SONUÇ ODAKLI BİR İLK

Mehmet Çağlar

 

1956'dan beri binlerce insan öldü.
On binlerce insan yerinden edildi...
İki yüz bini aşkın insan nüfus mübadelesi ile yer değiştirdi. Bu sayı o dönemdeki ülke nüfusunun üçte bir kadardı...!
Hem "Güney"de hem de "Kuzey"de çok büyük ekonomik kayıplar yaşandı...

SORUN GENİŞLİYOR
"Güvenlik Bürokrasisi"nin şekillendirdiği bu süreçler,
Makarios'tan Kipriyanu'ya ve Papadopulos'tan
Denktaş/Eroğlu ikilisine kadar derinlikli bir boyut kazandı...
Rumların ve Türklerin hak talepleri görmezlikten gelindi...
Bu toplum liderlerinin sürdürdükleri yaklaşımlar, maalesef Kıbrıs sorunu çözemedi/çözemez de...
Hatta statükocu toplum liderlerinin düşünce ve tutumları 1974'ten sonra Kıbrıs sorununu giderek daha da genişletti ve büyüttü...

İLK KEZ
Ancak birçok şey, Kıbrıs Türk halkının çözüme yönelik dinamizmi ve mücadelesiyle birlikte CTP'nin hükümete gelmesinin yarattığı pozitif iklim koşullarının etkilediği AKP hükümetinin siyasi riskler alarak desteklediği ancak 2004'te yapılan referandumda Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilen Annan Plânı ile değişti ve neredeyse tüm ezberler bozuldu...

KKTC'deki "Devlet", ilk kez bu sorunu salt bir asayiş sorunu olarak görmekten vazgeçip,
Siyasi bir çözüm arayışına girdi...
Federal çözüm süreci, beklenenin aksine,
Kıbrıslı Rumlar ve Akel tarafından reddedildi...!
"Güney"de, "Kuzey"in tam aksine, barışçıl çözüm çabaları, Kıbrıs Rum toplumunun geniş kesimleri tarafından memnuniyetle karşılanmadı...!


Bugün, Anastasiades ile başlatılan ve tıkanan görüşmelerdeki süreç,
"Aktörler"in çeşitlenmesi ile daha derinlikli bir boyut kazandı...

SONUÇ ALICI BİR İLK
Bana göre artık, "Akil İnsan" Heyetleri teşekküllendirilmelidir...
Bu heyetler bir nevi iki toplum ve iki "devlet" arasında arabuluculuk görevi görmelidir...
Heyetler raporlar hazırlamalı,
Ve BM kanalı ile her iki "devletin" ilgili kurumlarına iletmelidir...
Bu yöntem ve yaklaşım, bizlere Federal çözüme ve Barış'a ulaşmak adına yapılacak olan düzenlemeler ve takip edilecek politikalar için önemli bir veri oluşturur kanaatindeyim...

Sn. Dr. Sibel Siber, bu konudaki kararlılığını ortaya koymalıdır...
Böyle bir yapının oluşturulmasına şimdiden öncülük etmelidir...
Bu anlamda Sn. Siber,
"Güney-Kuzey" ilişkilerini daha da derinleştirilmek için ne yapılması gerekiyorsa yapacağımızın da bir anlamda mesajını hem her iki topluma hem de uluslar arası topluma vermiş olur...
Böylesi bir yöntem muhakkaktır ki, Federal Çözüm Süreci’nin dinamiklerini ve denklemlerini de etkileyecektir...

Ve kesinlikle bu da oldukça önemli ve sonuç alıcı bir "İlk" olur!