SOL kültür, demokrasi ve sağın dili

Siyaset bir kültür. İlkeler ve değerlerden alır özünü. "Sağ" siyasetin nice "hastalığı" ve “ilkesizliği” işlemiştir kanımıza… Ne yazık ki “solcuyum” diyen kimilerini dahi almıştır, etkisi altına. Karşı çıkmak, “biz

 

 

 

Siyaset bir kültür.

İlkeler ve değerlerden alır özünü.

"Sağ" siyasetin nice "hastalığı" ve “ilkesizliği” işlemiştir kanımıza…

Ne yazık ki “solcuyum” diyen kimilerini dahi almıştır, etkisi altına.

Karşı çıkmak, “bize uymaz” ya da “bize yakışmaz” demek gerekir.

 

***

 

"Sol"u tek kelimeyle anlat deseler, "eşitlik" derim önce.

"Demokrasi" diye… "Barış" diye... “Özgürlük” diye sayarsınız daha nice …

Ama tüm bunlar "sakız" değildir ki, "çiğnemeye" yarasın.

Eğer "yaşatırsanız" vardır kıymeti.

 

***

 

"Partizanlık", insanları "bilgisine, fikrine, becerisine" göre değil, “partisine” göre “var” kabul etmek ya da “yok saymak” histerisidir.

"Düşmanlık"tır bunu adı.

"Benden değilse, yok olsun"dur!

Ve "sol" kültürde olamaz bunu yeri.

Fikirlerine ve görüşlerine "karşı" çıkarsınız insanların!

"Bedenlerine" ya da “isimlerine” değil.

Yoksa.. "Hepsi aynı, sağı da solu da" denince…

Olmaz "öfkelenmeye" hakkınız.

 

***

 

Birkaç mesaj aldım dün, utandım!..

Çelik dostun cenazesinde, Meral hanımın fotoğrafını basmışız!..

Birisi, "artık YENİDÜZEN okumayacağım" dedi, salt bunun için.

Eğer buysa bakış açısı…

Zaten boşuna okuyormuş!

Doğrusu, "cenaze" fotoğraflarında "siyasi gösteriş" arayan kültürün sahiplerini, başka adreslerde biliriz biz…

Ve fotoğraf seçerken de, o gözle bakmayız…

 

***

 

Düşünce ve fikre dayalı bir siyaset kültürü yerine "düşmanlık" ve "öteki" üzerine  bir "yok sayma" anlayışı, hele de "partizanlık" öylesine bir "illet"e dönüştü ki.

Artık korkmaya başladım.

Nasıl arınacağız…

Nasıl temizleneceğiz bilemiyorum.

"Sol" bunun için olmalı.

Daha fazla demokrasi...

Daha fazla özgürlük için...

Üstelik de, ayrımsız, herkes için...

 


 

DOĞRU OLAN

 

Meclis komitelerinde katılarak, “toplumsal menfaatler” yönünde mücadele edeceğini açıkladı, CTP.

Doğrusunu yaptı.

Kaçmak kolay olandır.

Belki bugün için “popülist” olan.

Ancak seçmen “mücadele etmesi, görüş ortaya koyması, kendini savunması” için oy verir.

Sendikaların ya da sivil toplum örgütlerinin tavrı farklı olabilir, çünkü onlar “siyasi bir sorumluluk” üstlenmediği gibi “Meclis”e seçilmezler.

Yani sendikalar “görüş vermeyi, müzakere etmeyi reddedebilir” ve bu anlaşılırdır, kendi pozisyonlarını, sebeplerini ortaya koyunca...

Oysa “siyasi partilerin”, Meclis çatısı altında görev yapmak üzere üstlendikleri bir sorumluluk vardır.

Böylesi bir “vekalet” alırlar çünkü toplumdan.

Şimdi CTP’ye düşen, “kaçak işçi affı”na karşı çıkmak, yeni bir yurttaşlık yasasının zemini yaratmak, sigortalar yasasında “çalışanlar” yönünde ciddi değişiklikler yapmaktır.

Ve sonuçta, istenen noktaya gelinmemişse “hayır” demektir.

Ancak, “hayır” diyecek olsa bile, toplum lehine yapacağı her değişikliğin, tek bir ilerlemenin dahi katkısı olacaktır.

Dediğim gibi sorumluluktan kaçmak kolay ve daha popüler olsa da, “zor”a girişmek siyasetin doğrusudur...

 


 

Bir sergi

 

Güner Pir hocamın sergisi açılıyor, bu akşam saat 18.00’de Lefkoşa Saçaklı Ev’de...

Kıbrıs temaları var, tüm eserlerde... Hem folklorumuz, hem tarihimiz...

Halid Arab’dan Mida’ya, “göç”ten “esirler”e kadar...

Kıbrıslı şairlerin dizeleri var.

Kitapçığına bayıldım.

Sergiyi de mutlaka izleyeceğim.

Öneririm.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri