Ahmet Yıkık
Aşkı sonsuz sandı yıllarca. Kalbine sığdırması mümkün değildi. Geleceğe dair hayaller yalnız ikisinindi. Yerinde duramaz, coşkuyla akardı kanı damarlarında, deli. Bir sürü kötü figür girdi aralarına. Genç kızı çok uzaklara gönderdiler, daha neler neler... Bir yolunu buldu her seferinde. Sevilene ulaşmayı başardı. Mücadeleden hiç yılmadı. Ona sahip olacağı günü kurdu ömrü boyunca. Direnci oldu umudu ölüme karşı. Ellerini tuttuğunda yaşadığı yıkım tarifsizdi. Dudağına kondurduğu öpücük felaketlerin en beteri… Sırra vakıf olur olmaz yanılsama sona erdi. Derisi çekilmiş bedenlerde esamesi bile okunmazdı, hazzın.
Geistofeles 2
İlkin yaralı bir parça bulursun / ardı sıra yürüyen tuhaf hâtırat / ufukta süzülen bir kâmdan / sesten, genizden değil / vücudun her hücresinden fışkıran / ırakta tutulmuş bir tören / arva, sem ve ağudan /sen bulduğundan korkarsın / her karşılaşmada bir kere daha / kuşkulu varlığından / yaralı parça bir iz sürümüdür / daralan vakitte; anneden sızan koku / ilk aşktan süregiden rayiha belki / hatırlananlar karşısında yaşamak / çoğu zaman birçok yalandır ama / emdiğin sütün ekşiliği kadarsın / -daima! bilmek anlamaktır / bir hatırlamalar ayinindesin şimdi / korkma. unutacaksın / bir ara sen de kavuştuydun. kavuşacaksın
Orhan Alkaya
KİTAP ÖNERİSİ
Terry Eagleton, Hayatın Anlamı, felsefe, 144 s.
Hayatın anlamının ne olduğu, üzerinde sürekli düşünülen ve yazılan, Antik Çağ’dan günümüze hiçbir zaman eskimeyen bir sorunsal. Eagleton, “Hayatın Anlamı” adlı kitabında kesin yargılara varmaktan özellikle kaçınır bir tavır sergiliyor. Anlamlandırmak eyleminin aslında dil üzerinden gerçekleştirildiğine vurgu yapıyor. Kitap; Sorular ve Yanıtlar, Anlam Sorunu, Anlam Tutulması ve İnsan Kendi Kaderini Kendisi mi Çizer? adlı dört bölümden oluşuyor. Kitapta bir yandan hayatın anlamına yanıtlar aranırken bir yandan da edebiyat ve felsefe alanındaki başlıca eserlere göndermeler yapılarak yazar ve düşünürlerin bu konudaki yaklaşımları ya da tezleri değerlendiriliyor. Eksik ya da geçerliliğini yitiren tezler gözler önüne serilirken, eskimeyen doğrular da gün ışığına çıkarılıyor. Kitabın bir bölümde, Eagleton şu tespitte bulunuyor: “Hayatın belirli bir anlamının olmayışı, her insanın ona anlam kazandırmak için sürdürdüğü çabanın nedenini de açıklığa kavuşturur. Eğer hayatlarımızın bir anlamı varsa bu anlam bizim onlara kazandırdığımız bir şeydir; onların hazırlop donattığı bir şey değil.” Eagleton’la birlikte, zihnimizi her zaman meşgul eden bir konuda, zihinsel bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Keyifli okumalar…
YENİLERDEN…
(Aşağıdaki kitaplara dair bilgiler, kitapların kendi tanıtım bültenlerinden alınmıştır.)
David Vann, Keçi Dağı, roman,232 s.
On bir yaşındaki bir çocuk, Cherokee'li atalarının geleneklerine uygun olarak ilk geyiğini avlayıp erkekliğe geçiş sınavını verecek! Bunu gerçekleştirmek için babası, dedesi ve babasının arkadaşı Tom'la birlikte Keçi Dağı'ndaki aileye ait araziye gidiyor. Ama her şey beklendiği gibi, olması gerektiği gibi gitmiyor... "Drama içimizdeki kötülüğün tarifidir ve son noktası da cehennemdir, cehennemî bir manzaranın tarifidir," diyen David Vann, bu görüşünü romandaki, "Cehennem, geçmeyi reddeden zaman ve onun geçmesini beklemenin çekilmezliğidir," "Öldürmek kadar eksiksiz ve dolaysız bir sevinç yoktu. Sırf bunun düşüncesi bile her şeyden daha güçlüydü," gibi cümlelerle pekiştiriyor. Bir adrenalin gerilimi içinde okunan kitapta, Kabil ve Habil'den başlanarak dinlerin öldürmeyi teşvik edip etmediği, hayvan öldürmekle insan öldürmek arasında fark olup olmadığı yalın bir felsefe diliyle sorgulanıyor. David Vann, üç günlük bir av hikâyesinde, dünyanın kuruluşundan günümüze kadar geçen sürenin ahlakını irdelerken, bir yandan da erişilmesi güç güzellikteki doğa betimlemeleriyle sanatının doruğuna çıkıyor.
Faruk Duman, Köpekler İçin Gece Müziği, roman, 136 s.
Vaktin zamanın birinde bir adam tam işte bu yolda yürümeye başlamış. Evi de şurada bir yerdeymiş. Adam yürümüş, yürümüş, ormanda görülecek işleri varmış. Ne işi varmış da bütün günü bu koca ağaçların arasında geçirmiş de havanın karardığının farkına varamamış dersen, onu ben bilemem. Neticede adamın işi varmış; herif akşama kadar çalışmış. Hava iyice zifiri olunca da fenerimi yakayım da evime döneyim, demiş. Dönmüş de. Ama dönünce ne görmüş? Ev başka bir evmiş. Yani, ev aynı evmiş de, anlayacağın, kapıyı tanımadığı biri açmış. "Hep denir: 'Doğayı çok severim!..' Tanımadan, doğayı uzaktan sevmek olası mı? Doğa 'kimdir'? Doğa 'sever' mi? 'Öç' alır mı? 'Başına buyruk' mudur? Bir 'avcı' kimliğine bürünür mü doğa? Sonra ormanlar, sonra yağmurlar... Ürpererek okudum Köpekler İçin Gece Müziği'ni. Her sözcüğü özenle seçilmiş, dili, anlatımı yalın, duru; gerilimi yüksek; her an gerçekliğe dönüşebilecek bir kara masal!" (Selim İleri)
YAZIN DÜNYASINDAN HABER…
KIBATEK Kıbrıs Türk Edebiyat ve Edebiyatçılar Sempozyumu, 12-13 Kasım 2014 tarihlerinde Ankara’da yapılıyor. Sempozyumda gerçekleştirilecek panellerin, ödül kazanan ve son yıllarda yitirilen Kıbrıslı Türk edebiyatçıları Ali Nesim, Fikret Demirağ, Suna Atun, Nevzat Yalçın ve Özker Yaşın ile ilgili olacağı bildirildi.