Anayasa değişikliği konusunda sona yaklaşıldı.
Meclis’teki siyasi partilerin üzerinde uzlaştığı 23 madde ayrı ayrı onaylandı, önerinin bütününe ilişkin oylama ise yarın.
Keşke daha fazla konuda uzlaşı yakalanabilseydi...
Keşke tümden çok daha çağdaş, çok daha demokratik, çok daha özgürlükçü bir Anayasa ile yolumuza devam edebilseydik.
Ama 29 yıldan sonra ilk kez bir değişikliğe imza atılabilmesi de önemliydi.
Pek çok konuda önemli iyileştirmeler var.
Umalım ki bu bir ilk adım olsun...
Umalım ki devamı gelsin...
Çünkü toplumun beklentileri doğrultusunda daha çok uzlaşı aramaya devam etmek de siyasi partilerin ileriye dönük bir diğer önemli sorumluluğu.
Fakat Anayasa değişikliği çalışmaları sırasında yaşadığımız bir deneyim, bence Kıbrıs Türk Toplumu’nun siyasi alışkanlıklarının da yeniden sorgulanmasını gerekli kılıyor.
Bu süreç içerisinde geniş bir kitle iki önemli değişiklik konusu nedeniyle Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne ciddi eleştiriler yöneltti.
Bunlardan ilki, CTP tarafından ‘mevzuat değişikliği için mutlaka gerekli olduğu’ ifade edildiği halde vicdani ret hakkının pakete konmaması, ikincisi ise
Anayasa’daki Geçici 10. Madde’nin kaldırılmasının, CTP’nin vaatleri arasında olmasına rağmen pakette yer almamasıydı.
CTP bu değişiklik önerilerinin pakette yer almamasını, ‘UBP ve DP ile uzlaşıyı sağlayabilmenin yolu’ olarak açıkladı.
Peki ya DP?
Vicdani ret konusu Demokrat Parti’yi bağlayan bir vaat değildi ama ya Geçici 10. Madde’nin kaldırılması?
Geçici 10. Madde’nin kaldırılması, Anayasa değişiklikleri bağlamında hükümet programında yer alan bir vaat.
Ve 6 Eylül 2013 tarihli birleşimde Başbakan Özkan Yorgancıoğlu tarafından okunup 11 Eylül 2013 tarihli birleşimde oyçokluğu ile Meclis’ten güvenoyu alan hükümet programının altında, sadece Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler’in değil, Demokrat Parti Ulusal Güçler’in de imzası var.
Adı üzerinde ‘Hükümet Programı’, CTP’nin değil CTP-DP Koalisyon hükümetinin programıdır.
Yani Geçici 10. Madde’nin kaldırılması, sadece CTP’nin değil, aynı zamanda DP’nin de hem seçmenine hem de topluma verdiği bir sözdür.
O halde ‘bu madde neden pakette yok?’ sorusunu CTP’ye yöneltirken, DP’ye de aynı soruyu sormayı ihmal etmeyelim.
Ve hatta daha da ileri giderek DP’ye, ‘madem ki karşı çıkacaktın, o halde neden hükümet programına koydun?’ diye de soralım.
***
Siyasi partilerin başarı kriterlerinden biri de kuşkusuz iktidar olmaları halinde topluma vadettiklerinin ne kadarını yerine getirip getirmedikleridir.
Bu vaatlerin tescillendiği yerler de parti programları ile hükümet programlarıdır.
Parti programlarına ve hükümet programlarına konulan her unsurun hayata geçirilebilmesi elbette kolay olmadığı gibi, pek çok farklı iç ve dış etkenler nedeniyle partilerin icraatları büyük oranda bu programların gerisinde kalır.
Partiler buna mantıklı ve makul gerekçeler gösterebiliyorsa ne âlâ ama eğer gösteremiyorsa, bunun hesabı hem sandıkta hem de sandık dışında sorulur.
Peki ya bir parti, hükümet programına yazdığı bir vaade, 6 ay sonra hararetle karşı çıkarsa?
O zaman o partiye de sorulması gereken sorular yok mudur?