SON BAYRAM

Sami Özuslu

Çok önceydi son bayram. Bir 35 yıl kadar önce. Sonra hiç bayram olmadı.

---

Sonbahardı yine. Hazan.
Yaprak döküyordu ağaçlar. Hüzün.
Şiir yazıyordu ozanlar. Kah aşk, kah acı.
Bahardı mevsim. Kışın arifesi.
Soğuk geceler, günler. Karanlık.
Gökte kara bulutlar. Kasvet.
Kurşun gibi ağır bir hava. Endişe.
Bayramdı. Sabahtı.
Yol vardı. Gidilecekti.
Kuş ötüyordu incir ağacında oyurmuş. Birşey söylüyor gibiydi.
Yer sallanmıyordu. Kuşa kulak vermiyordu.
Havada bir koku vardı. Kötü bir koku.
Kan kokusu. Ölüm kokusu.
Kurban kesiliyordu. Herhalde onun kokusu.
Bir çember vardı. Daralıyordu.
Kimse çemberi göremiyordu. Görünmezdi.
Daralıyor, gittikçe boğucu oluyordu. Bilinemezdi.
Asfalt kayıp uzuyordu. Menzil yakındı.
Gündüzdü. Vakit erkendi.
Gök kararıyordu. Kara bulutlar yaklaşıyordu.
Sesler vardı. Cıvıl cıvıl insan sesleri.
Biraz sonra varılacak menzilin keyfi vardı. Dost sıcaklığı.
Ve heyecan. Ve sevgi. Ve keyif. Ve mutluluk.
Ve o gürültü! Zamanı durduran, zamanı bitiren o büyük ses.
Bir saniye, belki iki... Sonrası yok. Bitti.
Demirden cellatın eli. Devasa bir canavar.
O koku. O kötü koku.
Bayram bugün. Kurban.
O koku. Kan kokusu. Ölüm kokusu.
Kopan film. Karanlık perde. Milat.
Hepsi hepsi bir saniye. Bilemedin iki.
Oracıkta, asfaltın içinde. Bitti.
Cellat geldi, ezdi. Aldı, gitti.
Gökte bulutlar dondu. Alacakaranlık çöktü.
Zaman asıldı, kaldı havada. Tik-taklar sustu.
Kuşlar ötmez oldu. Hepsi susa durdu.
Ağaçtan iki yaprak düştü. Yeşil, taze iki yaprak.
Toprak yarıldı, düşen yaprakları aldı. Gömdü.
Ağaçta iki yaprak kaldı. Sadece iki küçük yaprak.
Ve damlalar aktı toprağa. Gözlerinden yaprakların.
Sulandı toprak. Yıkandı.
Vermedi toprak geriye bir daha. Aldı, sakladı.
Demirden cellat görevini yaptı. Çekildi.
Sesler sustu. Renkler grileşti. Tatlar kayboldu.
Oysa bayramdı o gün. Gülüşmeler, rengarenk oyuncaklar, nefis tatlar, tatlılar.
Hiçbiri olmadı bir daha. Asla.

---

Çok önceydi son bayram. Bir 35 yıl kadar önce. Sonra hiç bayram olmadı.