Kamuda mesai saatlerinde hükümetin aldığı karar tartışma yarattı. Kamuda örgütlü sendikalar değişikliği ‘AKP’nin dayatması olarak nitelendirdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner ile mesai saatlerindeki değişikliği, nedenlerini ve eleştirileri konuştuk: 'Ek mesai ödemelerinde ciddi tasarruf olacak'
Fayka Arseven Kişi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner, mesai saatlerindeki değişiklik ile ek mesai ödemelerinde ciddi bir tasarrufun olacağını vurgulayarak, “Çalışma saati yine 8 saat olacak hatta haftada 40 saatten 39 saatte inecek” dedi.
Tek mesai sistemine geçişi doğru bulmadığını ancak dönemin Bakanlar Kurulu’nun üyesi olarak olumlu oy verdiğini ve oybirliği ile kararın geçtiğini anımsatan Saner, “Çalışma Bakanı oldum, mesai saatleri değişecek dedim, saklamadım, konuşa konuşa bunu yaptık” ifadesinde bulundu.
Sendikaların eleştirilerine de yanıt veren Saner, “Klişeleşmiş laflarla çok uğraşmayı seven biri değilim. Özel sektörden gelen biriyim. Özel sektöründe bu ülkede yaşayabilmesi için bir takım kolaylıkların da onlara sağlanması gerekir. Yani hep kendi açımızdan düşünmemiz gerekir” vurgusunda bulundu.
“Değiştirilecek mesai sistemi ile devletin mesai konusunda ciddi bir açığı giderilecek. En önemli şey devletin, ek mesai ödemelerinde ciddi bir tasarrufu olacaktır.”
- Daha önce tek mesai kararı alındı şimdi yine kamudaki mesai saatlerinde değişiklik söz konusu. Tek mesai sistemine geçerken murat edilen ne idi, şimdi ne murat ediliyor?
- Ersan SANER: Daha önce tek mesaiye geçtiğimizde murat edilen, hem biz hem diğer partiler seçimlerde tek mesaiye geçilmesi konusunda söz verdi. Bütün partiler bu kervana uyduydu o dönemlerde… Bizlerin de onu düşünerek yani mesai saatlerini uydurmak açısından öyle bir kararımız olmuştu. Ben o dönem Bakanlar Kurulu’nun bir üyesiydim. Her ne kadar o zaman da ben özel sektörde geldiğim için bunu çok doğru bulmasam da Bakanlar Kurulu’ndan oybirliği ile geçmiş bir karardır. Ancak şu an baktığımızda günlük işlere ve devletin yapılanmasına üç buçukta mesai bittiği zaman birçok sorun ile karşılaşılıyor. Ek mesai yükü devlette artıyor. Birde özel sektörde işler saat 5’te bitiyor ama devlet daireleri üç buçukta kapandığından özel sektörde iş yapmak isteyen vatandaşlarımız sıkıntıları oluşuyor. Bu konuda özellikle Ticaret Odası’nın, Genç İş Adamları Derneği’nin, esnafın hükümetten çok ciddi talepleri vardı. Keza hem bizim hem CTP’nin imzalamış olduğu 2016-2018 Protokolü’nde de bu öngörülmüştür. Yani bu sıkıntı dün ortaya çıktı, dün bunlar öngörüldüydü, bugün onlar öngörülmedi diye bir şey yok. 2013’ten beri bu sıkıntılar yaşanıyor. Bu düzenlemenin tekrar yapılacağını ben Çalışma Bakanı olarak 3 ay önce söylemiştim. Bu geçiş döneminde saatlerini düzenlerken, Şubat ayı sonu Mart ayı başı itibarıyla da çalışma saatlerimiz değişecek demiştim ve hatta konu yine gündem olmuştu. Bundan bir ay önce yine aynı soru soruldu ‘neyse hükümetin kararı Mart ayı başında bu saatler değişecek’ dedim. Nitekim konuşa konuşa saklayarak değil, söyleyerek bu yapılmıştır.
- Verim konusunda bir fark olacak mı? Bu konuda değerlendirme, çalışma, bilimsel bir veri ortaya konuldu mu?
- Ersan SANER: Bunun bilimsel açıdan değerlendirilmesi çok net yapılmıştır. Uygun olarak da bu çalışma sisteminin böyle olması gerektiği… Düşünün devletin bankalarından biriyle çalışıyorsunuz. Yurtdışında iş yapan işadamları sizi niye tercih etsin ki? Bir başka bankada 5’e kadar yatırım yapabilirken burada yapamayacak. Bunlar hep dezavantaj… Tabi ki dezavantaj ve avantajları ortaya konuluğunda, bu gibi dezavantajlar ortaya çıktığında, bunların giderilmesi açısından mesai saatleri yeniden dizayn edilmiştir. Burada sonuçta yine herkes 8 saat çalışacak. Çalışma saati 9’a çıkmamıştır yani… Hatta haftada 40 saatten 39 saatte inmiştir.
“Sonuçta yine herkes 8 saat çalışacak. Çalışma saati 9’a çıkmamıştır yani… Hatta haftada 40 saatten 39 saatte inmiştir. Biz çalışma saatini artırmadık bunu vurguluyorum. Artı çalışan yeni sistemle daha insancıl şartlarda çalışılacak.”
- Cuma günü neden saat 16’da çalışma saatinin bitmesi öngörüldü?
- Ersan SANER: Daha erken ayrılsın ayrılacak olanlar tatile diye. Yani çalışma saatlerinde art niyet aranmasına gerek yok. Memur yine 8 saat çalışacak. İnanıyorum ki aradaki o bir saat sonuç itibarıyla baktığımızda bu da bir realite yemekler maalesef ve matesüf çalışanlarımız odalarında yemek zorunda kalıyor. Bu bir saat ara verilemiyordu. İstesek de istemesek de bu ciddi bir sıkıntıydı. Vatandaş size hizmet almaya geliyor ama sizin masanızın üzerinde yemeğiniz. Birçok dairemizde ayrı yerler yaratılamadı. Yapılan yerlerde vatandaş gittiği zaman memuru bulamadı. Memur çalışma saati içerisinde yemek zorunda kaldığından mesaisinden harcamak zorunda kaldı. Bunların hepsi sağlıksız olaylardı.
‘Kimse buna dokunmak istemedi’
- Tek tip mesai sistemine geçerken bunlar düşünülmedi mi? O dönemde de tepkiler olmuştu… Şimdi tekrardan mesai saati değişiyor. Biraz geç alınmış bir karar olmadı mı?
- Ersan SANER: Dediğinize katılıyorum 3 yıl önce de alınabilirdi. Biz bu kararı aldık ama bizden sonraki hükümetlerde bunu değişebilirdi. Ama o dönemde de bunlar hep tartışıldı. Ekonomik programlarda değil sadece ülke içinde de tartışıldı. Hiç kimse buna dokunmak istemedi, ne de iyileştirme yönüne gidebildi. Dolayısıyla şu an bunu düzenleme ihtiyacı hasıl olmuştur. Gerçekten devletin mesai konusunda ciddi bir açığını giderecektir. En önemli şey devletin ek mesai ödemelerinde ciddi bir tasarrufu olacaktır.
Ama biz çalışma saatini artırmadık bunu vurguluyorum. Artı çalışan yeni sistemle daha insancıl şartlarda çalışılacak.
“Benim birçok arkadaşım özel sektörden, bu konularda şikayetçiydi. Bu adamlara da mı Türkiye dayattı da bunlar istedi. Ya da siz hayatınızda saat üç buçuğa kadar çalıştınız mı? Peki sizin ne farkınız var diğerlerinden?” >
- Sendikalar geçmişte tek mesai sistemine de karşı çıktı, şimdi de yeni olacak olan mesai sistemine... Mesai saatlerin değiştirilmesi yap boz tahtası diye adlandırıldı, Türkiye’nin dayatması olarak değerlendirildi. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ersan SANER: Klişeleşmiş laflarla çok uğraşmayı seven biri değilim. Özel sektörden gelen biriyim. Özel sektörün de bu ülkede yaşayabilmesi için bir takım kolaylıkların da onlara sağlanması gerekir. Yani hep kendi açımızdan düşünmemiz gerekir. Memur da zaten vatandaşına yardımcı olabilmek için devlet tarafından görevlendirilen kişilerden oluşur. Burada önemli olan nedir? Siz haftada kaç saat çalışıyorsunuz, onun planlamasıdır. Avrupa’da bunun çok farklı şekilleri de var. İnanılmaz değişik sistemler var. Önemli olan o 8 saati verimli çalışıp, hem devletin ekonomisine katkı sağlamak hem de vatandaşa maksimum hizmeti vermekse olaya bu çerçeveden bakılmalı. Bunun altında bir şey aramak oyudu, buyudu deyip, ille de biri bize bir şey dayattı mı, yoksa biz mi isteyerek yaptık? Bunu neden ille başka birilerine dayatmak istiyoruz da biz kendimiz gerçekleri görüp bunları yapmayalım. Ben buna da üzülüyorum yani. Benim birçok arkadaşım özel sektörden, bu konularda şikayetçiydi. Bu adamlara da mı Türkiye dayattı da bunlar istedi. Ya da siz hayatınızda saat üç buçuğa kadar çalıştınız mı? Peki sizin ne farkınız var diğerlerinden?
- Niçin ayrı bir devlet olarak biz bunu programımıza almadık da Türkiye ile yapılan protokollerde bizim çalışma saatlerimiz belirleniyor?
- Ersan Saner: Bence bunu biz de gördük. Ama burada alınmış kararları bozmakta çekiniyoruz. Bence bunlardan çekinmemek lazımdır. Her türlü kararları alabiliriz. Ben konuşmamın başında söylemiştim. Seçime giderken her partinin programında vardı. Kimseyi suçlamıyorum ama doğru olan vatandaşa maksimum hizmeti verebilmek için ne yapmalıyız? Özel sektör ile devlet beraber çalışmak zorundan olduğundan iç içe geçiyor çünkü her şey. Özel sektör maksimum ve minimum saat 5’te işi kapatıyorsa demek ki bizim de bütün çalışmalarımızı buna uyarlamamız lazım. Yaz dönemleri hariçtir zaten. Yazda Kıbrıs’ın klasik sistemine döneceğiz. Bu defada sabah 7 öğlen 2 olacak. Peki o zaman sendikalar ne diyecek? Yine 8 saat çalışılacak. Bizlerin de artık bunu görüp KTTO, Genç İş Adamları Derneği, KTEZO’nun çağrılarına kulak tıkamamız mümkün değildir. X parti niçin yapmadıydı? Biz yaptık, bunun bedelini de biz ödeyeceğiz demektir. Onlar yapmadı diye bizim de yapmamız mı gerekir?
“Klişeleşmiş laflarla çok uğraşmayı seven biri değilim. Özel sektörden gelen biriyim. Özel sektöründe bu ülkede yaşayabilmesi için bir takım kolaylıkların da onlara sağlanması gerekir. Yani hep kendi açımızdan düşünmemiz gerekir.”
- Kamudaki çalışma saatlerinin özele uyumlaştırmasına vurgu yaptınız. Peki okullarda ve sağlıkta da tam gün hazırlığı var mı?
- Ersan SANER: Eğitimde sıkıntı yok. Bakan ile sendikalar oturdu okul saatlerini yeniden düzenledi. Ama tam gün başka bir programdır. Bu hükümet programında var, bununla ilgili çalışmalar yapılıyor zaten. Sağlıkta zaten yeni bir sistem var. Hep konuştuğumuz bir olay da var her ne kadar dillendirmesem de genel sağlık sigortası… Ama bunun bir maliyeti olacak. Bu maliyet üzerinde çok hassas davranıyoruz. Bu işin esas patronu yani hizmet satın alacak olan kişi, kurum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan olmasına rağmen dikkat ediyorsanız, biraz temkinliyim. Çünkü bunun ciddi bir mali bacağı olacak. Kısmetse anavatanın Çalışma Bakanıyla bir araya geleceğiz ve esas gündem maddemiz bu olacak. Sayın Sağlık Bakanı döner sermayeden bahsediyor. Döner sermaye sisteminin hayata geçmesi, bunlar hep bizim hedeflerimiz arasında ve inşallah kısa süre içerisinde bunlara cevap bulabileceğiz. Dolayısıyla sağlık da tam güne göre sistemini ayarlamaya çalışıyor. Eğitimde zaten kendini ayarladı, sıkıntı yok.
‘Aftan yararlanan 6 bin 250 kişiye ulaştı’
- Muhaceret affı tartışmaların ardından yürürlükte… Kaç kişi aftan yararlandı?
- Ersan Saner: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın en büyük hedefi çalışan kesimin sosyal güvenlik yatırımlarının yatırılıyor olmasıdır. Dolayısıyla çalışanların kayıt altında olmasıdır. Biz her ne kadar bu işlere bu felsefede yaklaşsak da, bu işlerde bizi en çok etkileyen bazı gördüğümüz duygusal olaylardır. Kanun hükmünde kararname çıkarmamızın nedenlerinden biri de buydu. Bence bu kanun hükmünde kararnameyi de çok abarttık. Niye abarttık? ‘Bunu yapabilirdin, yapamazdın, hukuka göre bu böyle olurdu, olmazdı’ diye… Şimdi tabi hukuku da burada asla tartışmak ve tartıştırmak istemem ama konun o boyutlara dahi gitmemesi gerektiğine inanırım. Sonuç itibarıyla bizim burada bir kararlılığımız vardı. Biz bu işi yapacağız. Muhalefete danışmadan da yapmadık. Muhalefete de danışarak yaptık. Çağırdık, toplantılarımıza onları da kattık, onların görüşlerini aldık, görüşlerinden faydalandık. ‘Ama bu dönemde yapmayın…’ Ama sen aynı dönemde yapıyorsun. Meclis açıkken bunu yapıyorsun sen de sorun olmuyor, ama ben yaptığımda beni Anayasa Mahkemesi’ne götürüyorsun. Benim üzüldüğüm konu buydu. Ama biz neyi ortaya koyduk; ne dediysek onu yaptık ve yasallaştırdık da…
Bugüne kadar paralı aftan 2 bin 122 kişiden fazla kişi yararlanmadı. Bu dönemde aftan yararlanan kişi sayısı 6 bin 250 kişiye ulaşmıştır. Yani bir başka deyişle bu ülkede çalışma izinsiz, işyeri bulundurma izinsiz ki bunlara çalışma izinsiz demek işverenin kendisine izin çıkarmaması demektir. Bu adamların hiçbir suçu yoktur. Bu suç tamamen işverenindir. İşveren de kimdir? Biziz.
İkamet izinsiz veya ziyaretçi izinsiz 6 bin 250 kişi kayıt altına alındı. Bunlar paralarını ödeyip, bu aftan faydalanmıştır. Şimdi ne oldu? Kayıt altına alındı. Sosyal sigorta yatırımları artmaya başladı. Hedef koyduğumuz ve protokole yazdığımız bu yıl mesela 1400 kişi emekli vermeseydi sistem, protokolde yazan rakama ulaşacaktık. Ama 5 yıldır binde bir veya binde iki düşüp yükselen sosyal sigortaların mükellef sayısı bu yıl 1.6 artmıştır. Bu daha da artacaktır. Şu an bile 45 gün süre var. Mart sonuna kadar daha yararlanacak olanlar olacak. Ne oldu artık; ne iş vereni ne de işçiyi bu tip şartlarda dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan çalışma izni bulunmadığından dolayı işçinin suçu olmadığından dolayı bir daha bu ülkeye turist olarak bile gelemeyecek, insanlar yaratmayacağız. Bunun için yasal düzenleme de yapacağız. Ama bunlar çok farklı dönemlerde sözler verilip uygulanmamıştır. Ve ben neden bir daha af olmayacak diyorum; çünkü af olmasını gerektirecek zorlukları ortadan kaldıracağız. Örneğin bir işletmeye bir çalışan gelir ve bir hafta denemek istersiniz, başka bir işletmeden çıktı ve sizin işletmenize geldi ve deneme süresi var. Bu deneme süreci içerisinde de yakalandı. Siz adamın iznini çıkarmadınız diye adam yurtdışı olur. Bir daha da bu ülkeye gelemez. Şimdi biz ne yaptık işverene 15 gün ihbar vereceğiz, ‘gidiniz bu adamı kayıt altına alınız’. Ama 15 gün içerisinde yapmazsanız ceza alacaksınız, işçi de sınır dışı olacak.
‘Çalışanların kartı olacak, durumunu görecek’
- Sosyal sigortalarda durum nedir?
- Ersan SANER: Borcumuzu hiç artırmadık, borç duruyor. Çünkü mükellef sayısını artırdık. Çalışma izinleriyle ilgili yeni bir çalışma yapıyoruz. Çalışma izni 6 ay, 1 yıl ve 2 yıllıktır yasa gereği. Şimdi hazırladığımız 3 farklı kart ile bunları renklendireceğiz, çalışanların farkındalığını da artıracağız. Adam bakacak turuncudur kartı diğerinin de mavi… O zaman ‘neden böyle’ diye sorgulayacak. Hem onlarda bilinç oluşması hem de adamın sigortası yattı mı yatmadı üzerindeki barkot sayesinde görebilecek. Hem işverene hem de işçiye sorumluluk yüklüyoruz.
- UBP’de geçtiğimiz hafta yapılan toplantıda ‘erken seçim’ iddiaları ortaya atıldı. Var mı böyle bir hava?
- Ersan SANER: Seçim tarihinden bir gün önce bile seçim yapsanız erken seçim olarak adledilir. Burada erken seçimi oluşturacak koşullar, oluştuğunda hiç kimse halkın önünden kaçmaz. Örneğin biz 2013 yılında erken seçime giderken biri bizi zorladı diye gitmedik. Kendi kendimize problem yarattığımızdan dolayı gittik. Herkes yaşadı bu süreci parmağımın arkasına saklanacak durum yok. Dolayısıyla erken seçimle ilgili şartlar oluşursa bundan kimsenin kaçmasına gerek yok. Ama şu anda erken seçimi gerektirecek bir şart yoktur. Hükümete uyumsuzluk var mı? O da yoktur. O zaman erken seçim çağrılarını neden gündeme getirelim? Ben MYK üyesiyim yurtdışındaydım ben de sizin gibi duydum. Bilgim yoktu ve aradım ‘böyle bir gündemle mi toplanıyorsunuz? diye sordum. ‘Alakası yok’ dediler. Bizim ülkede bu işler iyi çalışır ben bile duyduğumda inandım.
- Kadın Sığınma Evi konusunda bir çalışma var mı?
- Ersan SANER: Dünya Kadınlar Günü’ne yönelik çok ciddi çalışmamız olacak. Bir sempozyum programlıyoruz. Sempozyumdan çıkacak bildirge sonucunda şiddet önleme, denetleme merkezleri ile kadın sığınma evi arasında gidip geliyorum. Hangisinin daha iyi olacağı noktasında… Ama bakanlık olarak projelerimiz içinde bu vardır.
Kadın Sığınma Ev için 1 milyon TL’lik bir bütçelendirme yapıldı. Ama bunun nasıl kullanılacağını sempozyum ile karar vereceğiz. Çünkü Kadın Sığınma Evi’nin yeri belli oldu mu oraya şiddette artar. Avrupa’da zaten belli olur olmaz başka yere taşınır. Bizde şimdi devlet bir bina mı yapsın da belli olunca başka bina mı yapsın? Yok böyle bir para… Bizim 5 kadınımız vardı sığınma evinde. 15 kadın olsun. Belki bu kadınlara ev tutarız. Orada kalsın, hayatını sürdürsün. Bulunursa başka eve geçirelim. Çoluğuyla çocuğuyla düzgün bir hayat yaşasın. İnsanları toplu bir yerde tutmak yerine özel yaşantısını devam ettirsin.
SOS’teki çocuklar örneğin; kendilerine acınmasını istemiyor ve bu yüzden de SOS araçları ile bir yere gitmek istemiyor. Ben yasal değişiklikleri de başlatacağım ve biz hangi çocuğu alırsak alalım annenin verdiği şefkati bizim vermemiz mümkün değil. Çocuklara para harcayıp onlara bakacağımıza, annelere katkı yapıp annelerin bakmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Biz anneye babaya para vermemek için her şeyi yapıyoruz. Yasaları da buna göre yaptık ve dokunmuyoruz. Ama dokunacağım, değişeceğim. Çocuğun yeri annesinin babasının yanıdır.
Bu bakanlık 43 milyon TL’lik yatırım yapmaya hazırlanıyor. Bu bakanlık bu yatırımları da parayı da tarihinde görmedi.
- Daha önce müfettiş açığından bahsetmiştiniz, yeterince denetim yapılamıyordu. Şu an denetimlerde durum nedir?
- Ersan SANER: Benim kastettiğim inşaatlardaki denetim değildi, yapılarda genel bir denetim yapsak bütün inşaatlarda sorun olur dedim. Nitekim bu çağrımı Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası duydu, zaten onlarla birlikte tüzük çalışmasına da gittik. 98 yılında çıkmış çağın gereklerine hiçbir şekilde uymayan bir tüzük vardı. Onlarla birlikte tüzüğü ele aldık. Girne Belediyesi yapı denetimini başlatacağını açıkladı.Onlara teşekkür ederim. Yapı denetiminin olduğu yerde iş sağlığı güvenliği otomatik oluşur. Her iş kazasında sonra anılan değil iş kazasının olmaması için uğraşan bir bakan olarak anılmak isterim. Geçtiğimiz yıl ölümlü 3 iş kazasının 2’si İSG uzmanlarının olduğu yerde olmuştur. Burada kimseye sıkıntı yaratmak değil amacım, demek ki onların olduğu yerde de kaza olabiliyorsa farklı yerde farklı sorunlarımız var demektir. Bazı şeyleri konuşmamız lazımmış ki kral çıplaksa çıplak diyelim. Bunun için basında eleştirilmediğim nokta kalmadı ama bugünden itibaren Girne’de ve başka kentlerde yapılar doğru denetlensin, doğru inşa edilsin insanlarımız evinin içinde de rahat yaşayabilsin. Kimsenin canına da zarar gelmesin. Yapı Tüzüğü’nü de 1998’den sonra ilk kez biz elliyoruz.