Vakıflar İdaresi Yönetim Kurulu Başkanı Rauf Ersenal, Vakıflar İdaresi’nin geçmişte amacından saptığını ama artık gerçek misyonuna hizmet ettiğini söyledi
Ödül Aşık ÜLKER
Vakıflar İdaresi Yönetim Kurulu Başkanı Rauf Ersenal, Vakıflar İdaresi’nin geçmişte amacından saptığını ancak mevcut yönetimin herhangi bir siyasi baskıya maruz kalmadığını söyledi.
Vakıflar İdaresi’nin değişen hükümetlerin tavrına göre siyasete alet olmaması için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç oluğunu da söyleyen Ersenal, geçmişte seçim dönemlerinde bağışların iki katına çıktığını gördüklerini belirtti. Ersenal, “Demek ki bütçeler ihtiyacı olmayanlara, siyasal amaçlı kullanıldı. Aslında daha pek çok örnek var. Biz 70 bin TL’lik yardım bütçesini 800 bin TL yaptık ve çok iddialı söylüyorum tek bir suistimal olmadı” dedi.
“Vakıflar İdaresi artık gerçek misyonuna hizmet etmektedir” diyen Ersenal, projeleri ve son bir yılda yapılanlar hakkında bilgi verdi. Ersenal, “Biz yardımlar konusuna insan odaklı bakıyoruz. Halkımız bizi sorgulasın, bizimle işbirliği yapsın, daha güzel hizmetler verelim. Dünyaya ait olan yapıları, emanetleri de geleceğe iyi durumda aktarmak zorundayız. Bu konuda da elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Atalarımızdan bizlere miras kalan malları düşük kiralarla kullanan bazı zenginlerden gerçek değeri talep edilecek ve fakir halka dağıtılacaktır. Bu konuda en ufak bir taviz vermeyeceğiz” diye konuştu.
Siyasetten arındırılma...
• Soru: Öncelikle araziden gelip, bize vakit ayırdığınız için teşekkürler... Vakıflar İdaresi’nin siyasi rant amacıyla kullanıldığı zaman zaman konuşulur. Siz siyasetin Vakıflar İdaresi’nin üzerinden elini çekmesini ve Vakıflar İdaresi’nin özerkleşmesini savunduğunuzu söylemiştiniz. Siz göreve geleli yaklaşık bir yıl oluyor. Bu ne kadar başarılabilindi?
• Ersenal: Aslında biz yönetim olarak şanslı bir yönetimiz. Çünkü göreve atandığım arkadaşlarımla birlikte, herhangi bir siyasi baskıya maruz kalmadık. Bu da bize cesaret veren bir olgudur ve şanstır. Şu andaki yönetim siyasi rant veya baskı peşinde değildir ama bu, bir sonrakilerin olmayacağı anlamına gelmiyor. Bunun istikrarlı, sürekli hale gelmesi için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Bu ülkede bir örnek yaratalım, bir yönetim kurulunun başkanı hükümetin atadığı biri olsun, koalisyonsa koalisyon ortaklarının da bir ataması olsun, mecliste temsil edilen tüm siyasi partilerin, muhalefetin de temsilcileri olsun. Konularında uzman dıştan atamalar da yaparak sorgulanabilir, hesap verebilir ve suistimale fırsat vermeyecek bir yapı oluşturalım. Hep bunu hayal ederim. Bunun örneği Malta’da var ve çok iyi işliyor. Malta’da örneğin iktidara gelen parti bakan atarken bir milletvekilini de müsteşar olarak atıyor. Teknik müdürlüklere dokunulmuyor. Yönetim kurullarında da muhalefetten temsilciler var. Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek yok, bunları örnek almamız lazım. İdeal olan bu anlattığım yapıdır. Bu ülkenin sıkıntıları bunlardır. Yaşadığımız sıkıntılardan bir örnek vermek isterim, geçtiğimiz günlerde bir üniversitenin el değiştirmesi konusunda siyasal bir demeç verildi, aslı astarı olmayan birşey aslında. Ama sonuçta insanların kafasında soru işaretleri beliriyor. Eğer burada muhalefet partisinin temsilcisi olsaydı, çıkıp doğrusunu söyleyecekti. İnsanların şüphelerini bu yöntemle ortadan kaldırabiliriz. Siyasetten arındırılma olayı budur.
“Vakıf sadece aracıdır”
• Soru: Vakıfların yeniden yapılandırılması konusunda başlatılan çalışma ne aşamadadır?
• Ersenal: Vakıfların gerçek misyonuyla ilgili icraatları eskiye göre çok sınırlıydı, bilerek veya bilmeyerek bu duruma gelindi. Adı üstünde vakıf, birileri size malını teslim ediyor, size güveniyor, “fakire bağış yapın, camilerin bakımını yapın, okul yapın, mutsuzsa insanları mutlu edecek işler yapın” diyerek bu mallar vakfa bırakılıyor. 200, 500 yıl önce malını size insanlar bu amaçla vakfediyordu. Günümüzde vakıflar amacından oldukça sapmıştır. Bu mallar halkındır, vakıf sadece aracıdır. Kurallar dışında bu malları başkalarına vermemek gerekir. Bugüne kadar yanlış uygulamalar yapıldı ama önemli olan bundan sonra doğruyu yakalayıp, o yönde adım atmaktır.
DAÜ’nün yeniden yapılanmayla ilgili yapmış olduğu çalışmalar bu felsefeden, idari ve mali zaafiyetlere, kontrol mekanizmasında, personelin mesleksel eksikliklerini giderecek hizmet içi eğitimlerin yapılmasına, envanter çalışmalarından, yazılımlar gibi çağdaş olanaklardan yararlanma, mali olarak güçlendirmeye kadar çok geniş bir yelpazeyi içeren bir çalışmalar zinciridir. Bazıları başladı, örneğin hizmetiçi eğitimler yapılıyor.
“Tek bir suistimal olmadı”
• Soru: Bir sene içinde, geçmişe dönük, “yok artık, bu kadarı da olmaz” dedirten ne gibi olaylarla karşılaştınız? Birkaç örnek verebilir misiniz?
• Ersenal: Yıllar önce 800 dönümlük, içi zeytin, harup ağaçlarıyla dolu bir arazi bir işadamına verilmiş ve yapılan sözleşmede tüm yetkiler kiracıya verilmiş. Şimdi bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Eski idarede 2500 TL kira borcu olan 80 yaşında bir kadın evi tahliye etsin diye mahkemeye verilirken, milyarlarla alacak olan bu tip konuların üstüne gidilmemiş. Biz 80 yaşındaki yaşlı kadının davasını geri çektik, bunların üzerine yürümeye başladık. “Yok artık” dediğimiz bir diğer örnek, tarım amaçlı birine icar edilmiş 200 dönümlük bir arazinin sözleşme bitmeden bir başkasına yatırım amaçlı uzun süreli kiraya verilmesiydi.
Vakıfların bir görevi de bağış yapmaktır. Seçim dönemlerinde bağışların iki katına çıktığını gördük. Demek ki bütçeler ihtiyacı olmayanlara, siyasal amaçlı kullanıldı. Aslında daha pek çok örnek var. Biz 70 bin TL’lik yardım bütçesini 800 bin TL yaptık ve çok iddialı söylüyorum tek bir suistimal olmadı.
“Zırhımız, icraatları halkımızla paylaşmaktır”
• Soru: Basında Yönetim Kurulu üyelerinden bazılarının vakıflara borcu olduğuna dair haberler yer aldı. Araştırdınız mı, bu doğru mudur?
• Ersenal: Öyle bir şey söz konusu değildir. Bunun cevabı daha önce de verildi. Ancak burada şunu ifade etmek istiyorum. Siz olumsuzlukların, yasadışılıkların ve vakıf mallarını rant kapısı olarak görenlerin üzerine gittikçe statükolarının bozulmasından rahatsızlık duyan birtakım kişiler de kendilerince bir savunma mekanizması geliştirecekler ve “en iyi savunma saldırıdır” diyerek hareket edeceklerdir. Yapılmak istenen de budur. Ancak bizlerin bu tür yaklaşımlar karşısında tek bir zırhımız vardır. O da yaptığımız icraatları halkımızla paylaşmaktır. Bundan sonra daha da çok paylaşmaya devam edeceğiz. Burada önemli olan yapılan işlerin halkta yarattığı memnuniyettir. Her gün karşılaştığımız farklı insanların memnuniyetlerini ifade etmeleri, doğru işler yaptığımızın ve doğru yolda olduğumuzun en güzel göstergelerinden birisidir. Elbette yapılan işleri herkesin takdir etmesini beklemiyoruz. Eleştiriler de olacaktır.
İhaleler...
• Soru: Son günlerde ihale konusu gündemde. İki ülkenin başbakanları seviyesinde bir protokol imzalandı ve yapılacak restorasyonların tümünü Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün karşılayacağı açıklandı. İhalelerin Türkiye’de açılacak olması bazı endişelere ve tepkilere neden oldu. Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, Vakıflar İdaresi Yönetim Kurulu’nun Lala Mustafa Paşa ve Selimiye Cami’yle ilgili bir karar üreteceğini söyledi, bu kararı da aldınız. Bundan sonraki restorasyonlarla ilgili ihalelerin Türkiye’de açılmayacağını kesin olarak söyleyebilir misiniz?
• Ersenal: Protokolün içeriği iki hükümet arasında imzalandığı için bağlayıcıdır, biz ona uymakla mükellefiz. Bu protokole göre bizim ihalelerin nerede açılacağına dair karar alma yetkimiz yoktur. İki hükümet uygulanamayacak hususları gözden geçirip, düzeltmeler yapabilir. Önemli ve gözden kaçırılan bir ayrıntı vardır, TC Vakıflar İdaresi’nin Kıbrıs Vakıflar İdaresi’ne yapacağı katkı kurumsal bir katkıdır. Bu katkı kendi bütçe yasaları altında yapılacağı için bu ihaleleri ancak Türkiye’de açabilirler. TC hükümetinin KKTC bütçesine yaptığı bir kaynak aktarımı olsa durum farklı olabilirdi.
Bizden nereden başlamak istediğimize karar vermemiz istendi. Biz de hem 700 yıllık kültürel miras olmaları, hem de gerçekten çok kötü durumda olmaları nedeniyle en acil ve öncelikli olan Selimiye Cami ve Lala Mustafa Paşa Camisi’ne karar verdik. Selimiye Camisi’nin doğu kubbelerinde 5 cm genişliğinde çatlaklar vardır. Bu çok büyük bir tehlikedir. O kemerler düştüğü anda, o yapıyı artık ayağa kaldırmak imkansızdır. Bu binalar gotik mimaridir, malzemesinden mimarisine çok özeldir. Şunu da belirtmek isterim, uzmanların söylediğine göre sadece tespit ve projelendirilme 2-3 yıl sürecek. Bu eserlerin ihale edilmesi, tamirata başlanması 5 yılı bulur. Bu süre ortaya çıkabilecek olumsuzlukları gidermek için yeterlidir. Bu arada başka bir konak, bina da restore edilmeyecek. Bu nedenle bu sürede yasalar revize edilebilir diye düşünüyorum.
• Soru: Bu söyledikleriniz ışığında mevcut yasal düzenlemeler bu ihalelerin burada açılmasına imkan vermiyor...
• Ersenal: Bildiğimiz kadarıyla durum budur. Konuya tersten bakarsak, biz de KKTC Vakıflar İdaresi olarak Ankara’da ihale açamayız. Bizim yasalarımız da buna engeldir. Finansmanın farklı bir şekilde aktarılmasının da yolu bulunabilir, böylelikle bu konu aşılmış olur. Bu da hükümetlerin işidir. Ben bu konuda ümitliyim. Ayrıca belirtmek isterim ki protokol Kıbrıslı müteahhitlerin Türkiyeli bir şirketle konsorsiyum yaparak ihaleye teklif atmasının önünü kapatmıyor.
• Soru: Vakıfların atıl duırumda malları var. Bir sene içinde nasıl bir envanter çalışması yapıldı?
• Ersenal: Göreve geldiğimizde ilk toplantıda envanteri görmek istedik. “Envanter yok, var ama dosya dosyadır” dendi. Yeniden yapılanma içinde bu da başladı. TC Vakıflar İdaresi’nden bu konuda uzmanlar geldi, teknik yardım alıyoruz. Biraz zaman alacak ama vakıfların nerede, ne kadar malı olduğunu, durumunun ne olduğunu, değerinin ne olduğunu toparlayacağız. Bu halka açık bir bilgi olacak.
“Lefkoşa’nın kurtuluşu müzelerden geçer”
• Soru: Çağdaş Sanat Müzesi gündeme geldi. Özellikle Lefkoşa suriçinin terkedilmiş halini aşmak için başka ne gibi projeler var?
• Ersenal: Meclis Başkanı Sayın Sibel Siber’in müze için uygun bir bina arayışı vardı. Lokmacı Barikatı yanında bulunan Baf sokakta sarı taş, üç katlı, bodrumu da olan, 40 odalı otantik bir bina var. Sibel hanıma atıl durumdaki o binayı gösterdik, bazı sanatçılar da geldi. Orası olabilir çünkü Lefkoşa suriçine bir yatırım yapılacak, yıkılmakta olan bir bina kurtarılmış olacak. O sokağa gittiğiniz zaman tabiri caizse içiniz cız eder, böyle bir müze ile o sokaktaki iş alanları değişecek. O sokaktaki cıvıltının sesi Arabahmet’e gidecek. Baf Sokak’tan Ermeni Manastırı’na bir koridor açılmış olacak. Çok yakında Ermeni Manastırı da aktif olarak kullanılır hale getirilecek, detaylarını daha sonra açıklayacağız. Ermeni Manastırı’ndaki hareketlilik Arabahmet bölgesine yansıyacak, doku değişecek. Lefkoşa’nın değişik bölgelerini kanallar açarak birleştirmek istiyoruz. Bu kanallar açılınca Lefkoşa’ya gelen bir turiste bir gün yetmeyecek. Vakıflar İdaresi olarak düşüncemiz budur.
• Soru: Vakıflar İşhanı da Lefkoşa’da atıl durumda olan bir yer. O konuda bir projeniz var mı?
• Ersenal: Orada da DAÜ ile ortak bir çalışma başlattık, fizibilite çalışması yapılıyor. Orayı büyük bir arkeoloji müzesine dönüştürme planımız var. Lefkoşa’nın kurtuluşu müzelerden geçer. Bir yere bir müze yapınca etrafı temizlenir, oraya turist gelir, kahve içer, yemek yer, alışveriş yapar. Beni kimse eleştirmesin, Lefkoşa’da müze yoktur ve olması şarttır, kurtuluşu buna bağlıdır. İş alanlarının açılması, yetenekli insanların üretime yönelmesi, satış yapması, kendi kendilerini kurtarması için mihenk taşı müzelerdir.
• Soru: Lefkoşa için düşünceniz budur, diğer şehirlerle ilgili ne gibi planlarınız var?
• Ersenal: Mağusalı arkadaşlarımız haklı olarak neden hep Lefkoşa’dan bahsettiğimizi sorar. Cevabım şudur, “siz Mağusalılar Mağusa’ya çok iyi baktınız. Mağusa’nın ortaçağ havası korundu ama Lefkoşa gidiyor, yıkılıyor”. Yani bir yerden başlamamız lazımdı, aciliyeti olan Lefkoşa olduğu için Lefkoşa’dan başlıyoruz.
Güney’deki mallar...
• Soru: Güney’deki vakıf mallarının durumu nedir? Kültürel Mirasın Korunması Teknik Komitesi’yle nasıl bir işbirliğiniz var? Güney’deki vakıf mallarının tamiri veya restorasyonuyla ilgili bir çalışmanız var mı?
• Ersenal: Kültürel Mirasın Korunması Teknik Komitesi’nin farklı bir misyonu vardır ve komitede bizden sadece bir temsilci vardır. Eşitlik ilkesine dayalı olarak eğer Güney’de bir cami tamir ediliyorsa, muadili bir kilise de Kuzey’de tamir edilir. Bunu destekliyoruz ama yeterli midir? Değildir ama bunlar önemli adımlardır.
Güney’de çok malımız var. Vakıflar İdaresi olarak iki toplumlu komiteyi bekleyecek tahammülümüz yoktur. Güney’de çok acil, kurtarılması gereken bir camimiz, mescidimiz, Osmanlı eseri varsa, onun ihalesini Kuzey’de açıp onu tamir ettirmenin yolunun arayışı içindeyiz. Bunun yapılması gerekir. Komitenin bütçesi de, hızı da buna yeterli olmayabilir. Bu konuda bir çalışma başlattık. Mühendislerimiz Güney’de bazı çalışmalar, tespitler yapıyorlar.
“Yeni cami projesi yok”
• Soru: Camiler konusu da toplumun bazı kesimlerinde rahatsızlık yaratıyor. Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Benter, Türkiye Diyanet İşleri Başkanı’na yeni camiye ihtiyaç olmadığını söylediğini açıklamıştı. Şu anda devam eden cami inşaatlarını bir kenara bırakırsak artık başka cami yapılmayacağını söylemek mümkün mü?
• Ersenal: Bildiğim kadarıyla yeni proje yoktur. İbrahim Benter Bey’in daha önce de belirttiği gibi prototip camiler bizim tarihsel kültürümüze uygun değildir. Aslında en ideali Osmanlı yani bize atalarımızdan kalan, Kıbrıs’a özgü cami mimarisinin yaşatılması, onların tamir edilmesidir.
“Yardım bütçesi 800 bin TL”
• Soru: Vakıfların gerçek misyonuyla ilgili başka ne gibi çalışmalarınız var?
• Ersenal: Vakıflar İdaresi olarak ihtiyaçlı ve başarılı üniversite öğrencilerine burs veriyoruz. Sosyal Hizmetler Dairesi’nden araştırıyoruz, ebeveynlerin iş durumuna, çocuğun başarı durumuna göre burs veriyoruz. Ancak en ideali bütün lise müdürleri ve muhtarlarla işbirliği yapmaktır. Özel bir başvuru formu üzerinde çalışıyoruz, suistimali en aza indirmeyi amaçlıyoruz. Bazı durumlarda nakit para yardımı yapmak yerine ihtiyaçlarını karşılamayı da tercih edebiliyoruz.
Ben bu göreve geldiğim zaman bu kadar ihtiyaçlı insanımız olduğunu bilmiyordum. Bu insanların çoğu onurlu duruşları nedeniyle müracaat etmiyor, başkaları bize onların durumunu bildiriyor ve yardımcı olmaya çalışıyoruz. 70 bin TL olan yardım bütçemizi 800 bin TL’ye çıkardık, gelecek yıl 1 milyon TL’nin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz.
Bir projemiz de pilot bir bölge seçip, orada açlık sınırında yaşayan, bakıma muhtaç yaşlılara her gün üç öğün yemek dağıtmaktır. Bunun fizibilite çalışmaları yapılıyor. Yemekler pişmiş olarak, araçlarla yaşlıların her gün evine götürülecek. Bu yıl içinde bu projeyi uygulamaya başlamayı hedefliyoruz. Bu proje kapsamında muhtarlarla görüşüp, mahallede güzel yemek yapan fakir bir aileye malzemeyi verip, emeğinin karşılığını da ödeyerek aynı mahallede yaşayan yaşlılara yemek çıkmasını sağlamayı da bir seçenek olarak düşünüyoruz. Böyle bir modelle hem o ihtiyaçlı ailenin bir geliri olmuş olacak, hem de yaşlılara sıcak yemek sağlanmış olacak.
“Taviz vermeyeceğiz”
• Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?
• Ersenal: Vakıflar İdaresi artık gerçek misyonuna hizmet etmektedir. Biz yardımlar konusuna insan odaklı bakıyoruz. Halkımız bizi sorgulasın, bizimle işbirliği yapsın, daha güzel hizmetler verelim. Dünyaya ait olan yapıları, emanetleri de geleceğe iyi durumda aktarmak zorundayız. Bu konuda da elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Atalarımızdan bizlere miras kalan malları düşük kiralarla kullanan bazı zenginlerden gerçek değeri talep edilecek ve fakir halka dağıtılacaktır. Bu konuda en ufak bir taviz vermeyeceğiz.