmek her hükümetin üzerinde önemle durması gereken bir unsurdur. Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs’ı çevre pazarlara göre daha ucuz halde tutmak hükümetimizin başlıca görevleri arasında olmalıdır. Özellikle kamudan kaynaklanan maliyet artışları ile ciddi bir mücadele verilmesi kaçınılmazdır.”
Soru:2019 ekonomik anlamda nasıl bir yıl oldu?
Deniz: 2018 yılı ortalarına doğru TL’de yaşanan değer kaybıyla birlikte ekonomik büyüme hızında gerileme başlamıştı.2017 yılında %5.4 olarak gerçekleşen büyüme oranı, 2018 yılında %1.3’e geriledi. Döviz kurlarında, TL faiz oranlarında ve enflasyonda yaşanan yükselişler, hane halkının alım gücünde ve yatırımlarda düşüşle birlikte iç talebin gerilemesine yol açtı.
Ekonomideki belirsizlik, kamunun kısıtlı bütçe olanakları ve Türkiye’den kaynak akışında yaşanan sorunlar da, kamu ve özel sektör yatırımlarının düşük seviyelerde seyretmesinde önemli etkenler oldu. 2019 yıl sonu verileri henüz elimizde olmamakla birlikte, iç talepteki ve yatırımlardaki bu gerilemenin devam ettiği ve ekonominin 2019 yılı sonu itibarı ile bir daralma yaşadığı gözlemlendi.
2019 yılında döviz kurlarında nispeten sağlanan istikrar ve petrol fiyatlarındaki gerileme, 2019 yılı enflasyon rakamlarının nispeten düşük seviyelerde gerçekleşmesinde önemli bir etken oldu. Döviz kuru artışı, Kuzey Kıbrıs’ta üretilen mal ve hizmetleri dış pazarlara göre ucuzlatmış olmasına karşın, dış talep ekonomiye büyüme sağlayacak şekilde geliştirilemedi.
Erişim sorunu olmayan Kıbrıslı Rumların Kuzey’deki ürünlere olan talebinde artış gözlemdiği halde turizm verilerinde ortaya çıkan düşüş, dış talep yaratmakta yetersiz kaldığımızı kanıtladı. 2019 Ocak-Kasım döneminde ülkeye gelen yolcu sayısı %0.8, otellerin doluluğu ise %2.1 oranında azaldı.
“İthalat ve ihracat düştü”
Soru: 2018-2019 ithalat ve ihracat rakamları kıyaslandığında ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Deniz: Ülkemizde 2018’e kadar dış talebin de oluşmasıyla bir ivme kazanılmıştı, 2019 yılında maalesef konut talebi düşme gösterdi. Konut talebinin düşmesiyle, 2018-2019 ithalat rakamlarına mukayeseli olarak baktığımızda, dolar bazında %15 oranında düşüş oldu. Konut talebinin düşmesi, bazı inşaat malzemeleri tüketimini, dolayısıyla ithalatını da olumsuz etkiledi. Genel anlamda ithalatta %15 düşüş oldu ancak önemli ithalat ürünleri arasında yer alan mobilya ve aksamlarında %62, alüminyum profilde %41, inşaat demirinde %37gibi yüksek oranda düşüşler yaşandı.
Dış pazarlara erişimdeki zorluklar, döviz kurlarındaki yükselişin ihracat artışına neden olmasını engelledi. İhracatta genel anlamda %15.4 oranında azalma oldu. Önemli ihraç ürünleri arasında yer alan süt ürünleri ihracatı, süt üretimindeki düşüş nedeniyle %11 seviyelerine geriledi.
“Döviz krizi sonrasında Güney’den Kuzey’e trafik yoğunlaştı”
Soru: Günlük hayata yansıyan pahalılığın sebebi nedir? Halk bundan dolayı zaman zaman tüccara öfke duyuyor...
Deniz: Döviz krizinin üzerinden iki sene geçti, fiyatlar o dönemde arttığı yerdedir çünkü kurlar da hemen hemen aynıdır. Döviz krizi sonrasında Güney’den Kuzey’e trafik yoğunlaştı. Dövize endeksli olarak fiyat artışı reel olarak yapılmış olsaydı, mukayeseli olarak Güney’den daha ucuz olamazdık. Güney’in ulaşımı, mal temini, ithal etme rejimi bizden daha az maliyetlidir. Piyasamızda suni bir pahalılık yoktur. Kuzey’de bu cazibeyi yaratabilmişsek fiyatlarımız iyidir. Pahalılığı etkileyen unsurlardan biri gümrükte alınan peşin KDV ve stopajdır. KDV ve stopajın peşin alınmaması durumunda piyasada mutlaka bir ucuzluk olacaktır.
“Kaybedecek zamanımız yok”
Soru: 26 Nisan’da seçim olacak, seçim yasakları öncesinde hükümetten ne gibi beklentileriniz var?
Deniz: 2020’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde açık ve net bir şekilde bir istikrar bozulması yaşanacaktır. Bu sürecin gerekli kararların alınmasını engelleyecek şekilde yaşanmamasını dileriz. Siyaset için, yapılması gerekenlerin by-pass edilmemesi gerekir. Siyasi yaşamın toplumsal sorunları çözecek şekilde sürdürülmesini arzu ediyoruz.
KKTC-TC Mali ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması hala imzalanmadı. Bu anlaşma sadece devletin bütçe açığına kaynak temin edilmesi değil, Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik gelişmeler açısından büyük önem taşır. Çünkü bu ekonomik işbirliği anlaşmalarından reel sektör yatırımlarına da kaynak ayrılır. 2020-2022 yıllarını kapsayacak 3 yıllık anlaşmanın en erken bir zamanda imzalanmasını arzu ediyoruz, kaybedecek zamanımız yok.
“TMK’ya kaynak yaratmak için yapılacak çalışmalar daha esaslı olmalı”
Soru: Emlak vergilerinden öngörülen değişiklikleri, artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Deniz: Emlak vergisi konusundaki düzenlemelerle ilgili henüz bir değerlendirme yapmadık. Taşınmaz Mal Komisyonu’na kaynak yaratmak için, basından okuduğumuz kadarıyla %50-70 artış yapılması öngörülüyor. Bu senelerdir konuşulan bir konudur. Bu konuyu değerlendireceğiz ancak Taşınmaz Mal Komisyonu’na kaynak yaratmak için yapılacak çalışmalar daha esaslı, bütün paydaşların bir araya gelmesiyle yapılmalıdır.
Yeşil Hat Tüzüğü kapsamındaki ticarette 750 bin Euro’luk artış...
Soru: Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında ticaret yapılıyor ancak beklenen etkiyi yaratmadığı dile getiriliyor. Bu kapsamda yapılan ticaretle ilgili rakamlar nelerdir?
Deniz: 2019 yılında Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında Güney’e yapılan satışlarda bir önceki yıla göre %16 oranında bir artış olmuştur. Prefabrik konteyner gibi yeni ürünler de bu artışa katkıda bulunmuştur. Bir önceki yıla göre artış tutarı yaklaşık 750 bin Euro’dur. Bunun en önemli nedenleri ahşap mobilyadaki %82’lik artıştır ve bu da 321 bin Euro’ya denk gelir. Mermer ürünlerinde 228 bin Euro’ya denk gelen %79’luk, şiltede 116 bin Euro’ya denk gelen %70’lik bir artış olmuştur. En çok satışı yapılanlar plastik ürünlerdir.
Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında devam eden birçok sorun vardır. İşlenmiş gıda ve gıdaya temas eden ürünlerin engellenmesi en başta gelenlerdendir. Bunlar AB’nin kontrolünden geçmiş, standart sorunu olmayan ürünlerdir. Güney Kıbrıs Yönetimi’nin bu konuda engelleri vardır.
7 Ocak 2020’de yayımlanan BM Genel Sekreteri’nin Raporu’nda, AB Komisyonu’nun 2018 tarihli Yeşil Hat Tüzüğü Raporu’na da atıf yapılarak, Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında yapılan ticaretin düşük seviyelerde seyrettiği ve engellerin kaldırılması halinde yeşil hat ticaretinin gözle görülür şekilde artırılacağı değerlendirildi.
Psikolojik engeller, canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin kapsam dışı bırakılması ve tüzüğün sadece yerli ürün ile sınırlı tutulması yeşil hat üzerinden yapılan ticaretteki başlıca sorunlardır. Bu sorunların giderilmesi şarttır.
“AB bunu ne kadar kabul edecek?”
Soru: Rum tarafının Yeşil Hat Tüzüğü’nde değişiklik yapma çabası var. Bunların nasıl etkisi olur?
Deniz: Rum Bakanlar Kurulu, 27 Kasım 2019’da Yeşil Hat Tüzüğü’nün Uygulama Kodu’nda bazı değişiklikler öngören bir karar aldı. Yeşil Hat Ticaret Tüzüğü Avrupa Komisyonu tarafından yürürlüğe konulan bir tüzük olduğundan dolayı Uygulama Kodu’nda tüzüğün esasına aykırılık teşkil edecek bir değişiklik yapılması ancak Avrupa Komisyonu’nun onayı ile mümkün olabilir. Ancak kararın üzerinden 2.5 ay geçmesine rağmen hala daha bu değişiklikleri Avrupa Komisyonu’na göndermediler. Yeşil Hat Tüzüğü iki toplumun birbiriyle temasını, kaynaşmasını artırmak için hazırlanmış bir tüzüktür. Rum tarafının, kişilerin sınır geçişlerinde kısıtlamalar uygulamayı öngörmesi gayri insani bir yaklaşımdır. AB bunu ne kadar kabul edecek?
“Doğrudan Ticaret Tüzüğü her zaman bizim gündemimizin başında yer alır”
Soru: Bir türlü uygulamaya geçemeyen Doğrudan Ticaret Tüzüğü konusunda sizin bir çalışmanız var mı?
Deniz: DoğrudanTicaret Tüzüğü’nün, 2004 yılında AB Komisyonu tarafından Kıbrıs Türk Toplumu’nun izolasyonuna son verilmesi ve Kıbrıs Türk ekonomisinin kalkınmasına katkı sağlaması için yapılan önemli bir öneridir. Ancak üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, Kıbrıslı Türklerin AB ile tercihli ve doğrudan ticaret yapabileceği etkili bir enstrümanın hala hayata geçirilmemesi kabul edilemezdir.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün amacına hizmet edecek şekilde kabul edilmesi, Kıbrıs Türk Toplumu’na yönelik AB mali yardımının daha etkin kullanımına hizmet edeceği gibi, 1994 ABAD kararı sonrası AB’ye olan ihracatımızda yaşanan ciddi düşüşü telafi edecek, ayrıca Kıbrıslı Türklerin daha verimli ve daha büyük ölçeklerde, AB standartlarında üretim yapmasına katkı sağlayacak. Tüm bunlar, Kıbrıs Türk toplumunun rekabet edebilirliğinin artmasına, adadaki iki toplum arasındaki ekonomik farklılığın azalmasına, dolayısıyla çözüm perspektifine hizmet edecek. Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm ve AB standartlarına uyum konusunda ortaya koyduğu irade AB’den daha fazla karşılık görmelidir. Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün hayata geçirilmesi bu amaca hizmet edecek önemli adımlardan birisidir.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü her zaman bizim gündemimizin başında yer alır. Rum tarafı bunun hukuki bir sorun olduğunu söyleyerek engellemeye çalışıyor. Ancak Rum Yönetimi’nin veya Yunanistan’ın ticari konularda alınacak herhangi bir kararı veto etme hakkı ortadan kaldırılmıştı. Bu kararlar artık çoğunlukla alınabiliyor. Rum tarafı Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün lağvedilmesini istedi ama girişimlerimiz, baskılarımız sonucu tüzük hala canlıdır ama uygulamaya girmedikçe anlamı da yoktur. Biz her platformda Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün önemini ortaya koyuyoruz.
Brexit fırsat olabilir mi?
Soru: Brexit Kıbrıslı Türkler için bir fırsat olabilir mi?
Deniz: İngiltere’nin AB’den çıkması sonrasında, İngiltere pazarı Kuzey Kıbrıs için bir fırsat olabilir. Biz bu konu üzerinde çalışıyoruz. Bu konuda çok ciddi çalışmalar ortaya koymamız, proaktif olmamız gerekiyor.
Avrupa Adalet Divanı kararı öncesi, 1990’lı yılların başında toplam ihracatımız yıllık ortalama 55-60 milyon dolar arasında değişiyordu. Toplam ihracat içinde, AB ülkelerine yapılan ihracat ise 35-45 milyon dolar arasında seyrediyordu. Özellikle, narenciye, patates ve konfeksiyon ürünleri yoğun bir şekilde ihraç ediliyordu. ABAD kararlarından sonra ise AB ülkelerine ihracatımız, özellikle 2000’li yılllarda 6-20 milyon dolar düzeylerine gerilemişti. Bu karar ile tercihli ticaret rejiminden faydalanılması son bulmuştur. AB ülkelerine ihracatımızda İngiltere’nin önemli bir payı vardı.
“İki toplumu birbirine yakınlaştıracak en kolay ve etkili yol ticaret yapmaktır”
Soru: Kıbrıs Rum Ticaret ve Sanayi Odası ile bir dönem çok yakın ilişkileriniz vardı. Şu anda ilişkiniz nasıl?
Deniz: Bizim Kıbrıs Rum Ticaret ve Sanayi Odası ile temaslarımız düzenli olarak devam etmektedir. KTTO olarak bizim her zaman “İki oda olarak Kıbrıs’ta çözüme ulaşabilme konusunda ciddi sorumluluklarımız vardır. İki toplumu birbirine yakınlaştıracak, insanların üzerindeki korkuları ortadan kaldıracak en kolay ve etkili yol ticaret yapmaktır. Bizim elimizde böyle bir enstürman varken bunu kullanalım” diyoruz. Biz her arenada, her fırsatta talebimizi yeniliyoruz. Yabancı misyonlarla temaslarımızda bizi bir araya getirip, düşüncelerimizi dinlemelerini istiyoruz. En son, geçen hafta BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Spehar iki başkanı yemeğe davet etti, düşüncelerimizi ortaya koyduk. Karşılıklı işbirliği, ortaklıklar yapılması, Taksim sahasına haftada bir ortak pazar kurulması gibi taleplerimizi devamlı yineliyoruz. Sayın Spehar görüşmeyi olumlu buldu, iki başkana 6 aylık bir süre verdi. Spehar ile 6 ay sonra yeniden bir araya geleceğiz ve ne kadar yol aldığımızı anlatacağız. Biz zorlayıcı olmaya devam edeceğiz. BM’nin bu girişimini de olumlu buluyoruz.
“Kamudan kaynaklanan maliyet artışlarıyla ciddi bir mücadele verilmesi kaçınılmazdır”
Soru: 2020’den beklentiniz nedir?
Deniz: KKTC ekonomisi Türkiye’de ve bölgede yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerden oldukça yüksek düzeyde etkilenmekte, dışa bağımlı yapısı kırılganlığını daha da artırmaktadır. 2020 yılı içinde Türkiye’de ve bölgede yaşanacak gelişmeler KKTC ekonomisini olumlu veya olumsuz yönde etkilemeye devam edecektir. Bu kırılganlığı azaltabilmek için kısıtlı kamu kaynaklarını doğru hedeflere yöneltmek ve etkin bir şekilde kullanmak büyük önem taşır.
KKTC ekonomisinde önceliğin hızlı büyüme sağlayacak ekonomik politikaların uygulanmasına verilmesi gerekir. İç talebi sınırlı küçük ekonomilerde dış talebi tetikleyecek ekonomik politikalar geliştirmek her hükümetin üzerinde önemle durması gereken bir unsurdur. Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs’ı çevre pazarlara göre daha ucuz halde tutmak hükümetimizin başlıca görevleri arasında olmalıdır. Özellikle kamudan kaynaklanan maliyet artışlarıyla ciddi bir mücadele verilmesi kaçınılmazdır.
Dış talebi canlı tutmanın en önemli araçlarından biri turizm ve yükseköğretim faaliyetlerinin devamlılığını sağlamaktır. Turizm ve yükseköğretim sektörlerinden elde edilen gelirlerin azalmasını önlemek amacıyla etkin önlemler alınmalı ve kısıtlı kaynaklar etkinlik sağlanabilecek pazarlardan turist akışının devam ettirilmesi için kullanılmalıdır.
2020 yılında KKTC hükümetinden beklentimiz ekonomiyi dış şoklara dayanaklı kılacak makro reformlar ile rekabet gücünü artıracak mikro reformları takvimlendirerek hayata geçirmesidir. Bu reformlar, işletmeler üzerindeki kamusal yüklerin azaltılmasını ve kamu yönetiminin kaynak kullanımının etkinliğini artırmayı hedeflemeli, bu bağlamda kamu hizmetlerinin yürütülmesinde gelişmiş teknolojilerden yararlanılması için e-devlet projesinin tamamlanmasını amaçlamalıdır.
Daha önce de söylediğim gibi, sadece kaynak temin edilmesi bakımından değil, Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik gelişmelerin öngörülebilirliğini artırması bakımından da büyük önem taşıyan üç yıllık 2020-2022 KKTC-TC Mali ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması en erken zamanda imzalanmalı ve yürürlüğe girmelidir.
Ayrıca 2020 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil olmak üzere siyasi sorunlar istikrarı bozacak ve karar altına alınan uygulamaları engelleyecek şekilde ele alınmamalı, siyasi yaşam toplumsal sorunları çözecek davranış şekilleri ile sürdürülmelidir.