Azınlık hükümeti sayesinde KKTC siyaseti maskaralık oldu. Azınlık hükümetini oluşturan UBP-DP-YDP içerisinde gerek milletvekili, gerekse de üst düzey yönetici olan hemen herkes birbirini eleştiriyor, laf çakıyor, birşeyler talep ediyor, olmayınca sağa sola çatıyor.
Azınlık hükümetinin büyük ortağı UBP kurultayını tamamlayamadı. Daha doğrusu Ankara’nın seçtirdiği Ersin Tatar cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturunca çok önceden fiilen biten UBP-HP koalisyonu resmen de bitmiş oldu.
Bu durumda UBP olağanüstü kurultayla yeni başkanını seçmek istedi. Ancak 2 inci tura kalan 2 adayı Ankara beğenmediği için kurultayın 2 inci turunu yaptırmadı. Bunun yerine Ersan Saner’e hükümeti kurma görevi verdirildi.
Böylece daha seçim sürecinde Ankara’ya çağrılarak ilk turdan Ersin Tatarı desteklemek şartıyla seçimden sonra kurulacak hükümette sandalye verileceği sözü alan ve kendi adaylarını bırakarak Ersin beyi destekleyen DP ve YDP ile azınlık hükümeti kurduruldu.
Ardından da Ersan Saner tek aday olarak katıldığı kurultayda başkan ilan edildi. Yani önce başbakan, sonra başkan oldu.
Bu durum UBP tabanında hazmedilemedi. Taşlar yerinden oynadı. Artık her bir milletvekili, parti yöneticisi, ya da eski yöneticiler kendilerini parti örgüt bağlarından ayrı düşünerek istediği gibi konuşmaya ve davranmaya başladı.
Özellikle son birkaç gün içinde milletvekili ve bakanların karşılıklı atışmalarına bakarsanız gelinen noktayı daha iyi anlarsınız.
YDP zaten ilk liderlik yarışında ortadan bölündü. DP ise garip işbirlikleri ve ilişkiler nedeniyle yıkım yaşıyor.
Azınlık hükümeti bu yapısıyla ülke yönetmeyi başkalarına emanet etti. Kendileri sadece koltuklarda ve makam arabalarında oturarak ülke yönettiklerini sanıyorlar.
Halbuki ülke Ankara’dan yönetiliyor. Kararlar Ankara’da alınıyor, bunlara uygulaması kalıyor. Ama bunlar onu da beceremediği ve yüzlerine gözlerine bulaştırdığı için kararların uygulaması da çoğu zaman TC Lefkoşa Büyükelçiliği tarafından yapılıyor.
Siyaseti bu kadar yerlerde sürüklenir hale getirenler eserleriyle övünebilirler. Geçmiş dönemlerde siyasi olgunluklarıyla övünen Kıbrıslı Türklerin geldiği nokta tam da “çoluk, çocuk siyaseti” noktasıdır.
Artık bu ülkede normal bir siyasi yaşamdan bahsetmemiz mümkün değildir.
Azınlık hükümeti kurulurken Ankara özellikle Ekonomi ve Maliye bakanlarını TC kökenli iki isme verdirdi. Bugün bakanlar kurulunda yapılan tartışmaların başında maliye bakanının paranın nereye harcanağı konusunda kendi bakanlar kurulunu değil, elçilikten gelen telkinleri esas aldığı yönündeki tartışmadır.
Örneğin pandemi oteli olarak kullanılan tesislere son 5 aydır hemen hemen hiç ödeme yapılmamıştır. Parasını talep eden otelcilere “para yok, önce memur ve emekli maaşları ödenecek” deniliyor.
Maliye Bakanı Dursun Oğuz’un artık pandemi otellerine para vermek istemediğini, elçilikten bu yönde talimat aldığını bu nedenle sağlık bakanlığının pandemi otellerini kapatacağı ve temaslı ya da pozitif olan hastaların elektronik bileklikle ev karantinasına göndereceği iddia ediliyor.
Sağlık üst kurulunda dün yaşanan sıkıntının ana nedeninin bu yöndeki baskılar nedeniyle olduğu da aynı çevrelerde konuşuluyor.
Azınlık hükümeti bu yapısıyla daha ne kadar ayakta durabilir bilinmez. Ama bilinen kendi istekleriyle çekilmeyecekleridir. Çünkü onlar kendilerini başarılı, hem de çok başarılı görmeye devam ediyorlar.
Ülke yıkım yaşıyor. Kurumlar yıkım yaşıyor. Ekonomik sektörler zaten ykılmak üzeredir. Ama en önemlisi siyaset de artık maskaralığa dönüştü.
Siyaset dünyamıza kazandırdığınız bu yeni ünvanla övünebilirsiniz.