Siyaset Şakademisi

Cenk Mutluyakalı

BAŞLANGIÇ dersleri

a) “Yakalanmadan Nasıl Çalınır?”
b) “Talanın Tarihçesi”
c) “Talimat Nereden Alınır ve İrade Nasıl Teslim Edilir Metotları.”


İKİNCİ BÖLÜM - Yolsuzlukla Mücadele ve Gelişim
a) “Çürük Elma Deposunda Sağlam Elma Arama Teknikleri?”
b) “İhale Verme Usul(süzlük)leri ve Rüşvetin Anatomisi.”
c) “Arka Kapıdan İstihdamın Yol ve Yöntemleri.”
d) “Bir Günde Üniversite Bitirme Kılavuzu”


ARA.
KAHVE VE PASTA MOLASI.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM - Siyaset
a) “Kurultayda Başkan Nasıl Seçilmez?”
b) “Eğilip Bükülme Sanatı ve İtaatin Esasları”
c) “Torpilin Elli Tonu…”
d) “Gelen Ağam Giden Paşam Felsefesi’ne Giriş…”

ARA ÖĞÜN SAATİ – MEYVE SERVİSİ

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – Kıbrıs Sorunu
a) “Çözümsüzlük Çözümdür Vizyonu ve Statükonun İncelikleri”
b) “KKTC’nin Yaşatılması ve Kıbrıs Cumhuriyeti Kimliği Başvuru Koşulları”
c) “Hain Edebiyatı Teorisi.”


KAPANIŞ VE İFTAR YEMEĞİ


Fotoğraf: Uğur Kaptanoğlu – Bağımsız Gazete




Mete Hatay’dan “çürüme”ye dair

Çevre talanından rant kültürüne pek çok yozlaşmayı dijital sanat üzerinden ifade ediyor Mete Hatay. İsyanımızı “dijital art” ile dile getiriyor. Üretiyor yılmadan, yorulmadan… Yaşadığımız hissizleşmeyi, kaybolmayı, yokluğu ve yabancılaşmayı da bulabilirsiniz sergisinde...

Tanklarla camiler arasında sıkışan hayatlarımızı boyuyor, kerhanelerle üniversitelerin nasıl birbirine yaslandığını işaretliyor...

Bir yanda statükoya tapınma halleri, öte yanda uçsuz bucaksız militarizm… “Nereden baksan tutarsızlık” hissini çerçeveler arasına alıyor, parmak uçlarında çoğalan katmanlarla… “Burası Satılıktır” levhaları arasında her gün yeniden ürettiğimiz statükoyu, riyakarlığı, kafa karışıklığını ve samimiyetsizliği ilmek ilmek işliyor.

Dijital sanatta kendi tarzını giderek güçlendiriyor Mete Hatay… Sokak sanatı ya da grafitiden çağrışımlar var eserlerinde… Karikatürize edilmiş objeleri, kimi anlarda yağlı boya bir tablo gibi izliyorsunuz. Desenler dijital dokunuşlarla yaratılmış, fırça değmemiş kağıda…  Yaptığı işe “sanatın multimedya hali” dersek yanlış olmaz sanırım... Mete Hatay’ın tür, biçem, eğilim arayış ya da denemeleri bir yana çıktılarındaki sosyal mesajlar ve toplumsal eleştiriler son derece dikkat çekici…

***

"Tereddüt" isimli serginin açılışına gidememiştim. Rüstem Kitabevi’nde özel bir gece yaşandığını sosyal medyadan gördüm, orada olamadığım için üzüldüm.
Mete Hatay’la yeni haftanın ilk günü buluştuk böylece…
Sergiye yoğun ilgi vardı, özellikle de öğrencilerden…
Bir de sanatçılar tabii…

“Ortaçağda Kıbrıs’ın Kadınları” sergisi ile ses getiren Semra Bayhanlı ile buluştuk, sergide… Mete Hatay’ın tarzına hayranlığını anlatıyordu. Az sonra sanatın kıdemli isimlerinden biri de geldi, Hikmet Uluçam… Lapta'da yarattığı eşsiz güzellikle, Kıbrıs'ın baharını bahçesinde büyüten Hikmet Uluçam…  Bir tasarım ustası olarak Hikmet Uluçam'a soruyorum, Mete Hayat'ın sergisini... Çok etkilendiğini söylüyor, "Kendi kimliğini yaratmış, sanatta deformasyon anlayışını yansıtan önemli bir iş başarıyor."

Biz böyle konuşurken, Birleşmiş Milletler Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Williams Stewart ailesiyle birlikte geliyor sergiye... Rüstem Kitapevi'nin çok kültürlü bir buluşma noktasına dönüşmesi ayrıca sevindirici. Doğrusu, siyasi figürleri, protokolde yer almak dışında, çocuklarıyla birlikte böylesi sanat etkinliklerinde çok fazla görmüyoruz, hem de kendi doğallığında…

***

"Hepimiz zindanlarımızı, cinayetlerimizi, yıkımlarımızı kendi içimizde taşırız" der, Başkaldıran İnsan'da Albert Camus...

Tereddütsüz anlatmış Mete Hatay, kendi içimizdeki zindanları...
---
* [ Mete Hatay 'ın "Tereddüt" sergisi Lefkoşa Rüstem Kitabevi’nde 27 Mart’a kadar izlenebilir. ]
---

  


“İçinde fare pisliği ekmek satan bir fırına ne yapılır?”

“Diploma Mezarlığı”ndaki asıl felaketin geleceğe bıraktığımız miras olduğuna değinmiştim.
Sahte ya da kolay diplomaları alanlar, gün gelecek doktorunuz olacak, sizi ameliyata alacak, düşünsenize?
Evladınızı okutacak; mimarınız, avukatınız, mühendisiniz olacak bu insanlar!
Gıdanızı denetleyecek, dişinizi çekecek, hayatlarınızı planlayacak.

O nedenle “radikal” tedbirlere ihtiyaç var.
“Avrupa Yükseköğretim Alanında Kalite Güvencesi Standartları ve Yönergeleri uygulanmalıdır” deyişim o yüzden…

***

Gazeteci dostum Rasıh Reşat ne güzel örnekledi.
“İçinde fare pisliği ekmek satan bir fırına ne yapılır?
İlgili üniversiteye de derhal bir kayyum heyeti atanmalı, içindeki gerçek öğrenciler süreç içerisinde mezun edilmeli ya da el konulan fonlarla onlara başka üniversitelerde burs verilmeli.  Sonrasında da sahte diploma veren bu üniversitenin kapısına kilit vurulmalıdır.”

***

İradeniz ve cesaretiniz yoksa…
-ki bence yok.-
Geleceği karartmak dışında bir işleviniz olmaz.