Siyasi Partilerimiz 20.Yüzyıl’da Kaldı

Fatma Azgın

Siyasi partilerdeki, ayrılmalar, kavgalar, partiden değiştirmeler, parti kapatıp kurmalar, üyelikten ayrılmalar konusunda yapılan yorumların çoğunda temel nedenlere değinilmiyor. Konuşulanlar, parti içindeki kavgalar, kişisel hırslar, intikam alma şeklinde oluyor. Tabii bu tarz söylem ve davranışlar içine girenler de 20.yüzyıl partilerini kıstas alarak değerlendirme yapıyorlar.  

Yazının sonunu beklemeden söyliyeyim; Çağ değişti..21.yüzyıl, bilgi-teknoloji çağı olarak açıklandı. Ama buraların haberi yok..Kıbrıs’ta çağın getirilerinin bir kısmı bireysel olarak kullanılsa da, kurumlar ve gruplar bu çağdan toplumsal yeniliklerden habersiz gibi davranıyor.

Örneğin bireysel özgürlükler, bilgi edinme ve yayma, birey olmanın tadına varma, özgürlük açılımı, teknolojiden yararlanma, insanlarımız tarafından kabul görüp  kullanılırken, kamu örgütleri, siyasal partiler, dernekler vs. “sanayi medeniyeti” hatta “tarım medeniyeti” üzerine inşa edilen bir düzen içinde kalırsa, partiler içinde yaşanan kargaşalıkların nedeni tam olarak izah edilemez. Aslında yaşananlar, bireyin ve toplumun yeni çağa uyumsuz halde olduğunu izah eder.

1990’lardan beri 3.dalga medeniyetinin başladığını ve bireylerin, toplumun ve örgütlerin değişerek çağa uygun sosyal örgütlenmeye gitmelerinin kaçınılmaz olduğunu aktarmaya çalışırım..  

----------------------------------

Ünlü gelecek bilimci Alvin Toffler 1980’de yayınladığı “Üçüncü Dalga" kitabında, insanlığın bireysel ve kurumsal olarak 21. yüzyıl’da sosyal-ekonomik ve teknolojik olarak “Üçüncü dalga” veya “Bilgi çağı” diye adlandırdığı yeni bir uygarlığa geçeceğini anlatmıştı.

İnsanlık tarihinin başlangıcında tarıma dayalı toplumlar ortaya çıktı. Bu üretim biçimi, yeni bir toplum yarattı. Sosyal ve ekonomik ilişkiler, yaşam biçimi, aileler, ve tüm toplumsal kurumlar tarım kültürü ile “Birinci Dalga” denen Tarım medeniyeti”ni oluşturdu.

Toffler’e göre “İkici Dalga” 1600’lerden başlayarak 1900’lerin ortasında şekillen  sanayi devrimi sonrası oluşan “Sanayi toplumu”dur. Fabrikaların kurulması, üretimden eğitime, kadar tüm sosyal yapıyı değiştirdi. Çekirdek aile modeli oluştu. Kurum olarak şirketler ön plana çıkmıştır. Her şey kitlesel hale gelmiş, merkeziyetçilik standartlaşma ve bürokrasi kurulmuştur. Bu yeni toplum modeli sanayiye dayalı “2. medeniyetin” gelişini müjdelemiştir.

Şu anda içinde bulunduğumuz medeniyet “Üçüncü Dalga” veya “Bilgi Çağı” olarak isimlendirilmiştir. Bu süreç 1950’lerde başlamış ve dalga dalga iletişim ve teknoloji sayesinde dünyaya yayılmıştır. Artık fabrika sahipleri değil bilgi ve teknoloji üreten kişiler zenginlik yaratmaya başlamıştır.
Sanayi sonrası toplumlar değişime açık, esnek örgütlenmeyi tercih eden, bireysel ve ucuz üretime dayanan yeni iş alanlarına açılmıştır.
Üretici ve tüketici teknoloji sayesinde birleşmiş ve “Üretekiciler” doğmuştur. Internet, cep telefonları, bilgisayarlar, ATM’ler insanların öğrenme ve kendi işlerini görmesini kolaylaştırmıştır. Aile yapısı değişmiş, feminizm dalgası yükselmiş, ofissiz ve uzaktan çalışma çalışma şartlerı ortaya çıkmıştır.

 ***

3. dalga uygarlığı yaşam biçimimizi, kültürümüzü ve kurumlarımızı yavaşda olsa değiştirecektir. Toffler kitabında siyasal partilerin de değişeceğini, esnek örgütlenme ile belli konularda uzmanlaşacağını belirtmişti. Bir parti çevrecilik, diğeri ekonomi, başkası cins eşitliği, v.s. Yurttaşların evinde, bilgisayar aracılığıyla ilgilendikleri konudaki uzman parti ve kişilere oy vereceğini söylemişti. Henüz çevrecilik dışında siyasi bir örgütlenme olmadı veya dikkati çekecek biçimde olmadı.
Ülkemizdeki siyasi partiler, hem merkeziyetçi örgütlenme şekli ile devam ediyor, hem de her konuda uzman görünmek gibi 1.ve 2.dalga medeniyetine sıkı sıkıya bağlı görünüyor.
Resmi ve sivil kurumlarımız, yeni teknolojiye ağır aksak ayak uydurmaya çalışıyor ancak bunun için bilgi ve altyapı yeterli değil.
Örgütlerimiz gelenekçiliği sürdürürken, bireysel yaşamda teknoloji çağına ayak uydurma gibi ikilemler son bulmuyor.

Siyasi partilerimiz, iç sorun gibi görülen çatışmacı ortamların sona ermesi için yeni dalga medeniyetini kavrayıp uygulamaya çalışmalıdır. Gönüllülük esasına göre, esnek, konuları farklı çalışma grupları oluşturulmalı öyle PM, MYK gibi geleneksel kurumlardan çıkma yolu aramalıdır. İdeolojilerin artık bir bilgi unsuru olarak dağarcıklarda kalacağı tanımlarına katılırım. Onu yeni topluma nasıl aktarılacağıdır önemli olan.

Bu çağ bireylerin tek başına bilgi ve teknolojiye ulaşma çağıdır. Bu da bireye özgürlük sağlamaktadır. Yönetim ve örgütlenmeler ideolojik modeller üzerine değil “değerler” üzerine kurulmalıdır. Bu yapılmadıkça eski çağın hastalıklarından kurtulmak mümkün değildir.

Unutmayalım ki, her medeniyet değişiminde toplumlarda çalkantı olur..Çare, sorunu anlamak ve neler yapılacağını düşünmek, uygulamaktır.