Giderek daha yoğun bir çirkef haline gelen ülkeyi yönetenlerin tavır ve söylemleri, belki onları değil ama bizi endişelendiriyor, umutlarımızı kırıyor, utandırıyor.
Ne var ki bütün bunlar yaşanırken; bir yandan memnun olmadığımız koşulları değiştirmek, kendimizi daha iyi hissetmek istiyoruz, diğer yandan da bütün bunların sorumlusunun kim olduğunu unutarak kendi kendine düzelmesini ya da biz değil de sanki başkaları gelip düzeltecekmiş gibi durumu sadece seyrediyoruz. Yaşananların nedeninin başlangıçlarda yaptığımız hatalar olduğunu kabullenemiyoruz.
Eğitim bilimci John Dewey, “canlı ve cansız arasındaki en önemli fark, birincisinin kendisini sürekli olarak yenilemesidir” der. Bu tanımlamaya katılmamak mümkün değil. Canlı, yaşamını sürdürmek için çevresindeki güçleri ve olanakları kendi yararına değerlendirmeye çabalar. Bu çabalar da giderek yeni yaşam biçimlerini ve buna bağlı olarak bilgi ve deneyim birikimini oluşturur. Bu da değişimin ta kendisidir…
Kuşkusuz toplumsal değişmeyi etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bu faktörler arasında “bilim ve teknolojideki gelişmeler, kentleşme, demografik değişmeler, aile yaşamındaki değişmeler, ekonomik yapı, doğal çevre, demokratik gelişmeler, değerler, ideolojiler ve insanlar arası çekişmeler” gibi birçok olguyu sıralayabiliriz. Ancak bu listenin ilk üç sırasında daima eğitim, medya ve siyasal yapı vardır.
Elbette ki eğitim, toplumsal yapının en temel unsusudur. Bu nedenle eğitim ile toplumsal değişim arasındaki ilişki diğerlerine oranla çok daha etkilidir. Ancak ne yazık ki en uzun zamanı alan değişim de eğitimle olandır. Bu yüzden listedeki diğer önemli iki başlık medya ve siyasi yapı çoğu zaman değişim için en önde gelenlerdir.
Ancak bu önde olmanın bize yaptırdığı tek bir yanlışın, bütün doğrularımızı götürdüğünü hatalı kararların geleceğimizi ne denli acımazsızca etkilediğini çoğu zaman fark edemeyiz bile… Unutmamalıdır; sonuçları değiştirmek için, başlangıçları değiştirmek gerekmektedir…
Ülkenin geldiği bu kaotik durum ve her tarafı çirkef kokularının sardığı bu yaşanılmaz yapının oluşmasından kendine pay çıkaran herkes; Görev sizin… Görev sizin çünkü bu ülke için sonuçları değiştirmek adına başlangıçta doğru karar verme sorumluluğunuz vardır. Bu sorumluktan kaçmak, sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de karartacağı aşikardır.
Aklınızda Bulunsun
Kültürlerarası Yeterlik
Her ne kadar bugünlerde “Kıbrıslı” olmak savunulması gerekenler tarafından yadırganıyorsa da eğitimin tam da böyle bir görevidir. Her toplum, kendi maddi ve manevi kültürel değerlerini, eğitim sayesinde yeni kuşaklara aktarmaktadır. Dahası 21. yüz yılı yaşadığımız günümüzde genç kuşakların hem kendi kültürünü içselleştirmesini hem de diğer kültürlere de saygılı, duyarlı ve iletişim içinde olması büyük önem taşımaktadır. Bu noktada eğitim bilimi literatürü “Kültürlerarası Yeterlik” için üç temel kavramı öne çıkartmaktadır. İşte bu kavramlar:
Kültürlerarası duyarlılık: Kişinin farklı kültüre sahip kişilerle etkileşim kurmadan önce, etkileşim sırasında ve sonrasında olumlu duygulara sahip olmasını ve farklılıklara saygı duymasını ifade etmektedir.
Kültürlerarası uyanıklık: Kişinin kendi kültürü ve iletişim kurduğu kişinin kültürünün birbirlerinin düşünce ve duygularını nasıl etkileyeceğini anlamasını ve farklılıkların farkında olmasını açıklamaktadır.
Kültürlerarası beceriklilik: Farklı kültürlerden kişilerle etkileşim içine girildiğinde, sözlü ve sözsüz iletişim becerilerini kullanarak etkin olmayı ifade etmektedir.
Anlayana Gülmece
Sosyal Medya
Sosyal medya paylaşımları ve yorumlar hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Üstelik psikolojimizi bozma pahasına…