ADVERTORIAL | SPONSORLU TANITICI YAYIN
Kuzey Kıbrıs Hızlı Tüketim Ürünleri Tedarikçileri Derneği (TUTDER) | Bertan Özberkman
Bu süreçte yardıma muhtaç hanelerin hızla artmakta olduğunu, halkın önemli bir bölümünün yoksulluğa itildiğini ve devletin bu soruna çare bulmaktan uzak olduğunu da gözlemlemiştik.
Pandemi doğal olarak hayatın her alanını olumsuz olarak etkilemiştir. Ekonomik, sosyal, kültürel alanlar durma noktasına gelmiş, çalışan nüfusun çok büyük bir bölümü işinden olmuş, esnaf, küçük işletmeler can çekişir duruma gelmişlerdir. Bütün bunların Pandemi nedeniyle oluştuğunu kabul etsek dahi ortada cevaplanmayı bekleyen bir başka soru durmaktadır: Devleti yönetenlerin yani hükümetin böylesi bir durumda rolü nedir?
Olağanüstü haller olabilir, savaş durumu olabilir, salgın veya afet olabilir. Her şey olabilir. Ancak her ne isterse olsun Devleti yönetenlerin başta gelen görevi her ne koşulda olursa olsun sorunlara çare üretme çabasını ortaya koyduklarına dair halka güven vermeleridir.
Bizse ülkemizde her sabah yeni bir skandala, rezalete, partizanlığa, yandaşa kıyak çekmelere ve yalana, uyanmaktayız.
Kendi sektörümüzle ilgili olarak hükümetin yandaş kayırmacılığı, rekabet yasalarına ters düşerek menfaat sağlama çabaları, ekonomik akla zıt kararları artık bıçağın kemiği de delip geçtiği bir duruma getirmiştir bizleri.
Hükümet edenleri, akla, mantığa, adalete davet taleplerimiz ya yandaş çıkar ilişkilerine ya kurultay bahanelerine ya da doğrudan bilgisizliğe toslamakta, akıl pencereden uçup gitmektedir.
Geriye genel olarak ekonominin, tüketicinin ve devletten teşvik ve fon beklentisi olmayan ekonomik sektörlerin aleyhine kararlar kalmaktadır.
Birkaç işletmenin kar yapabilmesi ve/veya batmaktan kurtarılması ve/veya karına kar katabilmesi için 200.000 kişinin sırtına ek vergiler/fonlar koymak adil değildir.
TUTDER olarak biz bu çarpık ekonomik yapının düzeltilmesi için siyasi düzeyde sayısız girişimlerde bulunduk. Kapalı kapılar ardında çok vaatler duyduk. Ancak düzelen bir şey olmadı.
Bu nedenle halkımızı doğru bilgilendirmenin zamanıdır diyerek kapsamlı bir bilgilendirme kampanyasına başlama kararı aldık. Bugün bu söylediklerim bu bilgilendirme kampanyasına erken bir giriş olarak değerlendirilebilir.
Halkımızı, tüketiciyi sıkılacak limon gibi görenlerin uyguladıkları akıl dışı politikalara birkaç örnek vererek ülkemizin neden bu halde olduğunu anlamamıza yardımcı olmak istiyorum.
Ülkemizdeki pahalılığın nedeni siyasettir, siyasetçilerdir.
Uzun bir süredir, parmak patates veya çips diye bilinen dondurulmuş patates ve bulgurla ilgili hükümetin sürdürmekte olduğu akıl dışı ama yandaş yanlısı; ekonomik mantığa ters ama siyasi çıkar mantığına uygun uygulamaların durdurulması için yürüttüğümüz görüşmeler çıkmaza girerken, şimdi de çöp torbaları üzerinden benzeri bir uygulama sessizce yürürlüğe girmiştir.
Sizden, bizden yani tüketiciden, yani halktan alıp iki kişiye verme politikasının detaylarını özet olarak açıklamaya çalışacağız.
“Yerel Üretime” destek sloganı arkasına saklanmak son dönemdeki “moda” eğilimlilerden biridir. Kulağa hoş gelir çünkü. Ancak şeytan nasıl ayrıntıda gizliyse, hiçbir şey de göründüğü gibi değildir.
Bizler akla mantığa ters gelmeyen ülkemiz koşullarına, doğasına uygun, avantajlı ürünlerini dikkate alan her türlü yerel üretimin yanındayız. Yerel üretim yapan üyelerimiz olduğu gibi yerel ürünlerimizi dağıtan üyelerimiz de vardır.
Ancak bizler ‘yerel üretim’ sloganı arkasına saklanarak birkaç kişinin akıl dışı yatırımlarının halkın cebinden alınacak vergilerle desteklenmesine de şiddetle karşıyız.
Vereceğim örnekler ülkemizin maalesef ürkütücü gerçekleridir.
Örnek 1
Marketlerden satın aldığınız, lokantalarda tükettiğiniz 1 kg parmak patates ithal edebilmemiz için, yerel bir fabrikadan 1 kg parmak patates satın alma zorunluluğumuz vardır.
Çok az tüketilen, lokantaların rağbet etmediği, kızartma için uygun olmayan bir ürünü yerel satıcı bir fabrikadan onun belirlediği fiyattan satın almamız bizlere devlet tarafından konulan bir şarttır.
Bu şartı birebir yerini getirmezsek parmak patates ithal edemeyiz. Onlar bunun adına “yerel üretime destek” diyorlar. Bizler bunun adına yerel vurgun diyoruz.
Bu yöntemle an itibarlıyla üye işletmelerimizin elinde sizin satın almak istemediğiniz, lokantaların kullanmak istemediği binlerce ton patates birikmiştir. Çünkü sizin almak istediğiniz parmak patatesi ülkeye getirebilmemiz için devlet bize bunları satın alma şartını getirmiştir.
Halbuki kullanılamayacak şekilde işlenerek parmak patates haline getirilen bu ürün, yani ülkemizin değerli patatesi, gerek yurt dışı ihracatı teşvik ederek ülkemize gelir, gerekse iç piyasaya sürülerek halkımızın yerel patatese daha ucuza ulaşması sağlanabilirdi. Ancak hükümet edenlerin derdi halka değil yandaşa destek olunca sonuç böylesine absürt politikalar olur.
Şimdi elimizde devlet zoruyla biriken binlerce ton patatesi biz ne yapalım? İşletme gideri diyerek bunun maliyetini ithal ettiğimiz patatese mi ekleyelim? Devleti yönetenler için bu soru önemli değildir. Onlar istediklerini yapmışlar yandaşa kaynak aktarmışlardır. Bunun adı yerel üretime destek değil yandaşa kaynak aktarmadır.
Örnek 2
Ülkemizde tek bir üretici tarafından üretilen ve hükümet politikası olarak devam eden “2 birim ürün ithal izni için 1 birim yerli üretim bulgur” alma şartı ekonomik akla ters olduğu gibi, uygulama hem tekelleşme teşvikidir hem de rekabet yasasına terstir.
Üretici tarafından gerekli yatırımlar yapılmadığı için, yerli üretim bulgur Türkiye bulguruna göre son derece kalitesizdir, bu sebeple halkımız tarafında da tercih edilmemekte olup, market raflarında çıkışı son derece azdır.
Kalitesinin düşük olması ve halkın tercih etmemesinden dolayı, satış ve pazarlamasını üstlenen firmanın özenle yürüttüğü eleme, paketleme, ada genelindeki marketlere dağıtım ve raf tanzimi gibi verdiği tüm hizmetler karşılık bulamamakta, ürün raflardan çok yüksek oranda iade alınmak zorunda kalınmaktadır.
Kalitesiz olmasının yanı sıra, yerli ürünün Türkiye bulguruna göre maliyeti de oldukça yüksektir. Yurtdışından daha kaliteli bir ürünü daha uygun bir fiyata mal ederken, yerli üretim bulguru daha yüksek fiyatlarla alıp ada halkına satmak zorunda kalmaktayız.
Bulgur ithalatında uygulanan %18’lik yüksek fiyat istikrar fonu, 5 seneyi aşkın bir süredir, aslında sürdürülebilir durumda olmayan bulgur fabrikasını desteklemek gerekçesiyle yürürlüktedir. Bu fonun da ekonomik mantığı yoktur ve halen kalitesiz ve yüksek maliyetli bir ürünü desteklemek için yürürlüktedir; kaldırılmalıdır.
Örnek 3
Benzeri bir düzen de çöp poşetlerinde kurulmuştur. 1 Mayıs 2021 tarihinden itibaren ithal edilen çöp torbalarına en az %65 daha fazla ödeyeceksiniz. Sebebi mi? Bir kişinin kendi ürününü daha fazla satabilmesi. Halkın rağbet etmediği, ekonomik akla uygun olmayan bir yatırımın sonucunda ortaya çıkan, bir ürünün sizin cebinizden çıkacak parayla destek görebilmesi için. Bu karar yerel üretime destek olarak sunulsa da gerçekte adı da eşe dosta kaynak sağlama politikasıdır. Geçirilen kararın sonucunda tüketici tercih ettiği ithal çöp poşetlerini %65’e varan zamla alabilecektir.
Neden? Yerel Üretime destek için tüketicinin cebinden ekstra para mı çıkması gerek? 1 işletmenin kar yapabilmesi için 200.000 kişi fazladan ödeme mi yapmalı? Yerel Üretime destek vermek için pahalılık mı yaratılmalı? Bu saçmalıklara artık bir son verme zamanı gelmiştir.
Genel olarak Yerel Üretime destek işletmelerin üretim maliyetlerini düşürecek teşviklerle sağlanmalıdır. Devlet kendi alacağından biraz vazgeçip bu işletmelerin örneğin daha düşük enerji maliyeti ile üretim yapmalarını sağlamalıdır. Bu gibi, özellikle elektriğe bağımlı tesislere elektrik ücretleriyle ilgili teşvikler verin. Maliyetlerini düşürün. Yanlarında istihdam ettikleri KKTC yurttaşlarının Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığımı ödemelerinde yardımcı olun. Üretim maliyetinin en önemli iki girdisi olan emek ve enerjide yardımcı olun yerel üreticilerimize. Size tam destek. Ancak elinizi halkın cebinden çekiniz.
Örnekleri çoğaltmam mümkün esasında. Yasakları, kotaları, fonları konuşmaya başlayınca gazete sayfaları yetmez bu ekonomik akıl dışı uygulamaları aktarmaya. Su örneğin veya ithal peynir veya ithal et/tavuk ürünlerinde veya temizlik ürünlerinde veya kozmetik ürünlerinde vs vs vs.
Halk bizi yönetenlerin hiçbir akla mantığa sığmayan uygulamaları nedeniyle bu ürünleri kimi zaman %100’den fazla ek vergi/fonla satın almaktadır. Bizi yönetenler yerel üretime hiçbir katkısı olmayan bu tip vergi ve fonlarla hayatı sadece pahalılaştırmaktadırlar.
Siyasetin hedefi halkın alım gücünü yükseltmek olmalıdır. Ancak ülkemizde siyasetin hedefi maalesef halkın cebinden alarak bir yanda kendi yanlış siyasetlerini diğer yanda ise yandaş girişimcilerini finanse etmek şeklindedir. Biz bu konuda halkımızı bilgilendirmek için yola çıktık.
Derneğimiz “Birlikte Sorumluyuz” sloganı ile çalışmalarına başlamıştı.
Manifestomuzda çok açık bir şekilde “…ülkemizin mukayeseli avantajları olan iklim, coğrafya ve kültürel birikim koşullarına bağlı olarak sürdürülebilir, rekabet gücü yüksek yerli üretimin desteklenmesini…” hedeflediğimizi belirttik.
Ancak biz hiçbir şekilde “Yerel Üretime Destek” sloganı arkasına saklanarak kurulan rant düzenine karşı da sessiz kalmayacağız. Birlikte Sorumluyuz doğruları da birlikte bulacağız.