“Biz yöneteceğiz” diyoruz.
Biz!
Siz değil biz!
Niye anlamıyorsunuz?
İnsanın yaşadığı topraklarda kendi geleceğine karar vermek istemesi son derece doğal, samimi, demokratik bir duygudur.
Yüzyıllardır böyledir.
Toplumlar kendini yönetecek insanları özgürce seçmek ister.
Kendi seçtikleri tarafından yönetilmek ister.
Kendileri olmak, kendileri kalmak ister!
* * *
Siz sömürgeci misiniz, nesiniz?
Kimsiniz ki her fırsatta “sen sen sen gel, sen kal, sen git” diyerek birilerini huzurunuza çağırıyor, hükümet kuruyor, bozuyor, deviriyor, başkanın kim olacağını belirliyor, neresi açılacak, neresi kapanacak buyuruyorsunuz.
Sizi seçmedik biz.
Seç-me-dik.
Anlıyor musunuz?
Tarihi boyunca yurduna sahip çıkmak için kan ter içinde yoğrulan bir toplumu ‘parmağınızın ucunda oynatmak’ nasıl rezil bir durumdur öyle…
* * *
‘Sömürgeci’ dendiği zaman ağırınıza mı gidiyor?
O zaman saygı duyunuz bu topluma.
Çünkü sınırlarınız dışında bir yeri orada yaşayan insanların iradesini umursamadan yönetmek istiyorsanız, bunun başka tanımı olmaz.
Yapmayınız!
Çünkü bu toplum tarih boyunca size gösterdiği saygının ve sevginin karşılığını istiyor sadece…
Kendi yurdunda belirleyici olmak istiyor.
Siz istemiyor musunuz?
* * *
Siz ‘başkan yardımcısı’ diyebilirsiniz.
‘Sömürge bakanı’ gibi görünüyor, buradan baktığınız zaman…
Siz ‘devlet’ diyebilirsiniz, dünyadan baktığınız zaman ‘alt yönetim’ gibi duruyor.
Dünyayı kandırsanız ne olacak, içerdeki toplum artık inanmıyor.
Kendine güvenini yitiriyor ahali…
“Siyasi eşitlik” kavramı anlamsızlaşıyor.
* * *
Kıbrıslı Türklerin en önemli hasretine dönüştü, kendi yurdunda, kendi bedeninde, kendi ruhunda ‘özne’ olmak…
Endişeliyiz, hem de çok…
‘Korkuyoruz’ anlıyor musunuz?
Evet…
Korkuyoruz.
Çünkü bizi bizden alıyorsunuz.
‘Kendimizi’ kaybetmekten korkuyoruz ve bunu anlamıyorsunuz.
Gerçekten anlamıyorsunuz.
“Biz yöneteceğiz” diyoruz.
Bu topraklarda ‘bahane’ ya da ‘vesile’ olmak istemiyoruz artık…
* * *
“Biz yöneteceğiz” diyoruz.
Halen…
Vazgeçmiyoruz…