Söğündürme şafgı da okuyacam!

Söğündürme şafgı da okuyacam!


Ahmet Yıkık

Ben okumadım, okumadım ben, dedi önce. Toprakla uğraştığından dem vurdu.  E tabi siz evlisiniz, anlamazsınız, yalnızlıg golay değil, diye çıkıştı sonra arkadaşlarına. Arada deniz aşırı ülkeden bir kızla evlenme hazırlıklarından söz etti. Napalım burda gız bulamadık ki evlenelim, dedi. Bir tanıdığının halasının kızıymış müstakbel gelin. Konu avdan açıldı. Köpeğinin kaç gün sonra doğuracağını söyleyince, şaşırdım. Nasıl bu kadar emin olabildiğini soracak oldum ona. Okumadıg ama bilirig, diye cevap verdi. Sadece köpeğin mi, tavşanın da, koyunun da, keçinin de, ineğin de… Teker teker saydı, benim bunların hiçbirini bilmediğime inanamadı!.. Telefonu çaldı derken ve ayağa kalkarak yanımızdan biraz uzaklaştı. Konuşmalarını işitebiliyorduk yine de: “Doğru duydun, evet. Yaş kırka yanaşdı, gecikdig biraz ama evleneceyig kısmedsa sonunda… Sağ ol…”

Ürperen

Bu şiir sana ulaştığında / Küskün baktığında ruhuna / Bil ki nice kırık zamanlar dokundu ona / Issız gecelerde mahzun yıldızlar (…) Sen şimdi okurken onu / Bilemezsin benimle yaşadığın yerleri / Gözlerimde geçtiğin yollar / İçimde dolandığın bahçeleri (…)

Neşe Yaşın


KİTAP ÖNERİSİ
 

Virginia Woolf, Mrs. Dalloway, roman, 192 s.

Virginia Woolf, 25 Ocak 1882’te Londra’da doğdu. Roman türüne yaptığı özgün katkılarla edebiyat tarihine adını yazdırdı. Aynı zamanda dönemin en önemli eleştirmenlerinden biri olarak kabul edilir. 1925’te yayımlanan Mrs. Dalloway romanı, yazarın ünüyle birlikte anılacak “bilinç akışı” tekniğinin en başarılı örneği olarak kabul edilmektedir. Yazarın Türkçeye de aktarılan en önemli eserlerinden bazıları şunlardır: Deniz Feneri, Orlando, Jacob’un Odası, Dalgalar, Flush, Perde Arası, Kendine Ait Bir Oda ve Yıllar… Woolf, yaşadığı ruhsal bunalım neticesinde 28 Mart 1941’de evlerinin yanındaki bir nehre atlayarak yaşamına kendisi son vermiştir. Ondan geriye, değerlerini, aradan geçen zamana rağmen hiç yitirmeyen eserleri kalmıştır.
Mrs. Dalloway romanında olaylar 24 saatlik bir zaman diliminde geçmektedir. Fakat roman karakterlerinin bu ‘bir gün’de algıladıkları o kadar çok şey vardır ki anlatılan romanda, okuyucu adeta zaman makinesinde seyahat ediyormuşçasına bir hisse kapılır. Romanın konusu Clarissa Dalloway’in akşam vereceği davet için yaptığı hazırlıklar ve davet sırasında yaşananlar gibi gelir ilk bakışta. Oysa, araya o kadar çok şey sığdırır ki yazar!.. Dönemin sosyal yaşamı, değerleri, kuşak çatışması, ekonomik gelişmeler, akılla delilik arasındaki ince çizgi, bireyin tercihleri sonucundaki yaşadığı pişmanlık ve tatminsizlikler, belirsizlikler ve tabii ki aşk… Romanı, okuyucuyu edebî zevklerin zirvesinde dolaştıracak bir başyapıt olarak nitelendirmek az bile kalır, belki de, Mrs Dalloway’se eğer söz konusu olan… Keyifli okumalar…

YENİLERDEN…

Panos Ioannides, Amerika’ 62: De Profundis Bir Yol Romanı, roman, 424 s.

Mağusalı yazar Panos Ioannides’in romanının konusu şöyle: Kıbrıslı bir gazeteci olan Petros Archontides Ekim 1962'de burslu olarak ABD'ye, Syracuse üniversitesine gelir. Bütün dünyadan derlenerek davet edilen grup içinde Türkiye'den Mehmet Rıza Özgül de vardır. Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye arasindaki bütün gerilimlere rağmen Petros'la Mehmet çabucak dost olurlar. Petros için bu ABD gezisinin iki yönü vardır: Bir taraftan, dış dünyasında yeni ortamlarla, yeni insanlarla karşılaşmakta, çağdaş bir Odysseus gibi, Yeni Dünya'nın yeni olanaklarıyla tanışmaktadır. Öbür taraftan, gittikçe kendi iç evreninin derinliklerine dalmaya, burada eskiden taşıyıp getirdikleriyle yeni deneyimleri arasında başgösteren yoğun ve acımasız çekişmeyi yaşamaya başlar. Roman kişilerinin birbirleriyle ve ev sahibi ülkeyle ilişkilerine arka planda Soğuk Savaş, Kıbrıs sorunu ve hemen ilk günlerde patlak veren Küba krizi eşlik etmektedir.  Yazar Panos Ioannides, 1963 mayısına kadar süren bu macera dolu eğitim gezisinden kırk yıl sonra, o zaman tuttuğu notlara dayanarak oluşturduğu romanını bu beraberlik sırasında “doğan, sınanan ve perçinlenen” dostluğu paylaştığı, İstanbullu meslektaşı Mahmut Tali Öngören'in anısına ithaf ediyor.


Dino Buzzati, Yaşlı Ormanın Gizemi, roman, 190 s.

Romanda her şey bir ölüm sonrasında miras yoluyla devreden arazinin, yeni sahibini bulmasıyla başlar. Bu arazi yaşlı ormanı da kapsamaktadır. Ormanın içinde dünyanın en büyük köknar ağaçları, ve bu yaşlı ağaçların her birinin içinde bunları koruyan bir orman cini yaşamaktadır. Cinler, doğaüstü güçleri sayesinde istedikleri zaman bir insana ya da hayvana dönüşebildikleri gibi istedikleri zaman da görünmez olabilirler. Orman cinleri o güne kadar ormanı korumuştur. Ancak ormanın yeni sahibinin niyeti, daha çok para kazanmak adına, ormandaki tüm ağaçları bir bir kestirmektir. Bakalım doğa ve insan arasındaki savaşı acaba kim kazanacaktır?.. Romanı ilginç kılan bir başka özellik de şudur: Doğada var olan her canlının, her nesnenin, kısacası her “şey”in dile geldiği bir romandır, Yaşlı Ormanın Gizemi. Dolayısıyla roman, dünyayı alılmama noktasında da önemli bir bilinç düzeyi getiriyor. Betonlaşmanın son sürat devam ettiği ülkemizde, Kıbrıslı okuyuculara da oldukça önemli mesajlar verecek bir roman okumak isteyenlere...

Yazın Dünyasından Haber…

14 Mayıs 2014 çarşamba günü, saat 19.00’da, ara bölgedeki Goethe Institut’te; Pen Cyprus ile Kıbrıs Yazarlar Birliği, Kıbrıs Türk Yazarlar ve Sanatçılar Birliği ve Goethe Institut’ün katkılarıyla, Kıbrıslı Rum yazar Panos Ioannides’in, kısa süre önce, Amerika’62: De Profundis Bir Yol Romanı adıyla Türkçeye çevrilen romanının sunumu gerçekleştirilecektir.

Dergiler Haberleri