Siyasi çözümsüzlük “Kıbrıs Türk toplumunun” mezarıdır!

Serhat İncirli

Hiç usanmadan ve hiç de utanmadan çıkıp hep aynı şeyleri söylüyorlar…

Bir önceki törende Fuat Oktay’a yağ çekiyorlardı; şimdi aynı makamda oturan Cevdet Yılmaz’a, aynı sözlerle grasso koyuyorlar!

Bir yığın hamasi laf; bir yığın saçmalama!

Elde hiçbir şey yok!

Ne tanıma var, ne tanınma!

Sadece “yağma var”!

-*-*-

Kutladılar!

Peki neyi?

Sayayım mı neyi kutladıklarını?

-*-*-

Bir kısmını sayıyorum, izninizle!

Bu ülkenin çok değerli patatesi vardı ve 1983 öncesi, hatta üç beş yıl sonrasına kadar çok ciddi bir ihracat ürünümüzdü…

KKTC ile birlikte, dışa satım durdu!

Haaaa, geçtiğim İngiltere’ye veya Avrupa’ya satışını, Türkiye’ye bile bir tek patates satamadık!

-*-*-

Dünya’nın dört bir yanından, Rumlardan kalan ve şimdiki beş yıldızlılara göre “kıçı kırık” sayılacak otellerimize turist geliyordu!

Evet, Türkiye’ye dokunuyordu Kıbrıs Türk Hava Yolları ama İngiltere’den turist taşıyordu!

Batırdık!

Şu anda Türkiye’den kumarcılar, işsizler, hırsızlar, mafya üyeleri; bir de Dünya’nın dört bir yanından illegal kişiler geliyor; bu gelişe “turizm”, gelenlere de “turist” diyor, seviniyoruz!

-*-*-

Narenciyemiz vardı; neredeyse yüzde 80’ini kuruttuk!

1983 sonrası az biraz Asil Nadir aldı, sattı falan ama inanın, sadece portakalı değil; 1983’te kurulan devlet; Asil Nadir gibi bir Dünya devini bile yedi!

-*-*-

Nüfus meselesi!

Türkiye, Kıbrıs’ta, “nüfus” adına gerçek anlamda savaş suçu işlemiştir…

Bunu ben iddia etmiyorum; lütfen Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan’ın “İsrailli yerleşimciler”le ilgili açıklamalarına bakınız!

-*-*-

Kıbrıslı Türk nüfusu katlettik; sadece üç beş yağcı, bir iki yalaka kaldı; onların tamamı da dünkü törenlerdeydi…

Biri konuşuyor, ötekiler alkışlamaya çalışıyordu…

Başını bağlayana da açana da saygım sonsuz ama dün başı bağlı kadınlar olmasaydı, törene katılım, 31 kişiyi geçmeyecekti!

Dua edin Genel Kurmay Başkanı geldi ve ülkedeki tüm subay – astsubay, eşleri ile katılım gösterdi; çünkü izlemeye giden Kıbrıslı yoktu!

-*-*-

Kıbrıslı Türk nüfus yok oldu!

Yerlerine gelen on kat nüfusun kim olduğunu bilmiyoruz; sadece Rumlardan çaldığımız mülkleri şu anda sattığımızı biliyoruz!

O’na da ağlıyoruz ya; gerçekten inanamıyorum!

Kardeşim, elinizdeki mal hırsızlık; utanmadan hırsızlık mal satıyorsunuz da bir tek alıcıların İsrailli olması mı koyuyor size?

-*-*-

1983’ten; hatta 1974’ten bu yana sadece iki hastane yapabildik…

Lefkoşa’ya yaptığımız büyük hastane işlevini yitirdi.

Yeşilyurt’taki hastaneyi, 1920’lerde İngilizler ve Amerikalılar yaptı!

Biz Girne’ye bir tane yapmaya çalışıyoruz, ihale oyunları ve rüşvet söylentilerinden geçilmiyor!

Güzelyurt’a bir hastane inşaatı başlattık, 40 senedir bitiremiyoruz!

-*-*-

Okul mu?

Suat hocam, Meral – Vedat Ertüngül’ler, Sanver’ler, Tosunoğlu’ları, dışında devlete okul yapan yok!

Devlet üç beş tane yaptı sadece; geriye kalanların neredeyse tamamını ya İngiliz ya Rum yaptı!

Şu anda okullar yıkılıyor, yerlerine çamurun içine prefabrik sınıf koymaya çalışıyoruz ve buna başarı diyoruz!

Ama Külliye inşaatı tam gaz maşallah!

Tam gösteriş merakı!

-*-*-

1983 sonrası su ve elektrik, yönetemediğimiz; yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız en ciddi başarısızlığımız!

-*-*-

Spor ve gençlerimiz mi demiştiniz?

Bu alanda Dünya’dan tamamen izole olmamızın tek – biricik sorumlusu 1983 15 Kasım’ında ilan ettiğiniz Psefto devletinizdir!

-*-*-

1983’ten sonra bu ülkede aile içi şiddet, çocuk istismarı, uyuşturucu kullanımı, sadece kumara bağlı turizm, rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlük dışında hiçbir şey artmamıştır!

Ha bir de “nüfus!”…

-*-*-

“İç ve dış siyaset çökmüştür” dersek, yanlış olur!

İçte ve dışta siyaset yoktur!

Sadece süslü cümlelerle, deli deli bağırarak hamaset vardır!

-*-*-

15 Kasım 1983, Kıbrıs Türk toplumu tarihinde en acı günlerden biridir…

Çünkü bu tarihten itibaren, bu toplumun tükeniş hızında ciddi bir artış başlamıştır…

“Devleti kurduk, yaşatacağız, tanıtacağız” diye bağırmak, sadece ve sadece siyasi çözümsüzlüğü azdırmaya yarar…

Siyasi çözümsüzlük de, “Kıbrıs Türk toplumunun” mezarıdır!


Komutana soru!

Bilmiyorum hala burada mı ama gördüğüm kadarıyla TC Genel Kurmay Başkanı dün KKTC’deydi…

Şansım olsa kendilerine bir soru sormak isterdim…

Öyle bir şansım olmadığı için, buradan soruyorum…

-*-*-

Komutanım; askerlik yapmak bir vatan borcudur…

Bize, zamanında öyle öğrettiler…

Üniversiteyi bitirdim, 10 gün sonra askere gittim…

Yedek Subay Teğmen rütbesi ile terhis oldum…

İki yıl bu görevi yaptım…

Hayatımın en güzel arkadaşlarını biriktirdim ve yaptığım işten hayata dair çok şey öğrendim…

-*-*-

Haaa, araya bir bilgi ekleyeyim; Kıbrıs sorununun federal temelde çözülmesi, Ada’nın federal bir yapı altında yeniden birleşmesi; Kıbrıs Adası üzerinde yaşam süren herkesle birlikte, barış içinde yaşamayı istediğimden dolayı, genelde size yalakalık edenler tarafından “hain” olarak kabul edilmekteyim!

-*-*-

Bana hain diyenlerden biri Ersin Tatar!

-*-*-

Komutanım; Ersin Tatar bir asker kaçağıdır!

Korktuğu için askere gitmemiş, bunun karşılığında “parasını ödemiş” biridir!

-*-*-

O kişinin “bir milliyetçi” diye kabul görmesi, tarafınızdan veya maiyetinizdeki tüm askerler tarafından elinin sıkılması, şahsım adına “kınanması gereken” bir ayıptır!

Sizi de kınıyorum komutanım!

-*-*-

Bu arada sorum şudur komutanım; “Bugün, vicdani redçi bir arkadaşımız, yani askerlik yapmayı vicdanen reddeden biri tarafınızca mahkemeye çıkarılıyor… Acaba, bu gencimizin parası olsaydı ve Türklüğün en değerli gururu olan askerlik yapmayı o parayla satın alsaydı (Ersin Bey gibi), durumu farklı mı olacaktı?”

Soruyu daha net bir şekle sokmak isterim; “askerlik onurlu bir vatan göreviyse, o görevi vicdanen reddetmeyi suç; parayla satın almayı ise milliyetçi kahramanlık mı saymaktasınız?”

Arzederim!

-*-*-

Not: Bedelli askerliğe asla karşı değilim… Tıpkı vicdani redde karşı olmadığım gibi… Derdim, “askerliğin parayla satın alınamayacak büyüklükte bir onur olduğunu iddia edenlerin, vicdanen reddi reddetmesidir…” Ve derdim, “kafamıza bir numaralı Türk milliyetçisi kesilen yalakaların, utanmadan askerliği parayla satın almasıdır ya da askerliği parayla satın alanların, çekinmeden Türk milliyetçiliği yapmasıdır…”

Tekrar arzederim!


Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin Londra’daki Dayanışma Derneği’nde ve çeşitli ilerici örgütlerdeki çalışmalarında tanıdım Cemal Arkut’u…

Çok çalışkan bir büyüğümüz, değerli bir ağabeyimizdi…

Mükemmel bir eşti…

Muhteşem bir babaydı…

Sağlam bir ilericiydi ve yıkılmaz bir partiliydi…

O’nu, çok zamansız bir ölüm aramızdan almış olabilir ama sevgisi ve anıları hep bizimle yaşayacaktır…