Siyasetin derin karanlığı: Türkiye’den gelen  buyruklar, görevliler ve işbirlikçileri!

Serhat İncirli

Siyasetin Doğu veya Batı’sı olmaz…
Siyasetin en başta iki şartı vardır; “kendin için mi?”, “toplum için mi?”

-*-*-

Yani siyaseti kendin için mi yapacaksın yoksa toplum için mi?
Önce buna karar vermek lazım!

-*-*-

Şu anda KKTC siyasetine bir bakar mısınız?
Özellikle de “cumhurbaşkanı ve iktidar koltuklarına”…
Siyaseti sadece kendileri için yaptıkları çok açıktır…

-*-*-

Toplum için değil; koltuk için çalıştıkları o kadar barizdir ki…

-*-*-

Mesela, tümü gayet iyi biliyor ki, Türkiye ile imzaladıkları protokoller tamamen kandırmacadır, idare – i maslahattır. 
Sonucu olmamıştır ve olmayacaktır…

-*-*-

Yine tümü gayet iyi biliyor ki; KKTC adını verdikleri sahtelik, Dünya’da esamesi okunmayan bir yalandır.
Ve yine tümü çok iyi biliyorlar ki, Türkiye’den gönderilen beşinci sınıf memurlara itaat etmedikleri anda, koltuk tehlikededir…

-*-*-

Şu anda KKTC’yi, Türkiye’den buraya gönderilmiş resmi makamlar yanında, ne idüğü belirsiz, bazı makamlara bağlı danışmanlar yönetiyor…
Bakanları onlar belirliyor, alkole zammı bile onlar konuşuyor, onlar ayarlıyor… 
Ve alkole zam yaparken, defalarca yazdım, yazmaya devam edeceğim, kafalarında olan maliyeyi tımar etmek değildir.
Öncelikli hedefleri, kendi kafalarındaki örümcek ağlarını bizim kafalara da yaymaktır…
İkinci hedefleri ise Türkiye’de kendileri gibi düşünen radikal dinci merkezlere “bakın biz ne güzel işler yapıyoruz” mesajı verip, itibar kazanmaktır.

-*-*-

Toplumu düşünen mi?
Arada bir elbette “iktidar” kanadından bazı sesler çıkmaktadır ama yeterli değildir…
Çünkü “bizde ne varsa, sizde de olacaktır” baskısı, çoktan yaşantımızın önemli bir parçası olmuştur.

-*-*-

Bir MHP’li vekil, “Türkiye’de hayat pahalılığı ve enflasyonu görmezden gelemeyiz” demiş…
Partiden kesin ihraç talebiyle disipline verilince de kendisi istifa etmiş.

-*-*-

Şu anda KKTC’nin geldiği nokta burasıdır.
Hatta bundan da kötüsüdür.
UBP’nin genel başkanlığına yüzde 60’lık bir oy oranıyla seçilen, genel seçimde yüzde 40 oy alan Başbakan Faiz Sucuoğlu, biri MHP’li vekil, beş – altı tanesi de yukarıda belirttiğim gibi beşinci dereceden memurun insafına bırakılmış durumdadır.
Bana göre, “dön be doktor kliniğine” noktasındadır.

-*-*-

Bu ülkede yaşadıklarımız, “demokrasi” ya da “eşit egemen devlet” değildir… Bu yaşadıklarımızı, “eşit egemen devlet” olarak görmek, zavallı olmak dahi değildir. 

-*-*-

Siyasette; kendi geleceğini toplumun geleceğine tercih etme alışkanlığı ne yazık ki çok ciddi boyuttadır… 
Ayrıca, mutlaka olması gereken “dürüstlük, hesap verebilirlik ve şeffaflık”, iktidarı oluşturan üç partinin de sınıfta kaldığı derslerdir.

-*-*-

Topluma, seçmene sürekli yalan söylenmektedir.
Doğru olmayan “gaz” verilmektedir.
Şeffaflık, hak getiredir.

-*-*-

Efendim, bir ceket, bir kasketle başbakan oldu Bülent Ecevit…
Çalamaz mıydı?
Yutamaz mıydı?
Yapmadı!
Mal varlığı edinmedi!
Hep anlatılır, çok sevdiği Anadol marka eski bir arabası vardı; onu da çok sevdiği şoförüne hediye etmişti…
Siyasi görüşü, duruşu elbette benim onaylamadığım çok inançla doluydu ama bir ceket ve bir kasketle girdiği siyasetten, bir ceket ve bir kasketle ayrıldı. 
Örnek alınmalı.

-*-*-

Doğusu, Batısı; medenisi ya da cahili yoktur siyasetin… 
Siyasetin, toplum için yapılması; dürüstlüğü, şeffaflığı ve hesap verebilirliği içermesi vardır…

-*-*-

Siyasete “meslek” olarak bakmak değildir önemli olan ki bizde durum budur ve büyük çoğunluk, siyaseti geçim kaynağı hatta zengin olma sahnesi olarak algılamaktadır.
Siyaset, toplumun hizmetçisi olabilmektir.
Ve bu, bizim iktidar görüntümüzde yoktur!
Türkiye’den gelen buyruklar da görevliler de; buradaki gariban işbirlikçiler de; sadece “derin bir karanlık”tır…
Bilmem anlatabildim mi?


Elektrik ve alkoldeki 
zamlar geri alınmalıdır

Elektrikte mevcut fiyatlar kabul edilemez olmanın çok ötesinde “ödenemezdir”…
Ödemeyenin elektriği kesilecek!
Tamam, kesin!
Ödeyemeyen herkesin elektriği olmasın tabii ki!
Buyurun!
Kesin!

-*-*-

“Mart faturalarını ödemeyin, düzenlenecek” dediniz!
Ödemedik!
Şimdi Nisan faturası ile birlikte, “duble kazıklı” mı ödeyeceğiz?
Nasıl?
Öğretir misiniz?

-*-*-

Bu mudur doğru karar almak?
Sizce bu “iyi yönetim şekli” midir?
Yok mudur başka çaresi?
Olmalıdır!
Bir çözüm bulunmalı ve vatandaş, bu büyüklükte bir krizle karşı karşıya bırakılmamalıdır.

-*-*-

“Ama biz Türkiye’ye söz verdik, Anavatanla anlaştık, protokol da imzaladık”…
O zaman, bırakır gidersiniz…
Abiler, kardeşler, ödememek değil niyetimiz; “ödeyememek”ten bahsediyorum!

-*-*-

Restorancılar başta olmak üzere; üreten tüm sektörler, ne kadar tasarruf yaparsa yapsın; durum kritiktir…

-*-*-

Evet, fiyat artışı kaçınılmaz mıdır?
Tamam, anladık ama bunu aylara bölebilmek için formül üretmek; “sokun ulan vatandaşa” tarzı bir yaklaşımdan çok daha doğrudur.

-*-*-

Alkol zammı mı?
Alkol zammı ekonomiyle veya maliyeyle alakalı değildir!
Alkole yapılan zam ya da fon düzenlemesi, faşizmin ta kendisidir!
Türkiye’deki gerici zihniyetin, Kıbrıslı Türkleri cezalandırması mantığından başka hiçbir şey değildir.

-*-*-

Elektrik ve alkoldeki fiyat artışlarını yeniden değerlendirecek misiniz, değerlendirmeyecek misiniz?
“Değerlendirmeyeceğiz” yanıtı; “tümünüz batsın, zerre umurumuzda değildir, yeter ki biz koltukta kalmaya devam edelim ve Anavatanımızdan da aferin alalım”dır!
Yazıklar olsun!


 


Dünyanın en zengin iş insanlarından biri olan Elon Musk, geçen hafta hisse satın aldığı Twitter'ın tamamını 41 milyar dolara satın almayı teklif etmiş… 41 milyar Amerikan Doları… Dünkü kurdan neredeyse tam 600 milyar TL ediyor bu para… Ve KKTC’nin 2022 bütçesinin de neredeyse 50 katı… Yani Elon Musk, Twitter’i satın almak yerine, o paranın dörtte birini bize “hediye” etse, en az 15 yıl idare ederiz… Ama “iyi idare” ederek… Yiyerek, yutarak, alıştığımız şekliyle değil tabii ki! C’mon El!