Size bir şiir borcum olsun...

Size bir şiir borcum olsun...


Çizge Yalkın

Aslında ruhumdan, içimden, en derinlerimden bu sayı için bir şiir yazmak geçiyordu; ruhun nefesiyle ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Ne de olsa tüm haftasonumu resim yaparak geçirmiştim. Tuvalde birçok renk karıştırmış, kendimce güzel olan manzaraları kendimce yorumlamıştım kanvasta. Keyfime diyecek yoktu. Tam şiir havasındaydım. Bir şair edasıyla evden çıktım sabah sabah. Şiir yazacak olmanın garip heyecanı vardı içimde. Artık aşktan mı bahsederdim size, sevgilinin yanağından mı, sonbahar yapraklarından mı, yoksa eleştirel takılır şiirsel bir şekilde enflasyondan, işsizlikten mi bahsederdim bilmiyorum. Evet, bilmiyorum. Siz de bilmeyeceksiniz çünkü o şiiri yazamadım.

Ne diyordum, evet,  bir şair edasıyla evden çıktım. Ancak iş ile alakalı sosyal bir ortamda memleketin malum konusu açıldı. 42 yıl olmak üzere ‘malum konu’ deyince anlamışsınızdır. “Ah bizim halimiz vah bizim halimiz, ne olacak bu durum” diye konuşulurken, ortamda bulunan bir kişi o şiiri okuyamayacak olmanıza neden olan “çözümü” sundu: “Türkiye ile serbest konfederasyon”. “Yani, böyle tanınmadan çok zor. Bence, en iyisi bu çözümdür; bu halde daha ne kadar yaşaycayık? Böylece, en azından tanınmış oluruz. Yani, zaten zaman aşımına uğraycak Türkiye’nin buradaki durumu ve en sonunda tüm dünya kabul edecek ki bu toprak Türkiye’nindir. Hem, bunun örnekleri de var dünyada. Özellikle ada ülkeleri ile ilgili. Ben uluslararası ilişkiler okudum: hani adalar var, galiba Filipinler’e aitti; Japonya onları işgal etti, sonra 70 yıl sonra falan dünya kabul etti ki oralar artık Japonya’nındır. ”

Ortamda bulunan diğer dört kişi bunu duyduk, bizim buna karşı olduğumuzu, bu durumun mevcut durumumuzdan daha iyi olmayacağını söyledik, özellikle de Türkiye’deki vahşet gittikçe artarken, karanlığa bürünürken insanlık Türkiye’de. Ancak, kendisi uluslararası ilişkiler okurken, hukukta buna benzer örnekleri derste gördüklerinden bahsetmeye ve örnek vermeye devam etti: “Yani, dünyada başka örnekleri daha var. Mesela, Kanada’nın buzul adaları var ve oraları da Amerika işgal etti. Kanada demez kendilerine çıksınlar, ya da problem olmaz ama sadece Kanada buralar bizimdir demek için üzerinden savaş uçaklarıyla geçer ara sıra.” Ben gayri ihtiyari: “Yani, çocuklarına layık gördüğün gelecek, üzerinde savaş uçakları uçan bir ada mı?” dedim.

Ve ben şiir yerine bu yazıyı yazıyorum.

Bugün 21 Aralık 2015. “Kendimi bildim bileli” kalıbı çoğunlukla mübalağa sanatında kullanılır. Ancak bu durumda hiçbir abartı yok. 1985 Lefkoşa doğumluyum ve kendimi bildim bileli şu malum sorunumuzu çözemedik. Bu sorunu kalıtsal bir hastalık gibi bir jenerasyondan diğerine aktarıyoruz. Benim jenerasyonum bu kalıtsal hastalığı miras aldı. Hızlı arkadaşlarımız çocuk sahibi oldu, onlar da çocuklarına dikenli teller gösterecek 2 yıl sonra ve anlatacaklar: “Soğuk bir kış günüydü 21 Aralık...”

Bu sorun şiirimizin, aşkımızın, sanatımızın, çocukluğumuzun, ebeveynliğimizin, işimizin, mutluluğumuzun, sağlığımızın, yaşama sevincimizin, verilecek başka gerekli kavgaların, edilecek umutların içine etti arkadaşlar. Daha çok hayat yaratmak için, yeni kavgalar verebilmek için bu sorunu çözmemiz gerek. Yoksa bu hastalık yayılacak, hepimize bulaşacak, sonra hastalanmış akıllar, hastalanmış fikirler saçacak: “Türkiye ile serbest konfederasyon”.

Kullanılan kelimeler tam olarak şunlardı 'loose confederation'

Dergiler Haberleri