Ahmet Yıkık
Doğu Akdeniz’de bir ada, KIBRIS ve bu adanın kuzey yarısında yaşamlarını sürdüreduran, Müslüman ama aynı zamanda son derece seküler bir halk, Kıbrıslı Türkler… Hâliyle ataerkil bir toplum yapısıdır miras alınan ‘ata’lardan. Günümüzde modernleşme yönünde çırpınışlar sürerken acaba kadına bakış konusunda da birtakım değişiklikler söz konusu mudur, bizim buralarda? Yoksa hâlâ “Gadın kısmı evinde oturur, yemeg bişirir, çocug doğurur!..” zihniyeti sürmekte midir, ya da bu zihniyet ne oranda aşılabilmiştir, doğrusu merak konusu. Bu bağlamda, erkekleri geçtik geçmesine de, peki kadınlarımız kendi aralarında neler konuşmakta, nelere kafa yormakta?.. Tabii, “Ne bişireyim gene bugün?” dışında…
KİTAP ÖNERİSİ
Filiz Naldöven, Hafızalı Doku, şiir, (94 sayfa)
Şiirle felsefe, şairle filozof arasındaki ‘bağ’ın koparılamayacak kadar sağlam olduğuna şüphe yoktur. Kadın şairlerimizden Filiz Naldöven’in, 2013 yılında Khora Yayınları arasından çıkan Hafızalı Doku adlı şiir kitabında, modern Kıbrıslı Türk kadın şairinin/düşünürünün nelere kafa yorduğunu ya da yormak zorunda bırakıldığını anlatan, çarpıcı şiirler yer almaktadır. Bireyin içinde yaşadığı toplumdan bağımsız, kopuk bir bellek (hafıza) geliştirmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, Hafızalı Doku kitabında yer alan şiirleri okudukça, Kıbrıslı Türk kadınların içlerinde ne gibi ‘gaile’ler tuttuğunun izlerini süreceksiniz. Naldöven’in, aşağıda bir bölümü alıntılanan ‘Sınır Yürüyüşü’ adlı şiiri, siz okuyuculara, günümüz Kıbrıslı Türk kadınının düşünce dünyasına dair birtakım ipuçları verebilir. Naldöven’i, bu şiiri yazmaya sevk eden ‘ilham kaynağı’, şairin, Ledra Palas Hotel’in de bulunduğu, ‘ara bölge’den geçerken edindiği izlenimlerdir.
--------------------------------------------------------
Sınır Yürüyüşü
Kapılar hep açık dursa da…
İzin vermez ruhtaki nüzul kavuşmaya…
Gazi elbisende asılı duran o kâğıt mühür…
Metruk evlere bakmadan yürü…
Kalan duvarların üstündedir göz…
Katı olsan da ne kadar, sası* olsan da, ürkütür seni
geçmişten gelen kanlı bakış…
Kaçsan da peşinden gelir kuyusu…
Bu, sezdirmeden ölüme geçecek bir kış uykusu…
(Sası: küf ve çürük gibi kokan; kokuşmuş; tatsız.)
-----------------------------------------------------------------
YENİ ve YENİDEN BASILAN KİTAPLARDAN…
Elfriede Jelinek, Piyanist, roman (290 sayfa)
Romanda, kırkına merdiven dayamış Erika Kohut’un trajik yaşamı anlatılıyor. Çocukluğundan beri aralarında hastalıklı bir ilişki gelişen annesiyle yaşamaya devam eden Erika, konservatuarda piyano öğretmenliği yapmaktadır. O yaşına değin hiçbir cinsel deneyim yaşamayan Erika’ya, aralarındaki yaş farkına rağmen, öğrencisi Klemmer ilgi duyar. Ruhsal yaşamında yaşadığı acıları bedensel olarak da yaşamak isteyen Erika, bu genç adamla, Klemer’le sado-mazoşist bir ilişkiye doğru sürüklenir. Böylece, akılla deliliğin sınırlarında dolaşan sıra dışı bu yakınlaşma, gitgide tehlikeli oyunların oynandığı bir hâl alır.
Yayımlandığı sırada Avusturya’daki bazı eleştirmenler tarafından romanının pornografik olduğu eleştirilerine maruz kalan Jelinek, bu eleştirileri haksız bulmuş ve kendisini şöyle savunmuştur: “Roman pornografinin karşıtı. Pornografi, her yerde ve her an arzu olduğunu öne sürer. Roman ise bunun böyle olmadığını kanıtlar, yani kadınları sürekli istekli kılmayı amaçlayan bir kurgudur, çünkü erkekler onları izlerken ve neredeyse vücutlarının içine kadar bakarken birçoğu zaten pornografi objesi haline gelir…”
2004 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Jelinek, tıpkı romandaki başkarakter Erika gibi, aile baskısı nedeniyle Viyana konservatuarında piyano eğitimi almıştır. Oysa Jelinek, sonrasında –kendi hür iradesi doğrultusunda - romancı olmayı seçmiştir…
Piyanist, Avusturyalı yönetmen Michael Haneke tarafından sinemaya uyarlanmış ve 2001 yılında gerçekleştirilen Cannes Film Festivali’nde jüri büyük ödülünün yanı sıra, en iyi kadın ve erkek oyuncu ödüllerini de kazanmıştı. ‘Rahat’sız edici ve tabu yıkıcı bir aşk hikâyesi okumak isteyenlere…
Harry Anastasiou, Kırık Zeytin Dalı, inceleme (230 sayfa)
Kıbrıs’a önce milliyetçi ideoloji geldi, sonra adada çatışmalar başladı, ardından da hâlâ bir sonuca ulaşılamayan barış arayışları… Kıbrıslı Rum akademisyen Haris Anastasiou’nun, Kırık Zeytin Dalı adlı kitabı, Khora Yayınları tarafından Türkçeye aktarılarak yayımlandı. Kitapta, Avrupa’da ortaya çıkarak yayılan milliyetçi ideolojinin Kıbrıs’a ne şekilde ulaştığı ve nelere yol açtığı üzerinde derinlemesine analizler yer almakta. Bir yandan da etnik çatışmalar neticesinde bölünen adanın yeniden birleştirilmesi doğrultusunda sürdürülen müzakerelerin yapısı irdeleniyor. Yazar, kitabın giriş kısmında “Milliyetçilik Mirası ve Kıbrıs Trajedisi” başlığı altında küçük bir çocukken, ailesine ait sinemada film izlediği bir sırada, komşuları Zanetos’un komünist, dolayısıyla da hain olduğu gerekçesiyle Milliyetçi Rumlar (EOKA A militanları) tarafından öldürülmesine tanık olmasının kendisinde yarattığı travmadan da bahsetmektedir. Belki de bu olaydır, Anastasiou’nun milliyetçilik ideolojisinin ne kadar tehlikeli bir silaha dönüşebileceğini anlamasını sağlayan ve onda, yıllar sonra, böylesi bir kitap yazma ihtiyacını duyuran… Anastasiou, kitabını, Doğu Akdeniz’de barış için çaba sarf eden tüm Kıbrıslı Türk/Rumlara ve Türk/Yunanlara ithaf etmiştir.
----------------------------------------------------
YAZIN DÜNYASINDAN HABER
Şair/yazar Mehmet Kansu onuruna, 26 Mart 2014 tarihinde Lefkoşa’da Atatürk Kültür Merkezi’nde “55. Sanat Yılında Çılgın Bir Dalgıç Mehmet Kansu” adlı bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğin başında Mehmet Kansu ile önceden yapılan bir röportajı içeren ve sanatçının hayatına dair ipuçları veren kısa bir film gösterisi yapıldı. Ardından, yazar ve akademisyenlerin katıldığı, “Mehmet Kansu’nun Edebî Kişiliği” adlı bir söyleşi gerçekleştirildi. Daha sonra sahne alan Lirik Şiir Grubu, müzik dinletisi eşliğinde, Kansu’nun şiir ve öykülerini seslendirdi. Program sonrasında sahneye çağrılan Kansu, programı düzenleyen Lirik Şiir Grubu üyelerine ve tüm katılımcılara teşekkür ederken oldukça duygulu anlar yaşandı.