Olaylar jet hızıyla gözümüzün önünden geçerken gerçekleri doğru algılayabildiğimizi iddia edebilir miyiz
Dünya olması gerekenden çok daha hızlı dönüyor. İnsan soyunun acelesinin en başta doğayı sonra da toplumsal yaşamı yoketmesine giderek daha çok itiraz ediliyor. Fast food’a karşı slow food, hızlı kent hayatına karşı cittaslow bu itirazların sonucu.
Slow food, cittaslow, slow journalism
Benzer gerekçelerle, yani hızlı haberciliğin, toplumsal bilgilenme sürecine verdiği zararlardan hareketle medyada da “yavaş habercilik” öneriliyor. Gerçekten de hızlı haber bombardımanı izleyiciyi hem boğuyor, hem geriyor, hem de bilgisiz bırakıyor.
Radyoda, “Şimdi bir son dakika haberini veriyoruz”; televizyonda alt yazıların neredeyse tamamı “son dakika”; internet haber sayfalarında üstte, solda, sağda “son dakika”; ek olarak bolca “şok haber”.
Deyim yerindeyse deli tavuğa dönüyoruz. Evet, iletişim teknolojileri sayesinde olayları gelişmeleri anında öğrenebiliyoruz. Peki olaylar jet hızıyla gözümüzün önünden geçerken gerçekleri doğru algılayabildiğimizi iddia edebilir miyiz? Herşey gözümüze hızla ve zorla sokulandan mı ibarettir?
Gazeteci sadece hızla aktaran mı?
Gazetecilik becerisi de maalesef büyük oranda hızla ölçülür hale geldi. Yani olayları ne kadar hızlı aktarabilirsen o kadar iyi gazetecisin. Halbuki gazeteci olayların basit bir aktarıcısı değildir. Misyonu, görünenden çok görünmeyeni ortaya çıkarmaktır. Gazeteci fikir, araştırma, analiz, sentez üretmeli veya ortaya çıkarmalıdır.
‘Son dakika’ ve ‘şok’la özdeşleşen hızlı haberciliğin aslında ideolojik bir arka planı da var. Amaç, izleyiciyi bilgi bombardımanına tutarak, anlık gelişmelere yönlendirerek arka taraftaki gerçekleri gizlemek.
Hız oyununa gelmeyeceğiz
Fakat bazı gazeteciler, “biz bu hız oyununa gelmeyeceğiz” iddiasıyla yeni bir akım başlattı; yavaş gazetecilik(slow journalism). Yavaş gazateciliğin örnekleri dünyada artıyor. Girişimciler, “egemenlerin ve egemen medyanın gündemine uymak zorunda değiliz, hiç acelemiz yok. Günlerce araştıracağız, analiz, sentez yapacağız, derinleşeceğiz, okuru basit bir seyirci değil katılımcı bireyler olarak göreceğiz” diyor.
Susan Greenberg’in 2007 yılında kavram olarak ilk kez kullandığı yavaş gazetecilik, giderek daha fazla ilgi görüyor. İngiltere’de Delayed Gratification ve Fact Publisher, ABD’de ProPublica, Fransa’da XXI şimdiden yavaş gazeteciliğin güçlü kurumları olarak görülüyor. Kurumlar dışında çok sayıda gazeteci de derin araştırmalar ve analizlerle yavaş gazetecilik yapıyor.
Yavaş Gazetecilik Örneklerinden Delayed Gratification’ın İlkeleri:
NEDEN YAVAŞ GAZETECİLİK?
DEĞERLERİMİZ ÖNCELİĞİMİZDİR
Diğer Yavaş hareketler gibi, işleri düzgün yapmak için zaman ayırıyoruz. Umutsuzca Twitter'ı yumrukla yenmeye uğraşmak yerine hepimiz gazeteciliğin gerektirdiği değerlere geri döndük; bağlam, analiz ve uzman görüşü.
GAZETECİLİĞE YATIRIM YAPIYORUZ
Herkes gazetecileri görevden alıyor, editöryal bütçeler kesiliyor ve sayfaları doldurmak için internette dolaşan hikayeler kullanılıyor. Öbür yoldan gidiyoruz, Delayed Gratification olarak her abonenin her kuruşunu gazetecilerin muhteşem hikayeleri ile geri veriyoruz.
SİZE HİKAYENİN NASIL SONLANDIĞINI ANLATIYORUZ
Medya tarafından günlerce sayısız habere maruz kaldınız, gündem devam ediyor ve memnun kalmadınız mı, hikaye tamamlanmadı mı? Bir küçük noktayı bulduktan sonra size tüm resmi veriyoruz.
BOŞLUK DOLDURMAK İÇİN SINIRSIZ ALANIMIZ YOKTUR
Bu da demek oluyor ki, 24/7 haber tuzaklarına düşmüyoruz: spekülasyon, varsayım ve sıcak hava. Her üç ayda sadece 120 sayfa var, bu yüzden her birinin sayımını yapıyoruz.
YAYGIN GÜRÜLTÜYÜ KESİYORUZ
Modern haber üretimi, tekrar tekrar yayınlanan basın bültenleri, düşüncesiz refleksler, advertorial saçmalıklar ve churnalism ile doldurulur. Yavaş Gazetecilik bunun bir panzehiridir: ilham vermek ve bilgilendirmek üzere tasarlanmış akıllı, organize edilmiş, partizan olmayan haberler üretir.
TUZAĞA DÜŞMEYE KESİNLİKLE İKNA OLMAYIZ
(https://www.slow-journalism.com/slow-journalism)