Yıllardır, TR’nin “asrın projesi” deyip övündüğü ve Kıbrıslıtürkler’e bu suyun hediye edileceği sözlerinin dahi edildiği mesele, tam da suyun akmaya başlayacağı zamanda TC- KKTC muharebesine dönüşmek üzere.
Diğer taraftan, Türkiye’nin “Suda mülkiyet Hakkı İstemesi” Kıbrıs görüşmelerini berhava edecek özellik taşımaktadır.
İki toplumun “mülkiyet hakları ve kavgalarına” bir de TC’nin mülkiyet hakkı mı eklenecek acaba?
Ayıklayın pirincin taşını! Bu pirinç ayıklanamaz!
New York’ta, Kıbrıs’ta barış için, mülkiyet başta olmak üzere, büyük ülkelerden yardım “talep” edilirken, bu suyun masraflarını, maliyetini kim ödeyecek.??
Türkiye, bu proje için “ ben ödedim, yönetim dahil her şey benimdir” diyor.
KKTC, maçın son uzatma dakikasında bir vole vuruşu yaparak “suyu biz yöneteceğiz” diyor. Karşılığında; “Olmaz, sizin nasıl yönettiğinizi biz biliriz, bu projeyi de mahvedersiniz” deniyor.
Zaten mesele yönetmeyle de sınırlı kalmayacak. Su ile ilgili her şey, TC’nin mülkü haline gelecek.
Bu kavgadan TC tarafının mağlup çıkması beklenmemeli, bu kadar açık ve seçiktir. “Aklınız neredeydi?”, “ödeyin parayı alın projeyi”, hatta daha “aşağılayıcı sözler” söylenebilecek!
Geçmiş protokol ve diğer konularda olduğu gibi, hükümetlerimiz, bakanlarımız, meclisimiz “büyük kurtarıcı güç’e” boyun eğecek. İkna edilecekler. “Unutulur” nasılsa denilecek!
Daha önceki krizleri yönetemeyip “biat” edenler, şimdi mi karşı duracak?
“Hükümet bozulur” korkularına kapılacaklar. “Erken seçim” hezeyanları başlayacak..
“Maaşları ödeyemeyiz” denip halktan anlayış talep edilecek..
KKTC’nin kurulmasına karşı çıkıp ertesi gün “evet oyu “ verilmesi gibi olacak.
UBP ile asla hükümet kurulmaz denip de kuranların durumuna düşülecek.
KKTC siyasetinin ve görevde olan siyasetçilerinin başarısızlık, bilgisizlik, dirayetsizlik özelliklerine “geç intikal etme” problemini de eklemek şart oldu..
Herhangi bir devlet ve toplum yönetiminde başgösteren sorunları ve gelişme olasılıklarını ta başından anlama ve idrak etmekten maalesef yoksundurlar. Bu nedenle sorunları yönetip çözemiyorlar.Yüzlerce örnek verebiliriz.
Dün bir örnek verdi CTP Gençlik örgütü: Aylarca tartışıldıktan sonra, 2 farklı CTP hükümetinin 2 değişik sağlık bakanının ve iki değişik başbakanın onayladığı “Eczane mesafe tüzüğünün” eylem yapan eczacılık öğrencilerinin istekleri doğrultusunda değiştirilmesini destekliyormuş..!!!
Siyasi arenada boy gösterenlerin neredeyse tümünün uzmanlık ve bilgiyi, araştırmayı hiçe sayarak, kendi kendilerini inkar edecek kadar populizim batağına battıklarının, birbirlerinden farkları kalmadığının bir örneği bu.
Su meselesi ve projesinde de “geç intikal” sorunu yaşandı. Bu faaliyet, “canlı ve kanlı” biçimde yıllardır gözlerimizin, gözlerinizin önünde ceryan ediyor. Yıllardır her taraf kazılıyor. TC yetkilileri ne zaman biteceğini, ne zaman açılışının yapacağını duyuruyor. Buna rağmen kavranamıyor ya da ses çıkarmaktan korkuluyor.
Son beş-altı ay önce hükümetin bir kısmı, belediyeler, ilgili meslek örgütleri “suyun yönetimine” talip olduklarını cılız biçimde söylemeye başladılar.
Ancak muhataplarını toplantıya çağırıp konuşamadılar. TC’nin çağrısı ile gittiler. Onlar konuştu. Nihayet bizim taraf da sıkıla sıkıla yönetime talip çıktı..
Alınan yanıt ise şu oldu: “Too late”.......