Son nefesime kadar: Yaşasın Kıbrıslıların kardeşliği

Serhat İncirli

Eylül’de 57 yaşında olacağım…

1967 Gaziveran doğumluyum…

Sonradan köyün adı Gaziveren oldu…

-*-*-

Zıııııt!

Yanlış bilgi!

Pendaya doğumluyum!

Sonradan adı Yeşilyurt oldu!

-*-*-

Doğduğum hastaneyi, bölgedeki madeni çalmaya başlayan Amerikalı şirket 1920’lerin sonlarına doğru hizmete sokmuş!

Biz, 1974 sonrasında, 1964 şehidi Cengiz Topel’in adını verdik!

-*-*-

Pendaya bir zengin Rum köyüydü!

Neydi zenginliği?

Narenciye!

-*-*-

Narenciyeyi gömdük!

1974 sonrasında!

-*-*-

Peki Gaziveran?

Gaziveran tarihi Osmanlı’nın ilk gelişine dayanan bir köy!

Lefke – Omofro yolu üzerinde, Lefke’den Omorfo’ya giderkenki ilk Türk köyü! 

Haliyle annem babam Gaziveren’de öğretmenken en yakın hastanede dünyaya “hello” demişim!

-*-*-

Hayır, “merhaba” dedim!

Ama iki dedem ben doğduğumda, “merhaba”nın anlamını bilmiyordu!

İkisi de “Geiá sou” yani “yassu” diye selam verirdi…

-*-*-

1974 öncesi en çok hatırladığım üç köy var!

Pardon iki köy bir de “nahiye”…

Lefke’ye köy de, başın belaya girer ama 1974 sonrası koskoca Lefke de köyleşti yani!

Üniversite olmasaydı, bence “mezra” bile olabilirdi ki coğrafi ya da idari kelime karmaşasına gerek yok!

Lefke ve babamın köyü Limnitis ile annemin köyü Tera!

Limnitis ya da Limnidi’nin de adı değiştirildi, Yeşilırmak oldu!

-*-*-

Bu arada babamın annesinin nenesinin adı Florenza ya da Lorenza’ydı!

Ailede geçmişte bu konuda ufak, gereksiz ve zivaniya etkisinde tartışma yaşandığına şahidim!

Ben kızımın adını Florenza koydum; babamın dayısının oğlunun torununun adı Lorenza!

-*-*-

Haaa babamın babasının nenesinin adının da Şomu olduğu söylenir!

Şomu diye bir isim var mı?

Rum ismi!

Muskos ailesinden, Lutrolu!

Mouskos da denebilir!

-*-*-

Haydi faşistleri ayağa kaldıralım; bu ailenin bir ferdi, Şomu’nun erkek kardeşinin torunu, İngilizlerle girdiği çatışmada, ya da İngiliz bir subaya kurulan pusuda ölen Haralambos Muskos’tur!

Mersinaci köyü yanındaki pusuda ağır yaralanan bir Rum da ünlü Lefkeli Markos Dragos!

Lefke’de Rum mu yaşıyordu?

Yaaaa, palalarla, nacaklarla, ağızdan dolma guburlarla kovduk onları!

Ermenileri de!

-*-*-

Londra’da yaşarken, Lefkeli Agop dayı ile tanışmıştım!

Hatta, Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu için başvurduğumda, Londra’daki Kıbrıs Cumhuriyeti Yüksek Komiserliği Başkonsolosu da Lefkeli bir Rum’du!

-*-*-

Neyse!

Muskos ailesinden bilmem bilir misiniz ama, bir de Başpiskopos çıktı!

Makarios!

Dedemin nenesi Şomu; O’nun da dedesinin kız kardeşiydi!

-*-*-

Haaaaa, Şomu kimle mi evlenmişti?

Şomu, henüz 14 – 15 yaşındayken, Engomili büyük dedem yani dedemin dedesi tarafından kaçırılmış!

Şomu Lutro köylüsü!

Dedemin dedesi Hasan İncirli ise tüccar çocuğu, Engomili!

Engomi’nin Türkçe ismi İncirli!

Bu ismi dedelerim mi o köye verdi yoksa dedelerim mi o köyden aldı bilmiyorum ama bugünkü Engomi, biliyorsunuz, Metehan ya da Kermiya kapısından geç, içine düş dediğimiz bölge!

Ayrıca belirtmekte fayda var; o toprakların neredeyse tamamı, dedelerime aitmiş zamaında!

İstesek mi?

-*-*-

Neyse, Hasan İncirli, Şomu’yu kaçırıp, en yakındaki henüz Ortodokslaştırılamamış Xerovouno köyüne getirmiş!

Tahsilli, tüccar çocuğu, zengin…

Köye muhtar yapılmış…

Bu arada köyün adı da Kurutepe’leştirilmiş falan!

Şomu’nun Hasan dededen 3, sonra evlendiği ikinci eşinden altı derken, topla torunları toplayabilirsen…

-*-*-

Ve Tera…

Annemin köyü…

Dedem Hüseyin Teralı…

Nenem bölgenin ebelerinden Raziye ebe…

AKEL eski vekillerinden Takis Hadjigeorgiou’nun ebesi…

Adam durup nenemle alakalı kitap bile yazmış…

-*-*-

Nenemin doğurttuğu binlerce Baf bölgeli özellikle de Tala köylüsü Rum’dan biri de eski Başpiskopos Chrisostomos!

Bunu da bizzat kendisi anlatmıştı, rahmetlik dayım – eski TMT’ci öğretmen - Erol Teralı’ya!

-*-*-

Dedem mi?

Annemin babası maden işçisiydi…

Düz işçiydi!

Kumara ve kadınlara düşkün biri olarak bilindi…

Herkesin kabul ettiği bir şey var, çok yakışıklıydı…

Ama hepsinden önemlisi, o bir halk ozanıydı…

Rumca şiirler ya da çatistolarda çok iyi kabul edilirdi…

-*-*-

1974 sonrası Kozanköy’e yerleşti…

Kozanköy, Larnaca tis Lapitus…

Maronit köyü.

Sonradan Müslüman da olmuş sakinleri…

Akabinde, 1920’lerde, Rum Ortodoks…

1974’te “paket servis”, haydi, göç edin Güney’e!

Ve Teralılar getirilmiş Güney’den buraya!

Dedem dahil tabii ki!

-*-*-

Dedemin tek arzusu, bir gün Tera’ya geri dönmek, Hırsofu’dan taraf esen rücgarda zivaniya içip, peşirle sineklere vurmak, köyünde ölmek, ve Raziye nenemin yanına gömülmekti!

Dedem Lefkoşa’da yatıyor!

Nenemin Tera’daki mezarı değil, mezarlık kayıp!

-*-*-

Bunları neden mi anlatıyorum?

Dünkü gazetelerde bir haber okudum…

Çok güldüm…

Güvenlik Kuvvetleri Komutanı, askerlerimizin yemin töreni sırasında konuşma yapmış ve demiş ki; “… Türk milleti düşmanlarına asla boyun eğmeyecek”…

Evet güldüm!

-*-*-

Neden güldüm?

Çünkü bizi düşman etmeseydiler; bugün de o düşmanlık üzerinden avantaj sağlama gibi bir hevesleri olmasaydı; evet, biz eskiden, çok eskiden, 1571, 1878, 1955, 1958 gibi tarihlere de takılmadan, 10 bin yıldır hatta belki de çok daha uzun süredir, bu Ada’da yaşıyorduk!

-*-*-

Mesela benim soyumun Limnitis bölgesine dayandığını aktardım!

Petra tou Limnitis ve civarı, Kıbrıs’ta ilk insanların yaşadığı birkaç yerden biri kabul edilir!

Yani, illa ki 1571’de gelen Karamanlı olmak zorunda değilim!

-*-*-

Neyse!

Çok özür dilerim komutanım, eski bir parkanızı bile bana vermediniz, o kadar istedim teessüf ederim ama durduk oturduk yerde, “Türk milleti düşmanlarına boyun eğmeyecek” demenin çok akıllı bir şey olmadığı inancındayım; keşke hep yaptığınız gibi yapsaydınız, timsah terbiyecisine pas verseydiniz; o zaten golcüdür, kafayı vurur ve golü atardı!

-*-*-

Kısacası, malum “kafa yapısı”na cevabım şudur; “… Son nefesime kadar; Yaşasın barış, yaşasın Kıbrıs, yaşasın Kıbrıslıların kardeşliği!”


1571’de veya 1974’te gelenlere de hoş geldiler, sefalar getirdiler ama ben 10 bin senedir buralıyım…