Ülkemizde son zamanlarda siyasi partilere olan güven giderek azaldı. Elbette bunun sorumluluğu en başta siyasi parti yöneticilerinin, vekillerinin ve hükümet üyelerinindir.
Ama bunu siyasi partilerden kaçış olarak görmek, hatta daha da ileri giderek “siyasi partilerin ömrü bitti, bundan sonra halkın ilgisi bağımsızlaradır” demek siyaseti bilmemektir.
Siyaset siyasi kurumlar aracılığıyla yapılır. Bu kurumların en başında da siyasi partiler vardır. Siyasi partiler aslında siyasi örgütlerdir. Ülkenin siyasi yapılanmasında söz sahibi olmak ve bu sayede insanların yaşamını kolaylaştırmak, bu yönde gelişme sağlamak için bireylerin siyasi örgütlerde örgütlenmeleri esastır.
Siyasi parti; aynı dünya görüşünü benimseyen, ülke ve dünya sorunlarına aynı felesefeden yaklaşan, sorunların çözüm yollarını bulmada ortak görüşler üretebilen, ortak değerleri olan gönüllü insanların birliğidir.
Bu durumda bireyler kendi başlarına siyaset yapamzlar mı?
Elbette yapabilirler. Ama kendileri için yapabilirler. Çünkü birşeyleri değiştirmek için siyasi güç gerekir. Bunu da size halk verir. Halkın size güç verebilmesi için de örgütlü çalışma yapmanız gerekir.
Yoksa bir seçimde bağımsız aday olarak halkın karşısına çıkarak başarı sağlamanız çok zordur. Bu küçük belediye seçimlerinde olabilir. O da mutlaka geniş bir aile, eş, dost desteği gerektirir. Ayrıca o beldedeki siyasi parti adaylarının durumu da önemlidir.
Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bu seçimde şu ana kadar açıklanan 2 tane siyasi parti adayı var. Biri CTP-BG adayı Sibel Siber, öteki de KSP adayı Mustafa Onurer. Öteki adaylar bağımsız olduklarını ilan ettiler. Eroğlu UBP ve DP-UG’nin desteğini aldı. Akıncı TDP ve BKP’nin desteğini aldı. Özersay ve bağımsız aday olacağını açıklayan Arif salih Kırdağ ise henüz herhangi bir siyasi parti desteği almadı.
Bu şartlarda Özersay ve Kırdağ dışındaki adayların bağımsız olduklarını söyleyemeyiz. Kaldı ki Özersay da kendi kurduğu ama henüz partileşememiş olan Toparlanıyoruz Hareketi’nin desteğini aldı.
Yani siyasi partilerden ne kadar kaçılırsa kaçılsın sonuçta dönüp dolaşıp aynı yere geliniyor. Çünkü siyaset siyasi örgütler aracılığıyla yapılır. Bu seçimlerde de sonucu siyasi partilerin gücü belirleyecektir. Ülke çapında en örgütlü partiler olan CTP-BG adayı ile UBP ile DP-UG’nin adayı en güçlü adaylar olarak öne çıkıyor.
Yakın geçmişte CTP-BG içinde yaşanan kimi sorunlar ve özellikle yerel seçim sürecinde ortaya çıkan olumsuzluklar bu partinin adayının şansını azalttığı yönünde dedikodular üretilmesine neden oluyor. Hem Eroğlu ve çevresi, hem de öteki adaylar ısrarla bunun üzerine gidiyorlar.
Çünkü onlar CTP-BG içinde yaşanacak kimi çatlakların neler getireceğini bilşiyorlar. Israrla bu konunun gündemde tutulmasının ana nedeni budur. Elbette buna en güzel yanıtı verecek olan yine CTP-BG yöneticileri, kadroları, üyeleri ve sempatizanlarıdır.
Bu aynı zamanda siyasi partilere olan güvensizliği de güvene dönüştürcek temel argüman olacaktır. Unutmayalım siyaset siyasi partiler aracılığıyla yapılır.
Siyasi partiler demokrasilerde olmazsa olmazdır. Dünya’da siyasi partilerin yasaklandığı bütün ülkelerde diktatörlükler hakim güçtü. Diktatörlükler yıkıldıktan sonra ilk açılan kurumlar da diğer örgütlenmeler ama illa da siyasi partiler olur.
Bu nedenle hem siyasi partilerin kendi içlerinden, hem de dışarıdan bu kurumlarımızı daha fazla yıpratmamak için ne olur biraz daha fazla özen gösterelim. Özellikle de bu kurumlarımızı temsil yetkisine haiz olanlar lütfen iki kat dikkat göstersinler.