CTP kurultayındaki başkanlık yarışının temel güdüsünü titizlikle düşündüm.
Kurultayda ve sonrasında yapılan konuşmaları takip etmeye çalıştım.
Partideki yarışmanın, yaratılan imaj gibi, ideolojik farklılıktan kaynaklanmadığı söylenebilir. Sanıyorum sorun “iktidar kavgası”dır. Bu nedenle, ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, buram buram kişisel çekişme ve duygusallık kokmaktadır.
Bu tesbit, parti içinde değişik zamanlarda gelişen farklı ittifak gruplarında, partililerin yer değiştirmesinden belli olmaktadır.
Partililer ve delegelerin ikiye bölünmüş şekilde fikirsel ayrılıkları olduğu izlenimi yaratılmaya çalışıldı. Asım bey ve destekleyicileri “sosyalist” Özkan bey ve destekleyicileri ise “liberal” görüşlere sahipmiş gibi gösterildi.
CTP’lileri coşturacak yegane şey, “eski kimlik”lerinin heyecanlı konuşmalarla vurgulanmasıdır. Halbuki köprülerin altından çok sular akmıştır. 30-40 yıl içindeki değişim, partilerin yanısıra üyelerin de yaşamını değişmiştir. O dönemlerde Viski içenlere, Mersedes kullananlara, villa sahibi olan kişilere duyulan tepkinin yerinde yeller esmektedir. “Sermaye”yi temsil eden kişilerle olan uzay uzaklığı, 10 yıla yakındır normalleşmiş ve ilişkiler geliştirilmiştir. Bugünün koşullarında, kişilerin ve partilerin doğal değişimini unutup “sosyalizim”e sarılmak inandırıcı olmamaktadır. Ayrıca BG formülü ile daha merkeze açılmak bu partinin geliştirdiği bir formül değil midir?
CTP’nin hazırladığı Siyasal Partiler yasası değişiklik önerisinde her bölgeden çıkacak milletvekili sayısının %33 ‘ü kontenjan adaylarına verilmek istenmektedir. Bugün bile, partiye üye olmayan milletvekilleri vardır. O insanlardan ve gelecekteki kontenjan adaylarından sosyalist olmaları mı istenecektir?
Eğer eski CTP devam ediyor olsaydı, Özkan Yorgancıoğlu CTP’nin daha sosyalist olduğu dönemlerde, Asım bey’den çok önce çalışmış, ilçe başkanlığı, Talat’tan boşalan Lefkoşa milletvekilliğine tek aday olarak gösterilip seçilmiş, bakanlık ve parti başkanlığı yapmıştır. Yani bugün Asım beyi destekleyen partinin kök ve ağır topları daha önce Özkan beyi desteklemiştir.
İlk çatışma, 28 Temmuz genel seçiminde ortaya çıkan tablo ile başlamıştır. Sonra oluşturulan bakanlar kurulu partide etkili olan ve görev bekleyip alamayanların duygusal tepkisi ile katmerlenmiştir. Bu insanlar kendilerini dışlanmış ve kucak açılmamış, terk edilmiş olarak görmüşlerdir. Halbuki siyasette bu gibi gelişmeler normaldir ve bir başbakanın kendi bakanlar kurulunu seçme hakkı olmalıdır. Diğer yandan, bakanların da kendi çalışma arkadaşlarını seçebilmesi doğal haklarıdır.
Bir zamanlar CTP bakanları için gazetelerde yapılan eleştirilere karşılık Asım bey, “Birey önemli değil esas olan partidir” demişti.
Üstelik bu partide 40 yıllık süreç içinde sudan nedenlerle ne kadar insan harcandığı, dışlandığı, partiden atıldığı bilinmiyor mu?
Kurultayda yapılan konuşmalar parti içindeki sorunlarla kısıtlı kalmamalı, farklılıklar halka verilmesi geleken hizmetle ve siyasal görüşle dile getirilmeliydi. CTP’nin tek başına hükümet kurmadığı akıllardan uzak tutulmamalıydı.
Sonuçta parti yönetimine gelmek için uğraşanlar, seçim zamanında halktan oy isteyecektir. Bu kurultaydaki tavırlar ileride seçmen tarafından değerlendirilecektir.
Parti başkanının kucaklayıcı olmaması halkı zerre kadar ilgilendirmemektedir.
Halkın beklentisi, ülkedeki çöküntüyü ve çalışanlar arasındaki gelir ve maaş uçurumunun, sosyal adaletsizliğin giderilmesidir. Pahalılığın nasıl önüne geçileceğidir.
Bence partideki kucaklaşma bu konulara yoğunlaşarak sağlanmalıdır. Fikir ayrılıkları politika ve uygulamalar üzerinden yapılsa daha inandırıcı olur. Böyle bir çalışma içine girenler, gün gelir partililer ve seçmen tarafından ödüllendirir.
Siyasi partilerde duygusal heyecanlardan ve kişisel çekişmelerden uzaklaşılmalıdır.