Siyasetimizin ihtiyacı: Sağlam taban, sürekli eğitim, yılmadan – yorulmadan çalışma ve ego tedavisi

Serhat İncirli

Omicorn, koronavirüs, Kovid ya da Covid 19’un ya da ismi nasıl söylenirse söylensin, iki senedir bizi “yöneten” salgının faydalı yanları da var...

Mesela bir faydalı yan; “Bol vakit”...

-*-*-

Eskisi kadar gezme yok, eskisi kadar boş vakti “sosyalleşme” işine ayırmak yok...

Ne var?

Daha az kalabalıklarla buluşmak ya da tek başına takılmalar var...

Tek başına takılmanın en önemli birinci faydası “daha çok okumak ve yazmak”; ikinci faydası ise “hafif de olsa” spora daha fazla zaman ayırmak...

Yürümek veya yüzmek gibi...

-*-*-

Öğleye kadar televizyon işim var...

Öğleden sonramı da akşama kadar okumaya ve yazmaya ayırıyorum...

Ve okuduklarım doğrultusunda, siyasi yorum yazmaya çalışıyorum...

Ve tabii ki para kazanıyorum – maaş alıyorum bunlar için...

-*-*-

KKTC’de en son yapılan erken genel seçimleri incelerken, gerek seçim sisteminden, gerekse “kanıksanmış” toplumsal karakterimizden yola çıkıp, bazı notcuklar aldım...

-*-*-

Mesela, “komünizm öldü” diye 1990’dan beri söylenen veya uydurulan “algı operasyonu”, gerçekten komünist disiplini zayıflattı...

Bizim ülkemizde de ister “merkez sol” isterse “daha sol” çizgide olsun bir çok insan, özellikle CTP’nin ağır koalisyon ortağı olduğu dönemlerdeki bazı “ideolojik sapmalar” nedeniyle iyice savruldu...

-*-*-

“Sol taban” ciddi zarar gördü...

Elbette insanlar solcu duygularını yitirmedi ama “sol mesajlar” veren başka oluşumlara kaydı. Yani oy verdi.

-*-*-

Son seçimde ise bu sol tabanın büyük çoğunluğu, eski değerlere tam anlamıyla sahip çıkmak için olmasa da, “bir süreliğine yöneldikleri başka oluşumları” terk edip, CTP’ye geri döndü.

-*-*-

CTP’nin geri dönenleri tutmak için çok kapsamlı kamuoyu araştırmaları yapması, ne istenildiğini iyice belirlemesi, bu istenilenleri barış ve federal çözüm hamuru ile karıştırıp olgunlaştırması şarttır diye düşünmekteyim... 

Bundan sonraki büyük oy kaybını engeller.

-*-*-

Bir notcuk daha...

Seçim sistemi; ya da karma ve tercih sistemleri; bir çok adayı hatta görebildiğim kadarıyla tüm adayları, “bireysel” çalışmaya itti.

Kimisi yüzde 100 bireysel çalıştı, kimisinde bireysel çalışma yüzde 50’ydi... 

Kısacası, “önce partim” diyenler bence 400’de 50’yi zor geçerdi ki bunların tamamına yakını Bağımsızlık Yolu’ndaydı...

-*-*-

Ve bir notcuk daha...

Kişisel çıkar; ideolojik bağlılık ve disiplini bertaraf etti...

Örneğin TDP’de bile kişisel çekişmeler ve egolar; sosyal demokrat yapının önüne geçti.

Çakıcı mı Cemal hoca mı?

Harmancı ne yapacak?

Akıncı boykotçu mu değil mi?

Neden konuşmadı?

O ne dediydi?

O ne yaptıydı?

O suç işlediydi!

O hata yaptıydı!

Bunlara benzer soru veya yorumlar; “sosyal demokrasi işte budur”un çok önüne geçti.

Ve parti, egoların altında kaldı.

-*-*-

Efendim, TKP ile birleşilmeliydi...

Doğru bir yorum değil...

“TKP hiç kurulmamalıydı” bence daha doğrudur...

-*-*-

HP ile ilgili bir not...

HP, ülkedeki en yeni partidir...

Dilediğiniz parti “kararını”, dilediğiniz gibi eleştirebilirsiniz...

“Haklısınız” veya “haksızsınız” demenin çok öncesinde; bence “ideolojik taban sağlamlığı” henüz sağlanamamış olan bu partinin aldığı oy oranı veya üç vekil sayısı, son derece büyük bir başarıdır...

Elbette bakış açısı çok önemli; yüzde 17’den yüzde 7’ye veya 9 sandalyeden 3 sandalyeye gerileme, önemli bir “başarısızlık” gibi görülebilir ama yeni bir parti için “saman alevi” büyümesinin; “saman alevinin sönmesi”yle sonlanması kadar doğal bir şey yoktur.

Önemli olan bundan sonrasıdır.

İdeolojik temel sağlamlığı olacak mı?

Yoksa “popüler bir lider etrafında toplanma” görüntüsü sürecek mi?

Elbette partililer karar verecek.

-*-*-

“Merkez”de bir parti olarak devam edilecekse, bundan böyle temel prensipler ve siyasetler topluma daha iyi anlatılmalıdır...

Ve şunu da söylemeden geçemeyeceğim, HP, DP ve YDP “aynı tabanın oylarını” bölüştü...

-*-*-

UBP mi?

Bir not da UBP’ye ayırdık... 

UBP’de Faiz Sucuoğlu’nun liderliği sağlamlaştı veya belgelendi.

Ama, ne yazık ki hala Ersan Saner’den kalma mahkemenin ne olacağının belirsizliği, şu anda hiç kamuoyu önünde tartışılmasa da, mahkeme, eğer Sucuoğlu’nun o malum olayla bağlantısı olduğuna hükmederse, hem parti hem de ülkedeki her türlü denge anında uçuruma devrilebilirdir.

-*-*-

Kısa kısa bazı notlar daha var...

Ama bir ondan, bir bundan bahsetmek, yazıyı darmadağın edebiliyor...

Etti bile...

-*-*-

Koalisyon çabası var...

Kişisellik o kadar önde ki, en çok tartışılan “sandalye sayısı”...

Nitelikten çok nicelik konuşuluyor...

-*-*-

Çünkü, “bakan olmak istiyorum” egosu; ne yazık ki “bu ülkeye hizmet etmemiz lazım” inancının çok önündedir...

-*-*-

İdeolojik anlamda çalışmalar artırılmalıdır...

Bir sonraki genel seçimde kimlerin aday olacağı daha şimdiden çalışılmalıdır... 

O isimler de çalışmaya başlamalıdır.

Bir ayda seçim kampanyası olmaz...

-*-*-

Yerel seçimlere dört ay kaldı...

Partilerin adayları belli değil...

Gerçi, seçim olup olmayacağı bile net değil...

-*-*-

Küçük küçük son notlar...

Parti adayı belirleme ne kadar gecikirse başarısızlık şansı o kadar yüksektir...

Parti adayı ne kadar geç belirlenirse, o adayın partiye bağlılığı da o kadar zayıftır...

Kendi partisinden aday olan kişileri, rakip parti adayı gibi eleştiren onlarca isim söz konusu...

Bundan sonra, benzerlerinin olmaması için, her partinin tedbir alması kaçınılmazdır...

-*-*-

Yani öyle örnekler var elimde ki; bir çok aday; açık ve de seçik bir şekilde, kendi partisine oy verilmesini engelledi; sadece kendisine oy istedi... 

Bir çok aday biliyorum; kendi partisinden başka adaylar için, bir tek “EOKA B’cidir be bu” demedi!

-*-*-

Kısacası; gerek sistem açısından, gerek parti disiplini açısından son derece güven vermeyen bir yapıyla seçilen 50 kişinin, şu anda içinde olduğumuz inanılmaz batak durumdan bizi çıkarmasını bekliyoruz!

Pek de umutlu değilim!

-*-*-

Haaa ne mi yapmak lazım?

“Doğru siyaset” denen şeyi yapmak lazım...

Sağlam taban, sürekli eğitim, yılmadan – yorulmadan çalışma ve ego tedavisi!

____________________________

Bu fotoğraf 3 Şubat günü Türkiye Cumhurbaşkanlığı tarafından servis edildi... 5 Şubat Cumartesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve First Lady Emine Erdoğan’ın Covid 19 oldukları açıklandı.... Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum... Erdoğan’ın yanında Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky ve eşi Olena Zelenska yer alıyor... Onlar da haliyle temaslı oluyor herhalde... Bu arada Erdoğan’a Kemal Kılıçdaroğlu da “geçmiş olsun” mesajı gönderdi, Erdoğan resmi Twitter hesabından teşekkür etti... Ersin Tatar da Covid 19... O’nu da nikos Anastasiades arayıp geçmiş olsun dileğinde bulundu... Her yönüyle “negatif” ilişkilerin yaşandığı çevremizdeki siyasette, Covid 19’dan dolayı “Pozitif şeyler oldu” anlayacağınız...