En yoksullar ödüyor, arka kapıdan onca istihdamı...
- Yine, yenile, sınavsız, duyurusuz, geçiciler alınmış işe.-
"Ev almak hayal" diyen gençler ödüyor.
“Asgari ücretle yaşanmaz” diyen işçiler ödüyor.
“Çalışanıma maaş veremiyorum” diyen işletmeci ödüyor.
“Takatimiz kalmadı” diyen tezgahtar ödüyor, üretici ödüyor, sekreter ödüyor.
Üniversite diplomasını seyre dalıp, onca sene ailesinin ödediği parayı geri alabilme umuduna içerleyen yeni mezunlar ödüyor yandaşlığın faturasını...
Yurdundan göç edenler ödüyor.
Günde 12 saat çalışan ama maaşıyla yalnızca karnını doyuran emekçiler ödüyor.
Siz ödüyorsunuz siz!
Onlar değil!
***
Rüşveti alan da memnun veren de ve bu yalancı bu hileli bu eğreti düzende yolunuz karanlık, asfaltınız bölük pörçük, hayat kaliteniz yerlerde...
Arsa, arazi peşkeşleri sürerken, Evkaf malları üzerinde üç kuruş kirayla saadet yükselirken, hatırlı sermayeye vergi afları gündemden düşmezken, siz ödüyorsunuz bedelini…
Bir market kasası önünde gün, gece çalışanlar ödüyor, kepengini umutsuz açan esnaf ödüyor, alın teri karşılıksız kalan işçi ödüyor en fazla...
"Geçici" diye bir yalan uydurdular, ne kadar hısım, akraba, yandaş varsa bir ömür boyu maaşa bağlıyorlar ve o maaşı harçla, pulla, fonla, katma değerle siz ödüyorsunuz.
Sessiz ve örgütsüz yoksullar ödüyor bu kepaze düzeninin onca açığını!
***
"Devlet memuru" arkadaşların medya keyfi yaptıkları özel internet sitelerini, ticarethane gibi kümelenen özel ders odaklarının organize saadetlerini, "parayı nakit isteriz" diyen kayıt dışı ameliyatları, el altından yapılan emlak satışlarını, ne kadar hesapsız gelir varsa bunu izlemekle yetinen korkaklığı, iradesizliği, pespayeliği siz ödüyorsunuz.
***
Uluslararası hesap verebilirlik kriterleri içerisine girmek istemiyorlar çünkü o kadar çok verilemeyecek hesapları var ki ürküyorlar, korkuyorlar, kaçıyorlar.
O hesabı da siz ödüyorsunuz.
Bir kilo et almak için bin hesap yapan siz!
Kahırla yaşayan siz!
Dizinde dermanı kalmayan siz!
Sızlayan, yutkunan, nefessiz kalan siz!
Onca kiri, talanı, yalanı, utancı size ödetiyorlar.
Bir de “etik” var!
Yasadan, tüzükten söz ediyor, “Başbakan” olarak görevlendirilen Üstel…
Ah bir de “etik” dese…
Yasalar değil temel sorun…
Sizin niyetiniz!
İhtirasınız!
Yandaşlığa dair iflah olmaz arzularınız!
Yetenek, bilgi ve deneyim gibi ölçütler sizin için hiçbir anlam içermiyor.
Hele de eşitlik!
Fırsat eşitliği nedir bilir misiniz?
Bu ülkede yaşayan herkesin, ayrımsız, kamusal haklar ve avantajlara eşit sahip olabilmesidir.
Bir iş varsa, bir istihdam, bir fırsat buna eşit şartlarla katılabilmesidir herkesin…
Kim hak ediyorsa, onun sahip olmasıdır, tümüne…
Kendi koltuğunda “hak etmeden” oturan birine tüm bunları boşuna anlatıyoruz değil mi?
Yeni bir siyaset için Kıbrıslı Türklerin iradesi
Milliyetçi duyarlılığı ile bilinen ve Kıbrıs meselesini yıllardır Türkiye'den, duyarlılıkla izleyen, kıdemli yazar Yusuf Kanlı, "Diplomasi şart" diyor.
Kıbrıs'a dair yaklaşımında çoğu kez ayrışırız.
Ama sanırım düşümüz ortaktır, Ada'da barış, refah, huzur...
Yeni nesillerin uluslararası toplum içerisinde ve gelecek belirsizliğinden uzak yaşaması...
***
Yusuf Kanlı, son makalesinde, Kıbrıs'ta çözüme ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Bunun için de "diplomasiye, konuşmaya zemin bulmak zorundayız" diyor.
1964'ten bugüne oluşan çerçeve içerisinde...
"Takvim ve ertesi gün anlaşması" öneriyor Yusuf Kanlı.
"Mevcut parametreye göre adadaki çözüm, iki kesimli, iki toplumlu, cumhurbaşkanlığında ve çeşitli makamlarda rotasyonu da içerecek şekilde oluşacak siyasi eşitlik temelinde yükselmesi gerekir" saptaması önemli...
***
İngiliz Yüksek Komiseri İrfan Siddiq’in röportajını okuyorum, YENİDÜZEN’de… İngiltere, adanın üç garantör ülkesinden biri… Üslerini korumak dışında kolay kolay da suya, sabuna dokunmuyor.
Ama önemli mesajlar veriyor.
“Kıbrıs Türk liderliğinin de çok net olması lazım. Ne istiyor? Eğer pozisyonları ‘egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü istiyoruz’ ise, bunun verilmesi mümkün değil. Peki o zaman halkınıza ne sunacaksınız? “KKTC’nin tanınması” mı? O da olası değil. İki devletin kabul edilmesini sağlayamayacaksınız. Bunu sırf söylüyorlar ve istiyorlar diye bu gerçekleşecek anlamına gelmiyor. Çünkü uluslararası normlar ve uluslararası hukuk var.”
Kıbrıs’ta çözüm geciktikçe bölünmenin derinleştiğini anlatırken, bu bölünmeyi “iki ayrı devlet” üzerinden tarif etmiyor. Bir yanda Kıbrıslı Rum yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni anlatıyor, beri yanda “Türkiye’nin uzantısı” bir yapıyı…
***
Şimdiki siyaset Kıbrıslı Türkleri “ayrı devlet” sahibi yapmıyor!
Görünmez yapıyor.
Türkiye’nin önünü de açmıyor bu siyaset!
Sanırım bu çıkmazı Kıbrıslı Türklerin gerçek iradesi değiştirecek.
İlk seçimde, yeni bir sonuç, Türkiye’yi de yeni bir siyasete yöneltecek.
Siz açıkgöz, biz aptal
5 TL zam yapmak yerine…
Önce 10 TL zam yap.
Sonra 5 TL indirim açıkla (!)
- “Ne yaptınız?”
- “5 TL indirim.”
Bak bak!
Ne kadar da açıkgözsünüz!